-“Selcan ne zaman değişmeye ve durumundan memnun olmamaya başladın?”
-“Uyuduğumun farkına vardım.”
-“Ne demek, normal değil mi bu? Herkes uyur ne olmuş yani?”
Bu konuşma kendimle oluyor. Uzun zamandır edindiğim bir alışkanlık bu. Ancak belli bir zaman öncesine kadar nedense bu alışkanlığımı bırakmıştım. Zihnimin bir yerinde duruyordu. Sonra zamanı gelince uyandı bu alışkanlık ve akabinde ben de…
Ben bitkilerle, hayvanlarla, kendimle ve Tanrı’yla kendimi bildim bileli hep konuşurdum. Kah sesli, kah içimden… Tekdüze yaşamın ve mekanik bir hayatın getirdikleri ile bu alışkanlığım yavaş yavaş sessizleşmişti. Nedenini aramak aklıma bile gelmemişti çünkü farkında değildim bu alışkanlığımı yitirdiğimin. Bana konuşuyormuşum gibi geliyordu. Konuşuyordum da zaten, kendimce…
Etrafıma bakındığım zaman bana benzeyen insanları görüyordum. Böylece kendimdeki uyku halinin farkına varamıyordum. Varsam bile verecek bir cevabım her daim hazırdı. Canım sıkılıyor ondandır, hava yağışlı ondandır, memleketin haline baksana ondandır, Belgin’ler de öyleler zaten ondandır… Bana özel bir şey değil ki bu durum, herkes aynı durumda zaten diye diye herkesle birlikte “aynı” olmanın huzuru içinde debelenip durmaktan keyif bile aldığım zamanlar oluyordu. Uyuyordum, hem de derin bir uykudaydım. Herkesin bana benzediğini ve benim de herkese benzediğimi düşünüyordum.
Oysa ben kimseye benzemiyorum, kimse de bana benzemiyor. Çünkü herkes birbirinden farklıdır aslında. Sadece farklı olduğumuzu göremiyoruz bu yüzden de hepimiz aynıyız zannediyoruz. İçinde bulunduğumuz hayatın genel şartları aynı olduğu için; birbirimize benzediğimizi düşünüyoruz ve durumumuzu kanıksıyoruz. Oysa aynı olan sadece şartlar, bizler değiliz. İçinde bulunduğumuz şartları kendimize özel hale getirebilmek yetisine de sahibiz ayrıca... Bu yüzden çevremiz de; yaşam şartları, iş olanakları aynı seviyede olan insan toplulukları ile çevrilmiştir. Bakıyorsun sağa sola; problemler aynı, şartlar aynı ve yapıştırıveriyorsun şak diye;
“Herkesin durumu aynı, herkes aynı durumda!”
Bir gün aniden soruverdim kendime;
- Ne yapıyorsun?
- Hiiççç.
- Memnun musun halinden?
Bu son soruya cevap vermek için durdum ve fark ettim ki kendimle konuşuyorum. “Neyin var? Niye sıkılıyorsun? Neyi değiştirmek istersin? Ne yapmak istiyorsun?” Soruların ardı arkası kesilmiyordu ve ben her soruda biraz daha silkinip uyku mahmurluğunu atıyordum üzerimden. Uyanmıştım artık…
Kendimi zaman içinde ne hale getirmişsem o durumdan çıkmam gerekiyordu hem de hiç vakit kaybetmeden. Ben ne olduysam, o olmaktan başka bir şeye dönüşebilmem için; önce kendimi tanımam gerekiyordu. Gerekiyordu ki o oluşmuş halimden çıkabileyim. Böylece kendimden sorumlu olabilirdim.
Benim değişim sürecim böyle başladı işte. O gün bugündür de aralıksız devam ediyor.
Sevgiyle kalın,
Sy
Sevgili Selcan,
YanıtlaSilHala uykuda olanlarıda uyandırabilecek bu güzel paylaşımın için teşekkürler....
Sevgilerimle
Sulhan