Dünya değişiyor… Peki, biz değişiyor muyuz? Elbette değişiyoruz. Her geçen gün bizi insan yapan niteliklerimizden biraz daha uzaklaşarak, teknolojinin içine balıklama dalarak, hırslarımıza, öfke nöbetlerimize sarılarak bizler de değişiyoruz. Kapılıyoruz paranın alım ve yaptırım gücüne, gözlerimiz kamaşıyor. Duygular ve istekler arzu tramvayına biniyor ve bilinmeyene hızla yol alıyor. Son sürat yol alıyoruz… Nereye gidiyoruz Allah aşkına? Hayatın içinde kör dalışı yapar gibiyiz. Gittiği yere kadar mı? Ya da inceldiği yerden kopsun mu? Yaşam bu kadar harcanası ve gözden çıkarılası bir şey mi sizce?
Halk ağzında “kuş beyinli“ deriz kızdığımız zaman, karşımızdaki insanı aşağılamak için. Kuş küçük ya, dolayısıyla beyni de küçük; böylece bu sözü söylediğimiz kişi ve kuş hem akılsız hem de bizden aşağı duruma indirilir, seviniriz kendimizce. Bu sabah kargaları besledim. Garajın damına her sabah bir ekmek ufalayıp atarım. Çıktığım zaman bir tane bile karga yoktur çevrede. Ne bir ses ne bir kanat çırpması. Ekmekleri atarım ve kenara çekilip beklemeye başlarım. Önce bir veya iki karga pike yaparak ve çığlık atarak gelirler garajın karşısındaki ağacın dalına. Konarlar o dala ve senfoniye başlarlar. Nasıl bağırırlar anlatamam size. Ekmekleri almak için acele etmezler. Hâlbuki aç olmalılar. Diğer dostlarına veya akrabalarına ve kuş cinslerine burada yemek var duyurusunu yaparlar önce. Sonra sayıları artmaya başlar, çoğalırlar ve birbirlerini itip kakmadan büyük bir zarafetle her konuşta bir karga ve gagasında bir ekmek parçası ayrılmaya başlarlar garajın tepesinden. Zarif, mutlu ve huzurlu bir şeklide süzülerek giderler. Kavga yok, paylaşırlar azıklarını. Herkesin duyduğundan emin olmadan başlamazlar kahvaltılarına. Kolonilerine, ailelerine sadıktırlar, birbirlerini kollar ve gözetirler. Kim kuş beyinli şimdi? Bu cümle onları değil bizleri daha iyi anlatıyor bana kalırsa.
Paylaşmak dünyanın en güzel duygusu ancak yok olmaya yüz tuttu. Tıpkı soyunu tükettiğimiz hayvanlar gibi, kuruttuğumuz ürün vermeyen topraklar gibi, paylaşma duygusunu da yok ettik. Bana, hep bana zihniyeti aldı başını gidiyor. Oysa dünya her geçen gün daha bir yaşanılabilir olmalı, gelecek nesillere bırakılabilir olmalı, yaşarken tüketip sıfırlayıp gitmek kadar bencil bir başka yaşam formu var mı insanoğlundan başka?
Duygu ve düşünce tercihlerimizi gözden geçirelim ve onları değiştirelim. Tek başına her şeye sahip olma duygumuzu değiştirelim. Nefret, öfke, kıskançlık, bencillik, ön yargı gibi duygularımızın varlığını kabul edelim ama kullanmayalım. Bizi biz yapan her duyguyu tanıyalım, kabul edelim ancak seçme özgürlüğümüzü kullanarak yararlı olanı seçelim, bütünün ve kendimizin hayrına. İşte o zaman değişen dünyaya örnek oluruz. Biz ve dünya birlikte değişiriz iyi olana doğru. Değişim kelimesine yüklediğiniz anlam ne ise oturup düşünün ve değişimin hakkındaki düşüncelerinizi de değiştirin. Çünkü ancak böyle yaparsanız dönüşebilirsiniz.
Unutmayın “Bütün değişimler iyiye dönüktür.”
Düşünün, değişin ve dönüştürün…
Sevgiyle kalın,
Sy
Halk ağzında “kuş beyinli“ deriz kızdığımız zaman, karşımızdaki insanı aşağılamak için. Kuş küçük ya, dolayısıyla beyni de küçük; böylece bu sözü söylediğimiz kişi ve kuş hem akılsız hem de bizden aşağı duruma indirilir, seviniriz kendimizce. Bu sabah kargaları besledim. Garajın damına her sabah bir ekmek ufalayıp atarım. Çıktığım zaman bir tane bile karga yoktur çevrede. Ne bir ses ne bir kanat çırpması. Ekmekleri atarım ve kenara çekilip beklemeye başlarım. Önce bir veya iki karga pike yaparak ve çığlık atarak gelirler garajın karşısındaki ağacın dalına. Konarlar o dala ve senfoniye başlarlar. Nasıl bağırırlar anlatamam size. Ekmekleri almak için acele etmezler. Hâlbuki aç olmalılar. Diğer dostlarına veya akrabalarına ve kuş cinslerine burada yemek var duyurusunu yaparlar önce. Sonra sayıları artmaya başlar, çoğalırlar ve birbirlerini itip kakmadan büyük bir zarafetle her konuşta bir karga ve gagasında bir ekmek parçası ayrılmaya başlarlar garajın tepesinden. Zarif, mutlu ve huzurlu bir şeklide süzülerek giderler. Kavga yok, paylaşırlar azıklarını. Herkesin duyduğundan emin olmadan başlamazlar kahvaltılarına. Kolonilerine, ailelerine sadıktırlar, birbirlerini kollar ve gözetirler. Kim kuş beyinli şimdi? Bu cümle onları değil bizleri daha iyi anlatıyor bana kalırsa.
Paylaşmak dünyanın en güzel duygusu ancak yok olmaya yüz tuttu. Tıpkı soyunu tükettiğimiz hayvanlar gibi, kuruttuğumuz ürün vermeyen topraklar gibi, paylaşma duygusunu da yok ettik. Bana, hep bana zihniyeti aldı başını gidiyor. Oysa dünya her geçen gün daha bir yaşanılabilir olmalı, gelecek nesillere bırakılabilir olmalı, yaşarken tüketip sıfırlayıp gitmek kadar bencil bir başka yaşam formu var mı insanoğlundan başka?
Duygu ve düşünce tercihlerimizi gözden geçirelim ve onları değiştirelim. Tek başına her şeye sahip olma duygumuzu değiştirelim. Nefret, öfke, kıskançlık, bencillik, ön yargı gibi duygularımızın varlığını kabul edelim ama kullanmayalım. Bizi biz yapan her duyguyu tanıyalım, kabul edelim ancak seçme özgürlüğümüzü kullanarak yararlı olanı seçelim, bütünün ve kendimizin hayrına. İşte o zaman değişen dünyaya örnek oluruz. Biz ve dünya birlikte değişiriz iyi olana doğru. Değişim kelimesine yüklediğiniz anlam ne ise oturup düşünün ve değişimin hakkındaki düşüncelerinizi de değiştirin. Çünkü ancak böyle yaparsanız dönüşebilirsiniz.
Unutmayın “Bütün değişimler iyiye dönüktür.”
Düşünün, değişin ve dönüştürün…
Sevgiyle kalın,
Sy
değişim hakkındaki düşüncelerin değişmesi eminim bir çok şeyi değiştirecektir....kalemine sağlık..sevgiler<3
YanıtlaSilsinem şimşek