Çocuklarımızı
büyütürken onları korumak, kollamak, karınlarını doyurmak, sıcak bir yuva
vermek, sevgi vermek görevlerimiz arasında yer alır. Bana kalırsa en önemli
görevimiz özgürce düşünen ve hareket eden, ayakta durabilen çocuklar
yetiştirmek olmalıdır. Böyle çocuklar etraflarındaki insanlara ışık ve umut
saçarlar; onları zorlamak ve yanlışa sürüklemek kolay değildir. O zaman çocuğu
doğur, besle ve büyüt modeli yetersiz kalmaktadır. Ruhunu ve aklını da
beslemeli ve büyütmeliyiz.
Değişime ve yeniliğe
açık, ne istediğini bilen, yeri geldiğinde eğilen ama ödün vermeden kırılmadan
eğilmesini bilen, merhametli, sevgi dolu ve üretken bir nesil yetiştirebilirsek
şu an içinde yaşadığımız dünyanın sorunlarının çözülmesine katkı sağlayabiliriz.
Eğer bu dünyaya niye geldim ki diye kendinizi bıkkınlıkla sorguluyorsanız; bu
çözüm size uygun olabilir. Niye mi? Çünkü siz değişirseniz dünya da
değişecektir de ondan…
Eğitim sistemimizde
yukarıda saydığım özelliklerin birçoğu uygulanamamaktadır. Sistemdeki
aksaklıklar yüzünden pırıl pırıl zihinlerle teslim ettiğimiz çocuklarımız zaman
içinde okumaktan nefret eder hale gelmektedir. Hayatları hep bir sınav ve not
sistemi üzerinden değerlendirilmekte, üreticilik ve yaratıcılık yetenekleri
köreltilmektedir. İşte bu yüzden bize aile içinde daha fazla görev düşer. Hastalık
ve yarattığı ağrılar büyük ama tedavisi gözümüzde büyümemelidir. Biz tedaviye
evde başlayalım gerisi gelecektir inanın.
Kolaya kaçmayalım ve
çocuğumuza doğru bilgi aktaralım yaşına uygun şekilde. Başımızdan savmayalım
vakit ayıralım onlara. Evet, hayat koşturmacası içinde biraz zor gibi gelse de;
daha verici ve daha anlayışlı olduğumuz; daha doğrusu onları kale aldığımız
zaman; kendilerini önemli hissedeceklerdir. Nasıl ki bir işi, bir evliliği
yürütmek için veya başarılı ve mutlu olabilmek için çaba gerekiyorsa ve kolaya
kaçmak çözüm değilse; çocuğumuzu cevaplarken de kolaya kaçmayalım ve başımızdan
savmayalım.
Çocuğa özgürlük verelim
ancak onun özgürlüğünün başkalarının özgürlüğünü kısıtlamaması gerektiğini de
öğretelim, vurgulayalım. Aksi takdirde başına buyruk, sadece kendi özgürlüğünde
sınır tanımayan duyarsız bir tipe dönüşebilmesi kolaydır. Her şeyi düşünmek
onun özgürlüğü olabilir, ancak nereye kadar gidebileceğini bilmesi gerektiğini
de aktarmamız gerekir. Yoksa ileride ağzına geleni söyleyen, hakaret eden ve
yeri gelince şiddete başvurabilen birine dönüşebilir. Değer yargılarını
oluşturabilirsek, ahlaki değer kavramlarını doğru aktarabilirsek ve eleştiri
ile empati düzeylerini yukarıya çekebilirsek, o zaman tadından yenmez diye
düşünüyorum.
Neye rıza gösterip neye
tepki vereceğinin sınırlarını belirlemesi için tohumları aile içindeyken
atarsak ileride mutsuz olması durumunu engelleyebilecek gücü de vermiş oluruz.
Düşünceleri bulanık ve iki arada bir derede kalmaz. Başkalarının ne yaptığıyla
değil kendisinin ne yaptığıyla alakalı birisi olur. Her şeye nefretle bakmayı
bir kenara bırakır. Başkalarının düşüncelerinin ipleri onu sarıp sarmalamaz ve
elden ele gezen patlamaya hazır bir fişek olmaz. Yapıcı olur, çözüm odaklı
olur, barışçıl bir bakış açısına sahip olur. Maddelere bağımlı olmaz,
mutluluğunu inşa ederken başkalarının mutsuzluğuna ya da para denen illete
sarılan biri olmaz. Mutlu olmak için, hayatına mana katmak için çeşitli
anlamlarda gezinmez; kendine ait bir yolu olur. Günümüzde manayı kaybetmek
kolay; delirmiş bir dünyanın üzerinde son sürat koşarken. Olaylara bağımlı,
başkalarının manipülasyonuyla yol almak nereye kadar? Bizler böylesi bir
bağımlıya dönüşmüşlükten çıkabilirsek eğer çocuklarımızı da oradan çekip almamız
kolaylaşır.
Ne olursa olsun
kendinize sorun; “Yaşamım nasıl ve bu
yaşamın hangi kısmını çocuklarıma devretmek istiyorum?” Oyuna dahil olduysanız
bile çıkma özgürlüğünüz olduğunu unutmayın. Kendi oyununuzu oynayın.
Çocuklarınıza örnek olun, yol gösterin ancak o yola sokmaya çalışmayın. Bırakın
onlar da kendi yollarını bulsunlar. Siz sadece bir co-pilot vazifesi görün
onların yaşamlarında. Neticede direksiyon hâkimiyeti onlarda olsun.
Çocuklarınıza farklı olmalarını öğütleyin çözüme gitmek buradan geçiyor sanki…
Önce kendi hayatınızı
ve hayatınızın anlamını kavrayın, sonra izleyin çocuklarınızı keyifle ve
mutlulukla; güzeldir göreceksiniz…
Sevgiyle kalın,
Sy