23 Kasım 2011 Çarşamba

Zihnimizin çok ünlü bir “DJ” olduğunu varsayalım!

Dün yayınladığım yazıda: “Hayatımız boyunca hep sınav oluruz “ demiştim hatırladınız mı? Bu yazı da onun devamı niteliğinde. Bakalım girdiğimiz sınavlardan alnımızın akı ile çıkabiliyor muyuz! Haydi, gelin bir bakalım beraberce. Eğer okumadıysanız önce dünkü yazdığımı okuyun sonra bu yazıya geçin. Arkası yarın niteliğinde yazıyorum bu aralar bilginiz olsun. Modern zamanların masalları bunlar. Eski masallardan farkı eğer isterseniz bu masalın sonunu dilediğiniz gibi yaşayabilir ve klişeleşmesine engel olabilirsiniz. Seçenek sizin…

Yıllar boyunca aklımıza gelen bazı anlık fikirleri, duyguları, düşünceleri hayata geçiremeden biriktirmeye başlarız. Bunları zihnimize not ederek yaşantımıza devam ederiz. Bu aldığımız notlar bilinçaltımızdakilerle birleşerek kocaman bir yığın oluşturmaya başlar. Ara sıra kapanırız ve o yığınlara bir düzen getirip kendimizce bir sınıflandırma yaparız ve yeni düzenlemelere bakıp keyif alırız. Bu düzenlemeleri yaparken not ettiklerimizin ve zaten orada kayıtlı olanların tamamının nereye ait olduğunu, ne anlama geldiğini düşünmeksizin de yaşama kaldığımız yerden devam ederiz. Sizce yapılan bu üstünkörü temizlik yeterli olacak mıdır?

Bir an için duralım ve zihnimizin bir “DJ” olduğunu varsayalım. Gündelik hayat içinde önümüze bazen engeller bazen de fırsatlar çıkar. İyi bir işimiz, iyi bir gelirimiz vardır. İş bizi tatmin etmez yeni arayışlar içine gireriz. Evli isek ve düzenli bir yaşantımız varsa eğer, bu ödenecek faturalarımız olduğu anlamına gelir ki bekârlara kıyasla işimiz daha da zordur. Kira, aidat, okul taksiti, servis ücreti vs. derken gelen para iyidir ama aynen de gitmektedir. İş değiştirmeyi düşündüğümüz bir safhada önümüze çeşitli fırsatlar çıkar eğer ki değerlendirmeyi başarabilirsek. Çoğunlukla bilinçaltı devreye girer. Şimdi karın var ya da kocan, çocuk sorumluluğu, daha ödenecek borçların var ya ayrılırken sana hak ettiğin paranı ödemezlerse; ya yeni işinde başarılı olamaz ve yeni işçi olduğun için ilk işten çıkarılacak kişi sen olursan; ya… DJ iş başında! Geçmişte bu tür olaylar esnasında bizzat yaşadığın veya şahit olduğun ne kadar olumsuz örnek varsa hepsi birer birer önüne konmaya başlar. Aynı şarkının değişik sürümlerini dinlemektesindir artık. Böylece aynı iş yerinde büyük bir ihtimalle kalırsın ve belki de hayatının fırsatını kaçırırsın. Aradan yıllar geçer ne uzarsın ne de kısalırsın ve sorarsın kendine: “Acaba kabul etse miydim o işi?”

Büyük zorluklarla kendi işini kurdun, canla başla çalışmaktasın. Hayat bu ya ilk başlarda iyi giderken ufak tefek aksilikler çıkar ve senin içinde de hafif hafif korkular kıpraşmaya başlar. Birkaç günün sonunda gece uykuların kaçar ve huzursuzluklar önce iş yerini haliyle de evini kaplar. Kaçışın yok dinleyeceksin ünlü DJ iş başında! Daha önce doldurduğun yığınlar var ya işte onların arasında duruma uygun bir parçayı seçer ve zevkle bıkmadan usanmadan çalmaya ve bir de dans etmeye başlar. Nereye dönsen o şarkıyı duymaktasın artık. Seni engelleyen, korkutan ve bezdiren şarkıyı dinlemektesindir. Yetmezmiş gibi bir de anlamsız bir dans süregelmektedir kafanın içinde. Ufak sorunları halletmek için çabalarken sorunların büyüklüğü altında kalmaya başlarsın. Of ya ne halt ettim de kendi işimi kurdum! Ben kim patron olmak kim?

Evlenirsin veya yeni bir ilişkiye girersin büyük bir coşkuyla ve aşkla. Zamanla bir durgunluk başlar ilişkinde, evliliğinde. Bir monotonluk. Hâlbuki harika bir zamanlamayla bulmuşsundur eşini. Evliliğe, ilişkiye hazırdın, onu çok çekici bulurdun. Zamanla sanki kardeş gibi oldunuz. Ne zaman başladı artık ondan bile emin değilsin. Aynı şeylerden hoşlanıyordun, aynı şeylere gülüyordun, kendini ona o kadar yakın hissediyordun ki sanki ayrı bedenlerde yaşayan bir bütündünüz. Aranızda bazı farklılıklar da vardı öte yandan ama işte o farklılıklar daha da ilgi çekici kılardı beraberliğinizi. Seks! Tutkulu ve coşkulu seks! Seks olmazsa olmaz diye bir şey yok ama artık seks haricinde her şey var hayatında. Partner olarak harikasınız ama eksik işte bir şeyler. Tutku yok, heyecan yok… Senin düşündüğünü o da düşünmeye başlar diye saklıyorsun kendini ve hislerini. Gitgide daha sönük daha cansız oldun artık. Kapattın kendini. Dinle bak duyuyor musun çalan parçayı? İşte DJ iş başında! Geçmiş hayatta şahit oldukların ya da kulağına çalınanlar… Of Allah’ım of! Hazır değil miydim acaba ben bu evliliğe ya da ilişkiye? Dinle bak şarkının sözlerini, izle bak o anlamsız sevinç dolu dansı. Nasıl da aldı seni kanatları altına değil mi?

Çocuğunla sorunların var, patronunla sorunların var,  işinde mutsuzsun, evinde mutsuzsun,  hayatından zevk almıyorsun, emekliliğe alışamadın,  sağlığını kaybettin, paran var ve onunla ne yapacağını bilmiyorsun, paran yok batıksın, ebeveynlerinle ilişkilerin kötü, seni kimse sevmiyor, seni kimse anlamıyor, eşinin ailesiyle yıldızın barışmıyor; ya da her şeyin var, her şeyin tam olması gerektiği gibi ama mutsuzsun, sebebini bulamıyorsun tıkandın kaldın! Ne yapacaksın şimdi? Bu örnekleri çoğaltmak ve bu yazıyı uzatmak kolay çünkü hayatımız çeşitlemelerden ibaret. Herkesin hayatında dönem dönem yaşadığı sınavlar vardır. Bu sınavları nasıl geçmemiz gerekiyor diye sormaya başladığımız gün; daha doğrusu sınavda olduğumuzun “farkında” olduğumuz gün kendi yolculuğumuza başladığımız gündür.

Bu aşamada aklıma son anda gelen bir uyarıyı da eklemek isterim. Mantıklı düşünmek ile bilinçaltından gelen uyarıları birbirine karıştırmayalım. Bir işi anda enine boyuna düşünüp mantıklı bir sonuca varmak başka şey; bilinçaltında kodlanmış geçmişi ortaya koyarak bir değerlendirme yaptığımızı farz etmek başka şey. Sapla saman aman dikkat ayıralım lütfen!

Hayatınız boyunca sapla samanın “farkını” bilerek kalın.

Sy


Hiç yorum yok :

Yorum Gönder