İnanmak, bilmek, güvenmek, umut etmek, iman etmek, hayal etmek, istemek… Bu fiiller sanki aynı yola çıkan yan yollar gibiler. Sizce de öyle değil mi?
Dış dünyadan bize önerilen her bilgi iç dünyamızda bir yansıma bulur ve sonuçta yaşadığımızla bir bütün oluruz, inanırız ve bizim gerçeğimiz haline gelir. O gerçekliği de yaşamaya başlarız. Öyle olduğuna inanmak isteriz. Çünkü inanmak bir ihtiyaçtır. O zaman bildiğimize mi inanırız yoksa kendi iç sesimize mi? Karıştım işte burada; neye inanacağımı bilemedim bir an!
Hayatımızın her saniyesinde hep bir şeye inanarak yaşarız. Arabanın güvenilir ve emniyetli olduğuna inanmak isteriz. Yaptığımız seçimin doğru olduğuna inanmak isteriz. Aşka ve ömür boyu sevdiğimizle birlikte olacağımıza inanmak isteriz. Bir kadına ya da bir erkeğe inanmak isteriz. Yalan söylemenin kötü olduğuna inanmak isteriz. İlk görüşte aşka inanmak isteriz. Hap içince ağrımızın geçeceğine inanmak isteriz. Tatlı dilin yılanı deliğinden çıkartacağına inanmak isteriz. Okuduğumuza ya da duyduğumuza inanmak isteriz. Leke çıkarıcıların ve temizlik ürünlerinin işe yaradığına inanmak isteriz. Kimseye kötü davranmazsak bize kötü davranmayacaklarına inanmak isteriz. Öldüğümüzde cennete gideceğimize inanmak isteriz. Dua edince işlerimizin yolunda gideceğine inanmak isteriz. Af dileyince Allah’ın yaptığımızı hoş göreceğine ve bizi affedeceğine inanmak isteriz. Bizim dinimizin diğer dinlerden daha üstün olduğuna inanmak isteriz. Ailemize inanmak isteriz. Çok çalışırsak zam alacağımıza ve terfi edeceğimize inanmak isteriz. Başımıza kötü bir şey geldiyse hak ettiğimize ve cezalandırıldığımıza inanmak isteriz. İlk paragraftaki fiilleri sırasıyla bu cümlelerde kullandığımda hiçbir anlam değişikliği algılamadım. Hepsi aynı şeyi ifade ediyor özünde…
Bir inancı bir diğerinden farklı kılan bir şey var mıdır? Hangisi iyidir, hangisi kötüdür? Hangisini seçmeli ve inanmalıyız? Dünya üzerinde o kadar çeşitli inanç kalıpları var ki! Olması gerektiği için var çünkü hayatın güzelliği çeşitli olmasında saklıdır derler ve inançlar bir çeşitlilik yaratır; tartışmalar, konuşmalar, yorumlar, üretimler gelir peşi sıra. Peki, bu kadar çeşitlilik arasında neye inanacağımızı nasıl bileceğiz? Kafamız karışmayacak mı?
Karışmayacak çünkü biliyoruz ki inanç bir gerçeklik ve gerekliliktir. Bazen bir şarkı duyarsınız sırf sizin için söylenmiş gibi gelir, içinize işler. Bazen bir dua duyarsınız ya da bir yerlerde okursunuz sanki sizin için yazılmıştır. Her kelimesi içinde bulunduğunuz hali anlatmaktadır. Bu aslında duayla ya da şarkıyla değil sizinle alakalıdır. İşte inanç da böyledir, sizinle alakalıdır; bu yüzden kafanız karışmaz…
İnanç büyük bir güçtür hem de çok büyük bir güç. Neye inandığınızı keşfederseniz sorunlarınızı daha etkin bir yoldan hızlıca çözebilirsiniz.
Susun bir müddet, dinleyin iç sesinizi, kulak kabartın ve duyun kendi duanızı…
Sevgiyle ve inanarak kalın,
Sy
Dış dünyadan bize önerilen her bilgi iç dünyamızda bir yansıma bulur ve sonuçta yaşadığımızla bir bütün oluruz, inanırız ve bizim gerçeğimiz haline gelir. O gerçekliği de yaşamaya başlarız. Öyle olduğuna inanmak isteriz. Çünkü inanmak bir ihtiyaçtır. O zaman bildiğimize mi inanırız yoksa kendi iç sesimize mi? Karıştım işte burada; neye inanacağımı bilemedim bir an!
Hayatımızın her saniyesinde hep bir şeye inanarak yaşarız. Arabanın güvenilir ve emniyetli olduğuna inanmak isteriz. Yaptığımız seçimin doğru olduğuna inanmak isteriz. Aşka ve ömür boyu sevdiğimizle birlikte olacağımıza inanmak isteriz. Bir kadına ya da bir erkeğe inanmak isteriz. Yalan söylemenin kötü olduğuna inanmak isteriz. İlk görüşte aşka inanmak isteriz. Hap içince ağrımızın geçeceğine inanmak isteriz. Tatlı dilin yılanı deliğinden çıkartacağına inanmak isteriz. Okuduğumuza ya da duyduğumuza inanmak isteriz. Leke çıkarıcıların ve temizlik ürünlerinin işe yaradığına inanmak isteriz. Kimseye kötü davranmazsak bize kötü davranmayacaklarına inanmak isteriz. Öldüğümüzde cennete gideceğimize inanmak isteriz. Dua edince işlerimizin yolunda gideceğine inanmak isteriz. Af dileyince Allah’ın yaptığımızı hoş göreceğine ve bizi affedeceğine inanmak isteriz. Bizim dinimizin diğer dinlerden daha üstün olduğuna inanmak isteriz. Ailemize inanmak isteriz. Çok çalışırsak zam alacağımıza ve terfi edeceğimize inanmak isteriz. Başımıza kötü bir şey geldiyse hak ettiğimize ve cezalandırıldığımıza inanmak isteriz. İlk paragraftaki fiilleri sırasıyla bu cümlelerde kullandığımda hiçbir anlam değişikliği algılamadım. Hepsi aynı şeyi ifade ediyor özünde…
Bir inancı bir diğerinden farklı kılan bir şey var mıdır? Hangisi iyidir, hangisi kötüdür? Hangisini seçmeli ve inanmalıyız? Dünya üzerinde o kadar çeşitli inanç kalıpları var ki! Olması gerektiği için var çünkü hayatın güzelliği çeşitli olmasında saklıdır derler ve inançlar bir çeşitlilik yaratır; tartışmalar, konuşmalar, yorumlar, üretimler gelir peşi sıra. Peki, bu kadar çeşitlilik arasında neye inanacağımızı nasıl bileceğiz? Kafamız karışmayacak mı?
Karışmayacak çünkü biliyoruz ki inanç bir gerçeklik ve gerekliliktir. Bazen bir şarkı duyarsınız sırf sizin için söylenmiş gibi gelir, içinize işler. Bazen bir dua duyarsınız ya da bir yerlerde okursunuz sanki sizin için yazılmıştır. Her kelimesi içinde bulunduğunuz hali anlatmaktadır. Bu aslında duayla ya da şarkıyla değil sizinle alakalıdır. İşte inanç da böyledir, sizinle alakalıdır; bu yüzden kafanız karışmaz…
İnanç büyük bir güçtür hem de çok büyük bir güç. Neye inandığınızı keşfederseniz sorunlarınızı daha etkin bir yoldan hızlıca çözebilirsiniz.
Susun bir müddet, dinleyin iç sesinizi, kulak kabartın ve duyun kendi duanızı…
Sevgiyle ve inanarak kalın,
Sy
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder