12 Ocak 2012 Perşembe

Her şey için doğru bir zaman vardır…

Bazen hayatımızda zamansız diye nitelendirdiğimiz “olaylar zinciri” oluşur. Biz zamansız diye nitelendiririz çünkü beklenmedik bir anda karşımıza çıkarlar. Acaba doğru zaman diye bir şey var mıdır gerçekten? Yoksa zamansız diye nitelendirmek daha mı doğrudur? Yani olması gerekiyordur ve oluyordur. Bunun da zamanla bir alakası yoktur.

Bana çok olmuştur böyle olaylar. Örneğin paramın ucu ucuna yettiği dönemlerde hiç hesapta olmayan ödemeler gelirdi önüme.  Ne yapacağımı bilemezdim. Ne yapar ne eder bir şekilde öderdim ama gelin bir de bana sorun. Hani göbeğim çatladı deriz ya bizi zorlayan bazı durumlarda. Bu cümleye anlamı veren ben olurdum inanın. Bazen de her şeyi ayarlardım, hesaplardım. Sonra keyifle unuturdum çünkü hesabım tamamdır ve halletmişimdir. Tüm uygulamaları yapmışımdır ve sadece artık olması gerektiği gibi gerçekleşmesini beklemekten başka yapacak işim yoktur. Gel gör ki kazın ayağı öyle değildir. Tüm hesaplarım alt üst olur, yetersiz kalır ve ben saçımı başımı yolarken hayat kendi akışına devam eder ve giderdi. Beni olduğum yerde derdimle bırakırdı.

Bu örnekleri sadece maddiyatla kısıtlamak hayatın bana yaşattığı deneyimlere haksızlık olur. Hemen hemen her konuda bu yanlış zamanlamalarla karşılaşmışımdır. Tatil planları yapıp bavulumu hazırlayıp, sabahki uçak için sevinçle uykuya daldığımda; gecenin bir yarısı oğlum 40 derece ateşle inleyerek kalkardı. Sabaha kadar ateşini düşürmeye uğraşır ve yorgun argın hasta çocukla tatile giderdim. Çünkü ödemeyi yapmışımdır, iş iznimi ayarlamışımdır, yapacak bir şeyim yoktur o tatile çıkmaktan başka. Tatil mi? Tatil derken;  6 saatte bir antibiyotik verip alnına sirkeli bez koymayı, bir lokma yemek akıtabilmek için o şişmiş boğazdan dokuz takla atmayı, terli giysi değiştirmeyi ve tüm huzursuzluklara katlanmayı alın evimin salonundan götürün tatil köyünün odasına demek istemişimdir herhalde. Fonda ise aynı müzik vardır değişmez;  çizgi film kanalı…

Kırk yılda bir eşimle dışarı çıkma planları yapıp, oğlumu anneme bırakma işini ayarlayıp geceye keyifle hazırlanırken; ya annemin morali bozulurdu aniden, bir tartışma yaşanırdı babamla; ya da eşimin önemli bir işi çıkardı atlatamayacağı. Büyük temizlik yapmayı planladığım günler ya sular kesilirdi ya elektrik arızası çıkardı ya da yardımcı bayan hastalanırdı. Daha ne örnekler verebilirim size; çok şapa oturdum anlayacağınız. Konuyu sevimli kılmak için de örnekleri olabildiğince basit tutmaya çalıştığımı da söylemeden edemeyeceğim.

Bu yaşadıklarımın ne anlama geldiğini anlayana kadar çok süre harcamışım. Oysaki cevap ortada durmaktaymış gözümü çıkartırcasına. Neymiş biliyor musunuz? Yaşadıklarım iyi ya da kötü hep deneyim kazanmam ve bir şeylere dikkat etmem için oluyormuş. Odağımı değiştirmeliymişim anlayacağınız. Olanlara dikkat kesilmek, izlemek veya zorlamak yerine dersimi alıp devam etmeliymişim kaldığım yerden. Kendimi kurban hissetmek ve kaderime sızlanmak yerine bunun yaşamımın bir parçası olduğunu ve kabullenip devam etmem gerektiğini anlamam lazımmış.

Hiçbirimizin çözemeyeceği bir düzenek var yaşantılarımızda. Hani bomba düzenekleri vardır, yanlış renkli kabloyu keserseniz elinizde patlayıverir ve tüm yaşantınız silinip gider bir anda. İşte o hesap…  Aslında her şeyin bir zamanı yoktur, her şeyin doğru bir zamanı da yoktur. Her şey bir neden için gerçekleşir. Bunu anladığımız an, olaylar kişiselleşmekten çıkar çünkü biz büyük bir düzeneğin renkli kablolarıyız her birimiz. Her birimiz başka bir renkteyiz, başka boydayız ancak hepimiz o düzeneğe bir ucundan bağlıyız. Bunu anlarsak deneyimlerimize bakış açımız da değişecektir. Her bir olay bizim için zaman kavramını yitirecek ve hayat yolunda ilerlemek için sadece birer basamak haline gelecektir.

Hayat karşısında çaresiz değilim, olayların benim için iyi zamanı ya da kötü zamanı yok; düzeneği patlatmak yerine kendimi düzeneğe uyumlu hale getirmeye çabalıyorum. Çünkü hayattan öğrenecek çok şeyim var.

Her zaman uyumlu kalın, sevgiyle

Sy







1 yorum :

  1. Sevgili Selcan,
    Ne kadar eskiye götürdü bu yazın beni bilemezsin..Boşuna debellendiğim yıllar ve neden her aksilik beni buluyor dedİğim anlar aklıma geldi.Düzeneğin bir parçası olduğumu anlamak çok yıllarımı aldı maalesef.Nedendir bilinmez tüm bunları yaşarken sadece bana oluyor zannederiz.Açık yüreklilikle bu konudada yalnız olmadığımızı bize gösterdiğin için teşekkürler.Eminim her okuyanın yüreğine dokunmuştur bu yazı .Tekrar teşekkürler ...kalemin güçlü yüreğin sevgi ile dolsun.
    Sevgilerimle
    Sulhan

    YanıtlaSil