2 Mart 2012 Cuma

Ben neredeydim acaba?


Nefis ağaçlarla bezenmiş bir yolda araba sürmekteyim. Hava o kadar güzel ki camları açıyorum ve mis gibi çiçek kokuları doluyor içeri. Derin derin nefes alıyorum, taze oksijeni ciğerlerime dolduruyorum. Bu hava ne kadar güzel diyorum kendi kendime… Trafik ışıklarına yaklaşıyorum ve duruyorum yavaşça. Arkamdakiler, sağımda solumda seyreden araçlarda oldukça yumuşak frene basıyorlar ve sakince duruyorlar.  Her araç yaya yoluna tecavüz etmeden duruyor ve gaz vermeden bekliyor. İp gibi diziliyoruz birlikte… Yayalar yola adım atıyorlar ve neşeyle şakalaşarak, duran arabalara selam vererek karşıdan karşıya geçiyorlar, kimse koşmuyor, birbirini ezmeden sakince davranıyorlar… Yanımda duran belediye otobüsüne göz atıyorum. İçi, dışı pırıl pırıl gözüküyor. İçindeki yolculardan biriyle göz göze geliyoruz, başıyla selam veriyor. Alıyorum selamını ve diğerlerine bakıyorum. Herkes keyifli ve memnun gözüküyor. Ara ara birbirleri ile kibarca konuşup selamlaşıyorlar. Şaşırıyorum, bütün yaşı büyük olanlar oturuyor ve bazıları kitap okuyorlar… Yeşil yanıyor ve yola devam ediyorum.

Az ileriden sola sapacağım için sinyal veriyorum ve yavaşça şerit değiştiriyorum. Aynadan gördüğüm sol şeritte seyreden araç kibarca yol veriyor bana ve o düz devam ediyor.  Sola dönüş yerindeki itina ile ve belli aralıklarla dizilmiş araçların arkasına geçip duruyorum. Dikkatimi çekiyor en öndeki araba ışığın dibinde veya ışığı geçerek durmamış. Işığın yeşile döneceğini rahatça takip edebileceği bir mesafede durmuş. Böylece soldan ana yola bağlanan araçlara geçiş yolunu tıkamamış. İkinci bir sıra da oluşmamış sola dönüşte, böylece sağ şeritte normal bir şeklide akıyor. Ne kadar ince bir düşünce diyorum ve kendi kendime gülümsüyorum. O sırada bana yakın bir mesafede duran bir trafik polisi bana selam veriyor. Ona gülümsemiş olduğumu sanmalı herhalde diyorum. Yeşil yanıyor, şaşkınca yola devam ediyorum.

Doğma büyüme İstanbulluyum ancak hala adres bulma sorunu yaşarım. Sinyal verip yol kenarına yanaşıyorum ve oradaki esnafa yol danışıyorum. “ Merhaba hanımefendi, az ilerden sağa sapın lütfen ve 200 m sonra solda aradığınız yeri bulacaksınız. Yardımcı olabildim mi efendim?” diye cevap veriyor. Teşekkür ediyorum ve birbirimize hayırlı günler diyerek vedalaşıyoruz. Şoktayım artık…

Dönüşte markete uğruyorum, alışverişimi yapıp kasaya yanaşıyorum. Kasaların tamamında kasiyer var ve kimse beklemeden, zaman kaybetmeden hızlıca işini görüp çıkıyor marketten. Şaşkın şaşkın alışverişimi yapıp eve dönüyorum.

Geçirdiğim harika günü düşünüyorum market torbalarını boşaltırken. Su siparişi vermiştim eve girer girmez ve kapı çalıyor sucu bir damacana su getiriyor. Gözlerim fal taşı gibi açılıyor damacanaya bakarken. Pırıl pırıl parlayan bir damacana! Üzerinde çamur olmadığı gibi, altında da yok. Tertemiz! Parayı uzatıyorum ve sorunsuzca para üstünü teslim ediyor, bozuk para krizi yaşamıyoruz. “İyi günler efendim” diyor, şaşkınca cevap veriyorum:” Size de .”

Derinlerde bir yerlerde içim üşüyor hem de ne üşüme, titriyorum resmen. Allah Allah kalorifer mi bozuldu acaba diye düşünürken eşimin sesini duyuyorum, hafif bir sesle;  “ Hava soğuk üşüteceksin, açma ikide bir şu üstünü “ diyor bana. Gözlerimi hafif aralıyorum. Kafam bomboş, nerede olduğumu algılayamıyorum bir an. Başucumda saate bakıyorum 02.30. Kalkıp banyoya geçiyorum, su içiyorum ve tekrar yatağıma dönüyorum süklüm püklüm. Örtüyorum üstümü sıkıca, bir yerim açıkta kalmasın diye!

Sadece rüyaymış diyorum üzüntü içinde, sadece rüya…

Sevgiyle ve rüyalarınızda kalın,

Sy

2 yorum :

  1. İster rüya ,ister hayal olsun okurken bile içimi huzur kapladı.Ama biraz hoş görü ile neden olmasın diyorum???

    YanıtlaSil
  2. haklısınız... neden olmasın değil mi?? biz iyi şeylere layığız...:)))

    YanıtlaSil