Geçenlerde www.kariyer.net’de Çalışanların %79’u
işlerinden memnun diye bir yazı yayınlandı. Kadın ve erkeklerin %50’sine yakın
bir bölümü aldıkları eğitimle aynı doğrultuda çalıştıklarını dile
getiriyorlardı. Bu araştırmaya katılanlar, bugünkü meslekleri yerine yeniden
meslek seçme şansları olsa şu anki meslekleri dışında en fazla istedikleri
mesleklerin başında doktorluk, eğitimcilik ve devlet memurluğunun geldiğini
vurgulamışlardı. Bu araştırmaya göre işini sevmeyenlerin oranı %21. Bense
bugüne kadar o kadar çok sadece “para kazanmak ve parası iyi olduğu için o
işlerde çalışan ve işini sevmediği halde değiştiremeyen insan tanıdım ki; bu
oran neredeyse %21’in üç katı diyebilirim.
Herkes yaşantısını
sürdürebilmek için paraya ihtiyaç duyar ve bir şekilde bu geliri elde etmek
içinde çalışmalıdır. Hayatımızın büyük bir bölümü parayla haşır neşir olarak
geçer ve biz de kanıksayıp kazanmak üzere düşeriz yollara sabah ya da akşam.
İşe göre, işverene göre çalışıp dururuz.
Her gün sabah kalkıp
keyifle gidebilmek büyük bir lükstür global dünyamızda. Dinamik uyanıp, elini
yüzünü yıkamak, güzelce giyinmek ve süslenmek, yüzümüzde gülücükler yola düşmek
ve nihayetinde işimize varmak. Işıldayarak çalışmak, cıvıldayarak sorular
yöneltmek cevaplar vermek, gülümsemek, ortamına göre kahkahalar atabilmek.
Yapılan iş neticesinde övgüler almak, takdir edilmek. Finali de hak ettiği
maaşla noktalamak. Hiçbir eksiği, borcu olmadan layıkıyla yaşamaktır amacımız
öyle değil mi? Kaçımız bu şekilde bir yaşam sürebilmekte acaba?
İşinde mutlu olan birey
evine varınca da huzur bulacaktır. Her şey tamamsa ne problem yaşanabilir ki?
İhtiyaçlar giderildiği takdirde insan başka neye aç olabilir? Maddi açıdan
doygunluğa ermiş biri manevi açıdan da dolgunlaşmıştır diyebilir miyiz? O zaman
eşine şiddet uygulamayan, eşini öldürmeyen, başka canlılara zarar vermeyen bir
toplumun içinde yaşam sürmek kolaylaşabilir mi? Olabilir mi böyle bir dünya? Bugün
süregelen şiddetin tek suçlusu parasızlık mı sizce? İşinde mutlu olmamak ta bir
unsur mu bu şiddet patlamasına? Herkesin okuduğu okul ve aldığı eğitim aynı
güzellikte olursa, herkesin yaşam şartları eşit olursa; kıskançlık, kin, nefret
ve öfke yok olabilir mi? Farklı yaşamlar, farklı insanlar, farklı günler,
farklı anlar bir gün aynı olanaklara sahip olup BİRleşebilirler mi?
Bu sorulara verilecek
en güzel yanıtın bütünlüğü düşünebilmek olduğunu varsayıyorum. Bütünlük bizler için ne anlam ifade etmeli?
Her kişinin rolü nedir acaba? Ne gibi etkileri vardır bütünlük üzerinde? Bu
soruların cevaplarına yoğunlaşırsak akıp gitmekte olan hayatın dinamiğine çomak
sokabiliriz galiba. Benim için bütünlük
sonuna kadar iyi düşünebilmektir ve teslimiyettir. Sizleri bilemem…
Suların
buharlaşmasından oluşan minik damlalar bir araya gelip bulutları oluşturmaz mı?
Su kadar olamayacak mıyız biz?
Buharlaşmayı
deneyimleyerek kalın,
Sy
Düşünceleri ve duyguları biz oluşturabiliyorsak ,kendimizle beraber tümü düşünmeye ve hissetmeye başlarsak buharlaşarak kaynaşmamız belki mümkündür..Bu güzel bakış açısı için teşekkürler size ...
YanıtlaSilrica ederim:))
YanıtlaSil