27 Kasım 2011 Pazar

Koşum takımı giymiş çocuklar!


“Her bebek doğduğu andan itibaren ilgi, sevgi görmek, beslenmek ve bakılmak, büyütülmek, ihtiyaç duyulan biri olmak ve takdir edilmek için neleri yerine getirmesi gerektiğini düşünmeye başlar. İşte bu koşullandırma kelimesinin açıklamasıdır.” Büyüdükten sonra koşullandırma kelimesine bağımlı kalmaya devam ettikleri takdirde koşum giymiş çocuklar olarak boy göstermeye başlarlar. Hani bu aralar Falling Skies diye bir dizi oynuyor televizyon kanallarında. O dizide, uzaydan gelenler dünyayı ele geçirmek için çocukları kullanıyorlar. Onların sırtına kontrol edebilmek için bir alet yerleştiriyorlar ve böylece her istediklerini yaptırabiliyorlar. İşte bu koşum takımlı çocuklar sadece dizilerde yok. “Nasıl?” diye soruyorsunuz galiba. Buyurun gelin, anlatmaya başlıyorum. Bir varmış bir yokmuş…

Bebekliğimizden itibaren tüm yaşantımız boyunca duygu, beden, düşünceler ve zihin yardımı ile bu koşullandırmaları kayıt altına almaya başlarız. Egomuzun da katkıları ile tüm hayatımız şekillenmiştir ve onu nasıl yaşayacağımıza bizim dışımızda karar verilmiştir artık. Ağlarsın ağzına meme sokarlar halbuki sen sadece okşanmak istemişsindir. Ağlarsın altını açarlar halbuki sen acıkmışsındır. Uyumazsın korkunç masallar anlatırlar “kurt seni ham yapar uyu çabuk” diye. Oynarken gürültü yaparsın kendince konuşup derdini anlatmaktasın ama seni anlamazlar ve kötü kötü bakarlar. Kendin yemek istersin kaşığı eline alırsın ”dur dökeceksin bırak” diye alırlar elinden. Ayağa kalktın yürüyorsun ve mutlusun kendince “ay ay düşecek al şunu kucağına“ diye seni deneyiminden ayırırlar. Tam dalmışsın kendi alemine, kucaklarına alıp hoppala denen şeyi yapıp senin oyununu bozarlar ve basarsın yaygarayı ”seni küçük nankör” diye kızarlar. Artık eşek değilsin ya öğrendin. Ne zaman kızarlar, ne zaman severler, kızdıklarında ne yapmalısın, sevilince ne yapmalısın? Sezgilerin güçlüdür ve zihnin tazedir, anlarsın. Başlarsın kayıt almaya. Koşullandırıldın geri dönüşü yok.

Bu böyle yıllar boyu sürer gider. Hep etrafından gelen öğretilere bakarak neyi yapman gerekiyor neyi yapmaman gerekiyor sürer gider. Ta ki sen kendin olmaya karar verene kadar. Bazen de hiç “fark edemezsin” ve böylece yaşamın sana ait olmadan akıp gider... Olsun üzülme, zaten “farkında” değilsindir ki!

Fark ettiğin gün, sırtından koşum takımını yavaşça çıkartır bir kenara atarsın ve kendi gecikmiş hayatını yaşamaya başlarsın. Geç de olsa...

Lütfen ne yaptığımızın farkında olalım!

Sy

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder