Neler olabilir acaba?
Estetik müdahale mi? Az biraz ucundan botoks mu? Spor salonları mı? Güzellik
salonları mı? Kişiden kişiye değişir bunun cevabı. Herkesin gönlüne hitap eden
bir yol mutlaka vardır. Benim için genç kalmanın sırları: pişman olmamak,
yaratıcı olmak, bolca gülebilmek, gerçekleştirmek üzere hayallerim olması.
Bunlar bana yetiyor. Bir de bunları ruh halime günlük uyan sporlarla
destekledim mi, benim işim tamamdır… Sizi bilemem!
Ben ne zaman büyüdüm?
Doğdum ve sonrasında her gün büyümeye ve gelişmeye başladım. Herkes gibi. Her
insan yavrusu gibi, ben de belli yaş dönemlerini geçtim belli beceriler
edinerek. Çocuk oldum, ergen oldum-galiba; çünkü bizim devirde bu kadar bilinen
bir şey değildi- genç kız oldum, kadın oldum, evli kadın oldum, anne oldum,
orta yaşlarda bir kadın oldum, şimdi de 50 yaşıma doğru yol alıyorum.
Çocukken futbol
oynamayı çok severdim. Bir de koşu yarışı yapmayı, hızlı koşardım; kimse beni
geçemezdi mahallede. Erkek çocuklarının oynadığı tüm oyunlar dikkatimi çekerdi.
En az onlar kadar hatta onlardan daha iyi oynamak isterdim. Yarışırdım onlarla.
Benim çocukluğumda yılan oynardık. Yaşdaş olanlar hatırlar, gazoz kapakları ile
yılanın içinde kalarak baştan sona herkesin kapağını geçmeye çalışırdık. Sonra
misket oynardık, dizerdik onları rengârenk ve “ üterdik”. Çok kişiyi
ağlatmışlığım vardır, fena üterdim. Ben sekiz yaşlarındayken Üsküdar’da
Doğancılar Parkı vardı. Onun karşısındaki bir apartmanda otururduk. Çocukluğum
şehirli bir çocuğa göre ağaç ve çimenler arasında geçiyordu. Ağaçlara tırmanırdım
ve aşağıdan geçenlere kozalak atardım. Bekçiler kovalardı bizi. Üstüm başım leş
eve gelirdim, dizlerim yara bere içinde annem; “ Kızım bu ne hal, erkek Fatma!”
derdi. Mahallenin futbol takımı vardı “ Kırmızı Şimşekler”. Takıma kaleci
olarak girmiştim ve gidip berberde saçlarımı erkek gibi kestirmek istediğim
için üç gün ulumuştum resmen ve sonunda annem pes etmişti. Güldüğüm, eğlendiğim
güzel günlerdi o günler. Mutluydum.
Sonra ortaokul faslı
geldi, mahalleden taşındık. Arkadaşlarımdan uzak kaldım, annemle babamın
sorunları vardı ve ben olaylara dahil oldum. Gülmeyi unuttum. Artık kah
babamın, kah annemin tarafını tutmak zorunda kalarak, okulla haşır neşir olarak,
büyümeye devam ettim. Artık daha az gülüyordum. Ancak evdeki mutsuz ortam
yüzünden sık sık hayaller kuruyordum. Kendi hayatımla ilgili, geleceğimle
ilgili, yapmak istediklerimle ilgili. Büyüyordum. Gülmüyordum ancak hayallerim
vardı; hayallerimde gülecektim. Biliyordum.
Okul bitti, evlendim,
anne oldum. Birçok hayalimi rafa kaldırdım. Ev işi, çalışma hayatı, hayat
koşturmacası derken baktım ki hayallerim yok, yaratıcılık hiç yok ancak en
azından çocuğumla ve eşimle birlikte gülebiliyorum. Bir yandan da büyüyorum. Kendimle
alakalı hiçbir şey yapmadan, kendimi ve isteklerimi hep öteleyerek, büyüyorum.
Yaratıcılık yok; olsun çocuğun var ya daha ne olsun diyorum kendime. Mutlu
evliliğin var. Varsın olsun hayallerin de olmayıversin. Ara sıra da gülüyorsun
işte. Otur aşağıya ve büyü!
Bugün biliyorum ki
büyümekle yaşlanmak arasında fark var. Genç kalmak için, hayaller kurabilmek
için, gülebilmek için oyun oynamayı bırakmamak lazımmış. Hayat benimle oynamış
bunca yıldır ancak ben onunla oynamayı başaramamışım o dönemlerde. Kısa bir
zaman için birlikte oyun kurmuşuz hayatla, sonra o dizginleri ele geçirmiş ve
beni sürüklemiş. Şimdi zaman benim zamanım artık! Hissediyorum.
Dizginler benim elimde.
Bir dönem yapamadıklarıma hayıflanırdım, pişmanlık duyardım. Artık hayatımda
pişmanlığa yer yok. Günlük yaşama adapte oldum. Tekrar hayallerim var. Sık sık
düş kuruyorum. Onları gerçekleştirmek üzere adımlar atıyorum. Yavaş yavaş,
acele etmeden. Önem sırasına göre dizdim düşlerimi. Her şeyde komik bir yan
bulmaya gayret ediyorum. Hep gülmek istiyorum. Gülersem; oyun oynayabilirim ve eğlenebilirim.
Geçmiş adı üstünde geçmiştir. Herkes yaşlanır, herkes zamanı gelince ölür.
Bundan korkmama gerek yok ki. Yapamadıklarımdan ya da yapmadıklarımdan
pişmanlık duymuyorum çünkü korkuyu oluşturan faktörler bunlar. Sonrasında içine
zamanın akıp gitmesi de eklenince insan hüzünleniyor çünkü. Gerek yok. Büyüdüm
ben artık!
Düşlerim olmalı,
gülebilmeliyim ve günü yaşayabilmeliyim. İşte gençliğin sırrı bu bana göre. Bahçemdeki
ağaca tırmanıp kirazlarımı, eriklerimi topluyorum. Tıpkı parkta kozalak attığım
günlerdeki gibi. Köpeğimle koşu yarışı yapıyorum. Bol bol gülüyorum, hiçbir
şeyi kişisel algılamıyorum, takılmıyorum; anı yaşıyorum gönlümce. Hindistan’a,
Tibet'e motosikletle gezi planlıyorum eşimle birlikte. Gideceğim en kısa
zamanda. Yoga yapıyorum, ormanda yürüyüşler yapıyorum. Yazın bol bol yüzeceğim.
Kitap okuyorum her daim. İkinci kitabımı yazıyorum, yakında bitireceğim.
Yaratıcılığı geliştiriyorum. Daha çok yapacaklarım var. Mutluyum. Gülüyorum.
Çocuk hissediyorum kendimi. Mutlu bir çocuk ve büyüdüm… Biliyorum…
Kendinizi severek genç
kalın,
Sy
www.haytechcomputer.com Yazıyı begendi Süper olmuşş
YanıtlaSilteşekkür ederim:))
YanıtlaSil