Nefis ağaçlarla
bezenmiş bir yolda araba sürmekteyim. Hava o kadar güzel ki camları açıyorum ve
mis gibi çiçek kokuları doluyor içeri. Derin derin nefes alıyorum, taze
oksijeni ciğerlerime dolduruyorum. Bu hava ne kadar güzel diyorum kendi kendime…
Trafik ışıklarına yaklaşıyorum ve duruyorum yavaşça. Arkamdakiler, sağımda
solumda seyreden araçlarda oldukça yumuşak frene basıyorlar ve sakince duruyorlar.
Her araç yaya yoluna tecavüz etmeden
duruyor ve gaz vermeden bekliyor. İp gibi diziliyoruz birlikte… Yayalar yola
adım atıyorlar ve neşeyle şakalaşarak, duran arabalara selam vererek karşıdan
karşıya geçiyorlar, kimse koşmuyor, birbirini ezmeden sakince davranıyorlar…
Yanımda duran belediye otobüsüne göz atıyorum. İçi, dışı pırıl pırıl gözüküyor.
İçindeki yolculardan biriyle göz göze geliyoruz, başıyla selam veriyor.
Alıyorum selamını ve diğerlerine bakıyorum. Herkes keyifli ve memnun gözüküyor.
Ara ara birbirleri ile kibarca konuşup selamlaşıyorlar. Şaşırıyorum, bütün yaşı
büyük olanlar oturuyor ve bazıları kitap okuyorlar… Yeşil yanıyor ve yola devam
ediyorum.
Az ileriden sola
sapacağım için sinyal veriyorum ve yavaşça şerit değiştiriyorum. Aynadan
gördüğüm sol şeritte seyreden araç kibarca yol veriyor bana ve o düz devam
ediyor. Sola dönüş yerindeki itina ile
ve belli aralıklarla dizilmiş araçların arkasına geçip duruyorum. Dikkatimi
çekiyor en öndeki araba ışığın dibinde veya ışığı geçerek durmamış. Işığın
yeşile döneceğini rahatça takip edebileceği bir mesafede durmuş. Böylece soldan
ana yola bağlanan araçlara geçiş yolunu tıkamamış. İkinci bir sıra da oluşmamış
sola dönüşte, böylece sağ şeritte normal bir şeklide akıyor. Ne kadar ince bir
düşünce diyorum ve kendi kendime gülümsüyorum. O sırada bana yakın bir mesafede
duran bir trafik polisi bana selam veriyor. Ona gülümsemiş olduğumu sanmalı
herhalde diyorum. Yeşil yanıyor, şaşkınca yola devam ediyorum.
Doğma büyüme İstanbulluyum
ancak hala adres bulma sorunu yaşarım. Sinyal verip yol kenarına yanaşıyorum ve
oradaki esnafa yol danışıyorum. “ Merhaba hanımefendi, az ilerden sağa sapın
lütfen ve 200 m sonra solda aradığınız yeri bulacaksınız. Yardımcı olabildim mi
efendim?” diye cevap veriyor. Teşekkür ediyorum ve birbirimize hayırlı günler
diyerek vedalaşıyoruz. Şoktayım artık…
Dönüşte markete
uğruyorum, alışverişimi yapıp kasaya yanaşıyorum. Kasaların tamamında kasiyer var
ve kimse beklemeden, zaman kaybetmeden hızlıca işini görüp çıkıyor marketten.
Şaşkın şaşkın alışverişimi yapıp eve dönüyorum.
Geçirdiğim harika günü
düşünüyorum market torbalarını boşaltırken. Su siparişi vermiştim eve girer
girmez ve kapı çalıyor sucu bir damacana su getiriyor. Gözlerim fal taşı gibi
açılıyor damacanaya bakarken. Pırıl pırıl parlayan bir damacana! Üzerinde çamur
olmadığı gibi, altında da yok. Tertemiz! Parayı uzatıyorum ve sorunsuzca para
üstünü teslim ediyor, bozuk para krizi yaşamıyoruz. “İyi günler efendim” diyor,
şaşkınca cevap veriyorum:” Size de .”
Derinlerde bir yerlerde
içim üşüyor hem de ne üşüme, titriyorum resmen. Allah Allah kalorifer mi
bozuldu acaba diye düşünürken eşimin sesini duyuyorum, hafif bir sesle; “ Hava
soğuk üşüteceksin, açma ikide bir şu üstünü “ diyor bana. Gözlerimi hafif
aralıyorum. Kafam bomboş, nerede olduğumu algılayamıyorum bir an. Başucumda
saate bakıyorum 02.30. Kalkıp banyoya geçiyorum, su içiyorum ve tekrar yatağıma
dönüyorum süklüm püklüm. Örtüyorum üstümü sıkıca, bir yerim açıkta kalmasın
diye!
Sadece rüyaymış diyorum
üzüntü içinde, sadece rüya…
Sevgiyle ve
rüyalarınızda kalın,
Sy
İster rüya ,ister hayal olsun okurken bile içimi huzur kapladı.Ama biraz hoş görü ile neden olmasın diyorum???
YanıtlaSilhaklısınız... neden olmasın değil mi?? biz iyi şeylere layığız...:)))
YanıtlaSil