26 Mart 2012 Pazartesi

Genç kalmanın sırları

Neler olabilir acaba? Estetik müdahale mi? Az biraz ucundan botoks mu? Spor salonları mı? Güzellik salonları mı? Kişiden kişiye değişir bunun cevabı. Herkesin gönlüne hitap eden bir yol mutlaka vardır. Benim için genç kalmanın sırları: pişman olmamak, yaratıcı olmak, bolca gülebilmek, gerçekleştirmek üzere hayallerim olması. Bunlar bana yetiyor. Bir de bunları ruh halime günlük uyan sporlarla destekledim mi, benim işim tamamdır… Sizi bilemem!

Ben ne zaman büyüdüm? Doğdum ve sonrasında her gün büyümeye ve gelişmeye başladım. Herkes gibi. Her insan yavrusu gibi, ben de belli yaş dönemlerini geçtim belli beceriler edinerek. Çocuk oldum, ergen oldum-galiba; çünkü bizim devirde bu kadar bilinen bir şey değildi- genç kız oldum, kadın oldum, evli kadın oldum, anne oldum, orta yaşlarda bir kadın oldum, şimdi de 50 yaşıma doğru yol alıyorum.

Çocukken futbol oynamayı çok severdim. Bir de koşu yarışı yapmayı, hızlı koşardım; kimse beni geçemezdi mahallede. Erkek çocuklarının oynadığı tüm oyunlar dikkatimi çekerdi. En az onlar kadar hatta onlardan daha iyi oynamak isterdim. Yarışırdım onlarla. Benim çocukluğumda yılan oynardık. Yaşdaş olanlar hatırlar, gazoz kapakları ile yılanın içinde kalarak baştan sona herkesin kapağını geçmeye çalışırdık. Sonra misket oynardık, dizerdik onları rengârenk ve “ üterdik”. Çok kişiyi ağlatmışlığım vardır, fena üterdim. Ben sekiz yaşlarındayken Üsküdar’da Doğancılar Parkı vardı. Onun karşısındaki bir apartmanda otururduk. Çocukluğum şehirli bir çocuğa göre ağaç ve çimenler arasında geçiyordu. Ağaçlara tırmanırdım ve aşağıdan geçenlere kozalak atardım. Bekçiler kovalardı bizi. Üstüm başım leş eve gelirdim, dizlerim yara bere içinde annem; “ Kızım bu ne hal, erkek Fatma!” derdi. Mahallenin futbol takımı vardı “ Kırmızı Şimşekler”. Takıma kaleci olarak girmiştim ve gidip berberde saçlarımı erkek gibi kestirmek istediğim için üç gün ulumuştum resmen ve sonunda annem pes etmişti. Güldüğüm, eğlendiğim güzel günlerdi o günler. Mutluydum.

Sonra ortaokul faslı geldi, mahalleden taşındık. Arkadaşlarımdan uzak kaldım, annemle babamın sorunları vardı ve ben olaylara dahil oldum. Gülmeyi unuttum. Artık kah babamın, kah annemin tarafını tutmak zorunda kalarak, okulla haşır neşir olarak, büyümeye devam ettim. Artık daha az gülüyordum. Ancak evdeki mutsuz ortam yüzünden sık sık hayaller kuruyordum. Kendi hayatımla ilgili, geleceğimle ilgili, yapmak istediklerimle ilgili. Büyüyordum. Gülmüyordum ancak hayallerim vardı; hayallerimde gülecektim. Biliyordum.

Okul bitti, evlendim, anne oldum. Birçok hayalimi rafa kaldırdım. Ev işi, çalışma hayatı, hayat koşturmacası derken baktım ki hayallerim yok, yaratıcılık hiç yok ancak en azından çocuğumla ve eşimle birlikte gülebiliyorum. Bir yandan da büyüyorum. Kendimle alakalı hiçbir şey yapmadan, kendimi ve isteklerimi hep öteleyerek, büyüyorum. Yaratıcılık yok; olsun çocuğun var ya daha ne olsun diyorum kendime. Mutlu evliliğin var. Varsın olsun hayallerin de olmayıversin. Ara sıra da gülüyorsun işte. Otur aşağıya ve büyü!

Bugün biliyorum ki büyümekle yaşlanmak arasında fark var. Genç kalmak için, hayaller kurabilmek için, gülebilmek için oyun oynamayı bırakmamak lazımmış. Hayat benimle oynamış bunca yıldır ancak ben onunla oynamayı başaramamışım o dönemlerde. Kısa bir zaman için birlikte oyun kurmuşuz hayatla, sonra o dizginleri ele geçirmiş ve beni sürüklemiş. Şimdi zaman benim zamanım artık! Hissediyorum.

Dizginler benim elimde. Bir dönem yapamadıklarıma hayıflanırdım, pişmanlık duyardım. Artık hayatımda pişmanlığa yer yok. Günlük yaşama adapte oldum. Tekrar hayallerim var. Sık sık düş kuruyorum. Onları gerçekleştirmek üzere adımlar atıyorum. Yavaş yavaş, acele etmeden. Önem sırasına göre dizdim düşlerimi. Her şeyde komik bir yan bulmaya gayret ediyorum. Hep gülmek istiyorum. Gülersem; oyun oynayabilirim ve eğlenebilirim. Geçmiş adı üstünde geçmiştir. Herkes yaşlanır, herkes zamanı gelince ölür. Bundan korkmama gerek yok ki. Yapamadıklarımdan ya da yapmadıklarımdan pişmanlık duymuyorum çünkü korkuyu oluşturan faktörler bunlar. Sonrasında içine zamanın akıp gitmesi de eklenince insan hüzünleniyor çünkü. Gerek yok. Büyüdüm ben artık!

Düşlerim olmalı, gülebilmeliyim ve günü yaşayabilmeliyim. İşte gençliğin sırrı bu bana göre. Bahçemdeki ağaca tırmanıp kirazlarımı, eriklerimi topluyorum. Tıpkı parkta kozalak attığım günlerdeki gibi. Köpeğimle koşu yarışı yapıyorum. Bol bol gülüyorum, hiçbir şeyi kişisel algılamıyorum, takılmıyorum; anı yaşıyorum gönlümce. Hindistan’a, Tibet'e motosikletle gezi planlıyorum eşimle birlikte. Gideceğim en kısa zamanda. Yoga yapıyorum, ormanda yürüyüşler yapıyorum. Yazın bol bol yüzeceğim. Kitap okuyorum her daim. İkinci kitabımı yazıyorum, yakında bitireceğim. Yaratıcılığı geliştiriyorum. Daha çok yapacaklarım var. Mutluyum. Gülüyorum. Çocuk hissediyorum kendimi. Mutlu bir çocuk ve büyüdüm… Biliyorum…

Kendinizi severek genç kalın,

Sy

2 yorum :