Bir tiyatro sahnesinde gibiyiz hayat sahnesinde. Her gün izleyici karşısına çıkıp oyunumuzu oynuyoruz. Tiyatro oyunları sezonluk olur oysa bizim yer aldığımız oyun neredeyse her gün değişiyor. Sanki bir oyunun değişik sürümlerine hayat verir gibiyiz, her gün, her an, her saniye… Öyle değişkeniz ki anlaşılır gibi değil… Oynuyoruz, rol yapıyoruz; rol çalıyoruz…
Olduğu gibi olmalı insan, yanardöner olmamalı. Ne düşünüyorsa, ne hissediyorsa; onları çekinmeden aktarabilmeli. Hoşuna gideni, gitmeyeni dürüstçe ortaya koyabilmeli. Duygularına gem vurmamalı, düşünce ve isteklerini hayata geçirebilmeli. Tıkanıp kalmamalı, sıkışmamalı bir yerlerde ve en önemlisi nefessiz kalmamalı…
İşimizi sevmeli, işverenimizle diyalog içinde olabilmeliyiz. Ailemizle olmaktan mutlu olmalıyız. Sorumluluklarımız sadece bize ait olmalı. Eğer üstlenmek zorunda olduğumuz farklı sorumluluklar var ise zamanı gelince sırtımızdan indirebilmeliyiz. Çıkar ilişkisi olmamalı etrafımızdakilerle bizim aramızda. Sevgi olmalı, saygı olmalı, gönülden paylaşabilmeliyiz imkânları. Herkese her şeye eşit olabilmeliyiz. Kimseyi suiistimal etmemeliyiz keza kimse de bizi.
“Kendi ayıbını gören kişiye ne mutlu” der Mevlana. Kıskançlıklarımız, öfke nöbetlerimiz, nefret duygularımız bizi içine çekmemeli, olacaksa anlık olmalı ve yok olmalılar daha sonra. İnsanız neticede kötü hissettiğimiz zamanlar olacaktır tabii. Olmalı ki iyi zamanlarımızın kıymetini bilelim. Yeri gelince umutlarımızı dahi yitirmeyi bilmeliyiz. Umutlarımızı, paramızı yitirebilmeliyiz ki kayıpları kazançlara dönüştürmeyi becerebilelim. Her şey bizim için değil mi? Başarısız olduğumuz alanları da kabullenebilirsek yeni alanlar yaratabiliriz. “Hatalarımızdan faydalanırsak her şey yolunda gider” demiş Mickey Rivers. Varsa kötü anılarımızı, davranışlarımızı, kaybettiklerimizi kabul etme cesaretini bulursak eğer içimizde kızgınlık, pişmanlık ve hayattan vaz geçişler yaşamayız. Benim için böyle gerçekten. Ne zaman kayıplarımın ve kazanabileceklerimin listesini yapmaya başlasam, içinde bulunduğum durumu lehime çevirebiliyorum. Kısacası kendimi eleştirebiliyorum. Tanrım bu çok güzel bir duygu! Kusursuz değilim, mükemmel olma takıntım yok! Ben sıradan basit bir insanım ve kendimi olduğum gibi kabul ediyorum. Güzel bir duygu bu…
Aslında işin sırrı aynaya baktığında kendinle yüzleşebilmektir. Gözlerinin taa içine bakmak ve tüm ruhunu çıplaklığıyla görebilmektir. Olduğu gibi, her şeyiyle artılarıyla, eksileriyle… Aynaya baktığımda yabancı bir yüz görseydim eğer çok korkardım, biliyorum. Şükürler olsun gördüğüm yüzü öyle iyi tanıyorum ki artık. O da beni tanıyor hem de herkesten iyi… Ona baktığım zaman “Ne yapalım, böyle olması gerekiyormuş, bu da beni buldu işte” demek yerine; “Nasıl çıkarsın bu durumdan çalıştır bakalım saksıyı” diyorum.
Acıdır içinizi dökememek, gerçek duygularınızı yansıtamamak. Acıdır maskeler takmak ve sahte yaşamlar sürmek. Zordur, tüketir insanı. Bir müddet sonra istediğiniz kadar aynaya bakıp kendinizi görmeye çalışsanız da görüntü bulanıktır, seçemezsiniz. Sonra da bakamazsınız, örtersiniz aynaları…
İç dünyanı tanırsan onu beslemeyi bilirsin. Neye ihtiyacın olduğunu senden iyi kim bilebilir ki? Yaşadığın dünyanın gündemi her dakika değişkendir, yenilenir hiç durmadan. Teknoloji gelişir, yaşam düzenleri değişir, paranın önemi istisnasız herkes için en üst sıralara tırmanır, olaylar olur, olaylar biter, yeni gündemler oluşur; bu hiç bitmez. Yaşamın bize getirdikleri kadar götürdükleri de vardır. İşte bu teraziyi dengede tutabilmek için “iç dünyana” bakmayı ihmal etmemelisin. Kendini beslemelisin, büyütmelisin ve olgunlaştırmalısın. Sonra keyifle meyvelerini toplarsın huzur içinde.
Neye ihtiyacın varsa keşfe çık. Hiç durma! “Binlerce kilometrelik bir yolculuk ilk adımın atılmasıyla başlar“ der Lao Tzu. Siz de bir an önce yola koyulun, kendinize doğru…
Sevgiyle kalın.
Sy
her zaman ilaç etkisinde bana satırlarınız
YanıtlaSilsonsuz teşekkürler..
Sinem Şimşek
ben teşekkür ederim. sevgilerimle.
YanıtlaSilOlağan üstü güzel bir yazı ,yüreğim titreyerek,ruhum huzur bularak okudum..çok teşekkürler...
YanıtlaSilSevgiler
Sulhan