Noel Baba Türk mü? Adı Santa Claus mu? Yoksa Antalya Demreli Sait mi? Müslüman mı yoksa Hristiyan mı? Ne fark eder? Benim için hiçbir şey fark etmez. Sizi bilemem. Çünkü benim için hiçbir dini inançta “ayrım” yoktur. Her din Allah'a iman eder. Şekilde farklılık olabilir, mekânda farklılık olabilir ancak her yol O’na çıkar. Bugüne kadar bir din kitabında “Kötülük yapın, kötülük iyidir, günde birkaç kez yaparsanız O’na daha da yakın olursunuz!” yazdığını gördünüz mü? Ben görmedim, mevcut olan dinlere ait kitapları okudum. İnanın ben rastlamadım. Eğer siz rastladıysanız anlatın bana, yeni bilgileri her zaman sevmişimdir. Öğrenmeyi ve gelişmeyi severim. Anlatın ben de araştırayım, aklıma yatanı bulayım.
Her yeni geziye çıktığımda, ister yakın isterse uzak bir yer olsun; keşfetmeyi severim. Araştırmayı ve derinine inebilmeyi severim. Öğrenmeyi, yeni ufuklara yol almayı severim. Adaya gidersem tarihi ve önemli yerleri gezerim. Bu bir anıt mezar da olabilir, bir kilise, bir sinagog veya bir cami de olabilir. Vatikan’a gidersem de heybetli kiliseyi ve müzeyi gezerim. O dinlere ait tarihe dalarım. Gezinirim o koridorlarda, kimler ayak basmıştır ve ben kimlerin ayak izini sürmekteyim?. Kimler dokunmuştur o kaidelere, o mozaiklere? ellerini hissetmeye çalışırım. Mısır’a gidersem piramitlerin görkemine kaldırıp bakarım kafamı ve o taşları nasıl dizmişler acaba derim. O günlerde vinç yokmuş, taş ocaklarında hiçbir elektronik alet yokmuş. Antalya Demre’ye gidersem Aziz Nicholas’ın evini gezerim. Bacadan girdiğini ve çocuklara oyuncak dağıttığını rivayet ederler ancak niye kapıdan değil de bacadan girmiş acaba diye düşünmem. Bilirim ki yardım da, ibadet de kişiye özeldir ve utandırmadan, dillendirmeden yapılması mubahtır; ne kadar ince düşünceli bir insanmış diye düşünürüm. Hangi dine mensup olduğu aklıma bile gelmez. Her yol, her gezi, her keşif beni O’na daha da yakınlaştırır. Bunu hissederim. Meselenin özü sevgi, paylaşmak, yardımlaşmak ve insan olmaktır benim inancıma göre. Katıksız inançtır ve O’na duyulan şükrandır. O’nun verdiklerini başka kullarla paylaşmanın dinginliğidir beni etkileyen. Tek düşündüğüm budur. Bacadan girmiş, Hristiyan’mış, sadece kendi dininden olanlara yardım etmiş, geyikleri varmış; Antalya’da Ren Geyiği mi varmış? Bunlar meselenin geyiğidir benim için. Ren Geyiği de değildir; düpedüz bir geyiktir, her yerde bulunabilecek cinsinden.
Oğlum küçükken ona yılbaşında minik hediyeler alır her birini ayrı ayrı paket yapardım, üşenmeden. Sonra minik bir yapay ağaç koyardım salona, birlikte süslerdik onu; ana oğul. El becerileri gelişir, hayal gücü kıpraşırdı. Pamuk torbasından minik minik parçalar kopartır ve kar yağdı diye gülerek ağacın dallarına takardı. Parlak süsleri özenle dallara asardı, yere düşmesin kırılmasınlar diye. Elektriği açıp kapatırdı; “Bak anneş, payıl payıl paylıyoylay, çoook güselll” derdi gözleri ışıl ışıl. Sonra hediye paketlerini yerleştirirdi ağacın altına. “Anneş kim getiydi bunlayı” derdi. “Noel Baba getirdi“ derdim. Gülerdi ve “Ne kaday iyi kalpli biy amca bu, ben mutlu oliim diye di mi anneş” derdi. O hediyeleri yılbaşı günü akşam yemekten sonra birlikte açardık. O saate kadar elini dahi sürmezdi. Karşılarına geçer acaba içinde ne var diye saatlerce hayal kurardı. Sabırlı olmayı öğrenmişti bu Noel hediyeleri ve ağacı sayesinde. Sabırlı olmanın, hayal kurmanın, beceri geliştirmenin, önem vermenin yaşı, dini, dili, ırkı var mıdır? Yoktur dostlarım, yoktur.
Sonra oğlum ilkokula başladı. Birinci sınıfta iken eve bir gün ağlayarak geldi. “Bana yalan söyledin anne, Noel Baba yokmuş, gerçek değilmiş” dedi. Ailece Demre’ye gittik, resimler çektik, broşürleri topladık hafta sonunda ve İstanbul’a döndüğümüzde oturdu bir sunum hazırladı. Noel Baba’nın gerçekte yaşamış olduğunu ve evini gezip gördüğünü anlattı o sunumunda. Annesinin yalancı olmadığını ve yalan söylemenin kötü olduğunu anlattı. Noel baba gerçekmiş siz de isterseniz gidip görebilirsiniz adresi bile var diye yazdı. O gece keyifle ve sabırsızlıkla uyudu. Pazartesi akşamı eve geldiğinde o kadar mutlu ve kendisiyle gurur doluydu ki anlatamam. Herkesin nasıl şaşırdığını ve öğretmeninin teşekkür ettiğini ve böyle sürpriz ödevler hazırlayan herkese “yıldızlı aferin” vereceğini söyledi. Akşam yatağına yattığında bana iyi geceler dilemeden önce; “Anne, artık bana yılbaşında hediye alma. Noel Baba çok önceden yaşamış ve ölmüş. Yaşasaydı bana hediye getirirdi buna inanıyorum. Ama Noel Baba’ya ihtiyacım yok, istediklerimi sen ve babam alırsınız bana olur mu? dedi. “Olur, oğlum “dedim. “Öyle yaparsan yalan söylemiş olursun çünkü o artık yaşamıyor, ben aldım dersen ben daha çok sevinirim zaten” dedi ve mışıl mışıl uykuya daldı. 6,5 yaşında minik, kocaman, dev yürekli bir adamdı benim oğlum.
Gerçekleri algılamanın, doğruyu bulmanın, yalana gerek olmadığını anlamanın, kendini savunmanın ve ispatlamanın, kendinle gurur duymanın ve iyi bir şey yapmanın, büyüyüp olgunlaşmanın yaşı, dini, dili, ırkı var mıdır? Yoktur dostlarım, yoktur.
Bu yüzden kendi inançlarının doğrultusunda kalbinizin sesine göre hareket edin, ancak başka davranış, duygu ve düşüncelere de saygılı olun. İnsan olmanın güzelliği de bu değil midir?
Sevgiyle ve hoşgörüyle hangi yaşa, dine, dile, ırka sahipseniz bilinçle kalın,
Sy
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder