30 Ocak 2012 Pazartesi

Tüm deneyimlerin amacı nedir?


Hayatımızda yaşadıklarımız bize mi aittir yoksa kolektif bilinç sayesinde mi yaşanır? Bu soruyu ilk duyduğum zaman şöyle düşünmüştüm:” Ben koyun muyum?” Sonra soruların ardı arkası kesilmedi zaten. Her bir soru başka bir soruyu doğurdu. Ben hala o soruları kendime sormakta ve çeşitli yanıtlar aramaktayım. Bir aralar da koyun olduğumu fark ettim bu arada…

Kolektif bilinç sözü bana çok şık geldi doğrusu. İlk defa Emile Durkheim tarafından kullanılmış ve onun sosyolojisinin köşe taşlarından birini oluşturmuş bu kolektif bilinç terimi. Tanımı ise şöyledir: "İnsanda, birey olarak ruhi hayata ait olayları aşan ve zümrenin ortak düşünce, istek ve heyecanlarını temsil eden ortak bir bilinç.” Kolektif bilinç Durkheim'a göre temelde bireyin dışında olan toplumsal bir olaydır. Terim, grup üyelerinin nasıl düşünüp davranacaklarına karar veren ve onları zorlayan bir normatif düzeni ya da toplumsal bir olguyu anlatır. Bulduğum açıklamalar bu doğrultuda devam ediyordu. Bu açıklamaları internet üzerinden çabucak bulmuştum. Şimdi ise kendi üzerimdeki etkilere ulaşmaya sıra gelmişti. İşte bu zaman aldı dostlar…

Öyle kanıksamışız ki bilinçaltımıza yerleşmiş olanları, neler var neler… Başladım ayıklamaya ancak çıktıkça çıkıyor, geldikçe geliyor. Bugün bile ara ara yoklama çeken düşünceler yok değil inanın; ancak artık kendi deneyimlerimi yaşadığıma inanıyorum. Çünkü şimdide anda kalmayı öğrendim.  Geçmişteki Ben sessiz artık, gelecekteki Ben’i ise henüz oluşturmadığım için; Şimdiki Ben’le inanılmaz bir uyum içinde yuvarlanıp gidiyoruz. Geçmiş ve gelecek zaman dilimlerinde kaldığımız sürece şu andan uzaklaşıyoruz ve böylece kolektif bilinç bizi daha çok tutsak ediyor kendine. Bunu anladım…

Toplumsal bilinç kuvvetlidir, çok kuvvetlidir. Hiç kimse tesadüfen karşınıza çıkmaz, hiçbir olay öylesine başınıza gelmez, şans eseri size denk gelen bir şey yoktur; tamamı kolektif bilincin yani toplumun yönlendirdiği seçimlere uygun tezahür eder. Yaşadığımız hayatta kendi deneyimlerimizin yerine, yaşayan herkesin ürettiği toplam deneyimlerden payımıza düşeni alarak, kendimize çekerek bir hayat oluştururuz. Hepimiz bir çevreye ait olarak yaşarız ve bu çevrede de bu bilince uygun gruplar vardır. Bizler de otomatik olarak o grupların içine sığışır kendimize orada bir yer edinir ve gönül rahatlığı ile “yaşadığımızı” zannederiz. Yaşamıyoruz aslında “sürükleniyoruz “ bu yaşamda… Böylesi bir durumdan memnun kalmaktayızdır ancak bir süre sonra öylesine sıkışırız ki geçmiş ve gelecek kaygıları içinde nefes alamamaya başlarız. Böylece ufukta beliriverir; şimdiki an

Kurtarıcı sözcük budur işte. Çünkü şimdiki an ‘da kalmayı başarırsak kendi duygu ve düşüncelerimizin oluşturduğu, iç sesimizin desteklediği kendi dünyamız, kendi yaşamımız filizlenmeye başlar. Böylece birbirinin aynı gözüken hayatları, fark yaratarak, farklı zamanlarda yaşayabiliriz. Geçmişimizdeki kendimizden sıyrılabiliriz. Geleceğe gitmemize veya onu düşünmemize gerek yoktur çünkü şimdi ‘de kalarak gelecekteki kendimize seçeceği yaşamlar sunabiliriz. Sanki farklı Ben’ler varmış gibi algılanıyor ancak sadece bir Tek Ben var. Bu tek Ben, geçmişteki Ben’e ve gelecekteki Ben’e yardım elini uzatıyor sadece. Böylece BİR olabiliyorlar.

Gerçekten bu yaşamda Geçmiş, Şimdi ve Gelecek kavramlarını tek bir sıraya diziyoruz. Birbirlerinden ayıramıyoruz. Bazen içime bir his doğar ve bana bir konuda dikkatli olmamı söyler. Durup düşünürüm; acaba bu yaşamış olduğum gelecekteki bir farkındalık mı yoksa önsezim mi? Bazen de geçmişle alakalı bir duygum ve akabinde bir düşüncem gelir karşıma. Durup dinlerim kendimi. Geçmiş ve gelecek, şimdiyi anlamam ve yaşamam için bana yardımcı oluyordur ve yaşarım bu sunulan anı.

Gerçekten de KİM OLduğumuza karar vermek Onu OLmak için şimdiki anın duygu ve düşüncelerini takip etmemiz gerekiyor. Şimdi ve burada…

Hepimiz için tek bir şey varsa öğrendiğim o da hepimizin BİR olduğudur.

Sevgiyle ve şimdide kalın,

Sy

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder