Kendimi kontrolden
geçirmeye karar verdim bu sabah. Uyandığım dakika itibarı ile baktım kendime,
inceledim. Çıkan sonuçtan memnun oldum. Ben artık kontrol mekanizmasını elden
çıkarmışım. İkinci el satışlarda sürmüşüm piyasaya. Olmuyor çünkü olmuyor, hem
yaşamak hem her şeyi kontrol etmeye çalışmak olmuyor. Anladım artık.
Hayatın içinde
debelenirken kontrolcü bir tutumda bulunmak beni zorluyor. Bu yüzden kabullenip
ne çıkacaksa bahtıma diyerek hem kendime hem seçimlerime güvenme kararımı
aldığımdan beri rahatım. Kontrol etmeye çalıştıkça mevcut sorunları büyüttüğüm
gibi önümde beliren farklı çözümleri, farklı yolları, farklı sürprizleri gözden
kaçırıyorum. Alternatif bir dünya ararken aslında o dünyanın gözümün önünde
dönüp durduğunu ıskalıyorum.
Bahar alerjilerim
başladı, sesim yaklaşık bir haftadır cinsiyetsiz; burnum kedi gibi hep ıslak;
gözlerim ağlak ağlak bakıyor. Yıllardır bunun önüne geçebilmek için içtiğim
ilaçların, araştırdığım tedavilerin haddi hesabı yok. Tam iki yıl oldu
alerjimle kanka olalı. Kabullendim artık ıslak burnumu, ağlak suratımı ve garip
sesimi. İki senedir daha rahatım aslına
bakarsanız. Sesimin garipliğini duymuyorum, gözlerim şirin bakıyorlar, burnum
ıslaksa sağlıklıyım demek ki diyorum- hayvanlar için geçerli gerçi ama olsun-;
alerjilerimin gelip geçici olduğu mantrasını zihnime yerleştiriyorum. Kendimden
hoşnut olmak benim için son zamanlarda ilk sıralarda yer alıyor. Yaşamda
elimden geleni yaparak kendimi akışa bırakmayı seçtim. Alerjiye bağlı
sıkıntılarım gittikçe hafifledi. Bunda Reiki’nin de çok faydasını gördüm unutmadan
ilave edeyim.
“Ben alerjik bünyeliyim”
açıklamasını kaldırdım ortadan. Bu cümle; beni alerjiyle bütünleştiren ve
alerjik olduğumu her zaman kabullenen bir cümle olarak zihnimi tırmalamaya
başladı. Böyle olunca değişmeden, hep bu kavramla yaşamak zorunda kalıyordum.
Değiştirdim bu cümleyi: “ Bahar aylarında bazı şeyler beni kısa süreliğine
rahatsız ediyorlar ancak kalıcı değiller, zamanla hiç kalmıyorlar” diyorum.
Gerçek olan alerjik olduğumsa eğer bu gerçek bana ve benim süreme uymak
zorunda; ben ona uymak zorunda değilim. Alerjimi kontrol etmiyorum, alerjik
olduğumu kabul ediyorum ve alerjimi oluruna bırakıyorum. Müdahale etmiyorum.
Çünkü onu kontrol etmeye ve kendimi korumaya çalıştıkça gündelik yaşamda beni
kısıtlamaya başlıyor. Korkmaya başlıyorum, tıkanır mıyım sorusu beynimin içinde
dans ettikçe sokağa çıkamaz hale geliyorum.
Bu sadece alerjiyle de
alakalı değil. Düşünsenize hep bir şeyleri kontrol etme sevdasında değil miyiz?
Bahar gelince karıncalar ortaya çıkar aman eve girmesinler kurtulmak zordur;
kilomuzu kontrol edelim mayo mevsimi geliyor; bahar yorgunluğu yaşamayalım
bolca vitamin takviyesi alalım; okullar tatil olacak şimdiden tatil
rezervasyonlarımızı yapalım; daha sık yıkanacakları için saçlarını kısalttıralım
da çocuk her dakika üşütmesin… Bu cümleleri çoğalttıkça hayatımızda her dakika
her şeyi kontrol etmeye ne kadar meraklı olduğumuzu görebiliriz. Kontrol
sevdası çabucak endişeye dönüşür.
Hayatımızda endişe yer
almaya başladığı zaman, içinde bulunduğumuz yaşama ve kendimize koşulsuz evet
deme halimiz zaman içinde tepe taklak olmaya başlar. Gittikçe endişe ve şüphe
ile yaklaşmaya başlarız olan bitene, kendimize. Ve bunun sonucunda “ anı
yaşamayı” kaçırırız. Tek işimiz vardır bundan sonra; kontrol memuru
olmak.
Hayatta olup bitenle ve
kendimle uğraşıp didinmekten, ne olup bittiğini kontrol etmekten vazgeçtim.
Bana neler olacağını yalnızca merak ediyorum, hafiften…
Sevgiyle kalın,
Sy
Zihnimizin dışındakileri bilmemek değil ,içindekileri fark edebilmenin bizi kontrol etme dürtüsünden uzaklaştırabileceğini anlatan nefis bir yazı ellerine sağlık sevgili Selcan..
YanıtlaSilSevgiler
Sulhan
iç yıkama, dış yıkama; her yer aynı olmalı:))
YanıtlaSil