Aslında yalan
söylemiyoruz. Çünkü gerçeği söylediğimizi zannederek konuşuyoruz. Böylece
kendimizi ve başkalarını kandırma mekanizmasını harekete geçirmiş oluyoruz.
Bunu yaparken de belli bir maksadımız yok, öylesine hareket ediyoruz aslında.
Bilinçli, planlı ve detaylı yalan söylemek zaman alan bir iş bana göre. Bu
yüzden gündelik hayatta öylesine kelimeler dökülüyor ağzımızdan, konuşuyoruz
sadece; kimi zaman doğru kimi zaman yalan oluyor söylediklerimiz. İşte bu yüzden kimse birbirinin ne
söylediğini, ne anlatmaya çalıştığını anlamıyor. Bu yüzden yargılamalar ve
anlayışsızlık ortaya çıkıyor. Bu yüzden ne kendimizi ne de karşımızdakini tam
olarak çözemiyoruz. Ne ilginç! Oysa sadece gerçeği söylediğimizi zannediyorken
kendi yalanlarımızı sıralıyoruz ardı arkasına farkına varmadan.
Bir dostunuzla beraber
olduğunuzda eğer o kişi yakınmaya başlar ve dertlerini ortaya dökerse, kendi
gerçekliğinizden kolayca koparak onun gerçekliğine adım atarsınız. Onunla
birlikte aynı şeylerden şikâyet etmeye, söylediklerini tasdiklemeye
başlarsınız. Oysa bunları hissetmek bir yana böylesi bir olayı yaşamıyorsunuzdur
bile. Bununla kalsa ne ala! Ondan ayrıldıktan sonra dahi öyle bir ruh hali
içinde olursunuz ki, artık sizin gerçek duygularınızı arayın bulun kolaysa. O
dostunuzla karşılaşmadan önceki durumunuz değişmiştir. Çünkü kendi duygu ve
düşüncelerinizi; kendi gerçeklerinizi bir kenara atarak size ait olmayan
gerçekliğin içine dalmışsınızdır onca tasdiklemeden sonra. Hop değişiverdiniz,
sarılamadınız kendinize!
Bir konudan öyle
eminsinizdir ki; Nuh dersiniz Peygamber demezsiniz. Ancak girdiğiniz bir
ortamda kendi “eminliğinize” sıkı sıkıya bağlı olmadığınız için; yanlış
gördüğünüzü doğru kabul etmeye ve karşınızdakileri tasdiklemeye başlarsınız;
kolayca. Hiç farkında olmadan şekil değiştiriverdiniz yine.
Sürekli bir çatışma
hali içindeyseniz, öfkenize hâkim olamıyorsanız ve hayatta ne istediğinizi
bilmiyorsanız yukarıdaki durumlardan kaçınmanız biraz zor oluyor. Çünkü
enerjimiz düştükçe etrafımızda olanlarla etkileşim içinde oluyoruz,
zayıflıyoruz. Hemen hemen her konuda kendimizi haklı bulmaya ve diğerlerini
suçlamaya başlıyoruz. Böylece kendi hatalarımızla yüzleşmek yerine başkalarının
hatalarını gözlemlemeye ve o hataları dillendirmeye bayılıyoruz. Hoşumuza
gitmeyen durumlardan kaçmaya, reddetmeye ve dolayısıyla hem kendimize hem de
etrafımıza yalanlar sunmaya; sunduklarımıza da inanmaya soyunuyoruz. Belli bir
zaman sonra zordur “ne olduğunu” kabul etmek. Çünkü o kadar şiddetle reddederiz
ki kendimizi; sonuçta kendimizin bile inanmaya başladığı bir sahtecilik içinde
yer alırız. Çık çıkabilirsen işin içinden…
Böylece etrafımızda
gelişen olayların akışına kapılarak savrulmaya başlarız. Bir o yana, bir bu
yana salına salına gezinirken, başkalarının düşünce ve davranışlarını
benimsemeye ve taklit etmeye başlayarak kendimizi iyice unuturuz. Artık mevcut
değilizdir ve iyice korkarız bu durumdan. Olur ya yanılıp da kendimizi ortaya
koyarsak içinde bulunduğumuz duruma ve mevkiiye de ait olamayacağımız düşüncesi
sarar sarmalar bizi. Boğuluruz hafiften.
Eğer bütün bunların
farkına varabilsek aslında ne olduğumuzu ve kim olduğumuzu bulabiliriz.
Kendimizi kaale almaya ihtiyacımız var. Bu gerçekten önemli bana göre. Bunu
istememiz gerekir ki içinde bulunduğumuz dar alandan ferah alana geçiş
yapabilelim. Bunu yapabilmek için kendimize doğruyu söylememiz gerekir. Bana
göre gerçeği görmek ve yüzleşmek; kim olduğumuzla alakalı detayları ortaya
çıkartacaktır. Gerçeğin ve yalanın ne olduğunu anlayabilmek ve kavrayabilmek
için de kendi yalanlarımızın neler olduğunu bulmamız gerekir. Bunu yapabilmek
içinde sadece kim olduğumuzu bilmeyi seçmek yeterli olacaktır.
Bazen gerçeği duymak
acıdır, bilirim. Yalanlarla yaşamak daha da acıdır, onu da bilirim. Hayatımda o
kadar çok sahte yaşamlara rastladım ki, ürktüm. Kendi dünyama, doğruma,
gerçeğime, benliğime sahip olduğum için mutlu oldum. Bunu da korumaya
kararlıyım. Sonuna kadar…
Yalansız dolansız
gerçek bir yaşama sahip olmanız dileği ile sevgiyle kalın,
Sy
Mevlana' nında söyelediği gibi bir ben var benden içeri.Önemli olan içerdeki beni bulabilmek yalın ve sade olan ,sahteden uzak beni..
YanıtlaSilaynen, katılıyorum:))
YanıtlaSil