23 Aralık 2011 Cuma

Çünkü yaşamda her şey kutsaldır...

Sabah işe giderken arabada radyo dinler ve gündemi takip etmeye çalışırız. Yaşadığımız yer ve toplumla alakalı güncel bilgi sunarlar bize. İlk fırsatta gazete başlıklarına bakarız. Gün sonunda akşam haberlerini takip etmeye çalışırız, acaba yeni gelişmeler var mı diye. Hiç iç açıcı bir haber duymayız genelde. Kadına şiddet, terör, hayat pahalılığı, zamlar, işsizlik, yolsuzluk dosyaları. Acılar, olumsuzluk, dedikodular, şikâyetler...
“Çağdaş bir toplumda her gün bir kıyamet günüdür” demiş Bernard Shaw. Birkaç gündür gündemde Ermeni Tasarısı ve Fransa var. Fransa’ya uygulayacağımız yaptırımlar var. Senato da kabul edilirse bu yasa,  daha da fazla yaptırımlarımız olacağı söyleniyor. Aşağıdaki yazıda sadece genel izlenimlerim var. Yazının içine özellikle bu konu hakkındaki görüşümü değil bu ve benzeri konulardaki genel duygularımı kattım. Tartışma değil çözüm odaklı olmalı yaşantımız. Bütünün hayrı için olmalı, kişiselleştirmemeliyiz. Çıkar gözetmemeli yaptıklarımız. Bu yasa tasarısının kime ne getirisi ve götürüsü olacağını sokaktaki çocuk bile biliyor artık. Niye mi? Çünkü ben çocuktum aynı konu vardı, sokakta saklambaç oynarken; bugün yetişkinim hala aynı konu var. Tek fark artık herkes yakar top oynuyor… Acıtırcasına...

Aslına bakarsanız dünya tam da olması gereken yerde durmakta; hafif sakar, hafif sarsak… Niye mi? Kendi etrafında dönerken ara sıra tansiyonu düşüyor ve başı dönüyor, gözleri kararıyor. Hal böyle olunca dünya üzerindeki insanlar da sarsılıyorlar. Onların da başları dönüyor, gözleri kararıyor.

Tarihte çok örneği vardır. Güçlü olan güçsüz olanı ezip geçmiştir. Her daim uygulanan bir felsefe haline getirmişiz biz bu tarihten kopup gelen uygulamayı. Güçlü ol ve diğerlerini ez!  Hâlbuki kutsal kitaplarda neler yer alır;
 "Kimseyi incitmeyin ki kimse de sizi incitmesin “der Kur’an.
"Komşunu kendini sevdiğin gibi sev" der İncil.
"Sende nefret uyandıracak bir şeyi, kardeşine yapmayacaksın" der Tevrat.  Kutsal kitaplar böyle söyler. 
Yoktur birbirlerinden bir farkları, biz insanoğlunun olmadığı gibi. Onlarda bile bir üstün olma çabasına gireriz. Bizim Kitabımız sizinkinden daha üstün deriz.

Niye bu çaba? Ne için? Kimin için? Bizden sonra gelecek olan nesillere; kavga, tartışma, güç savaşları, yıpranmış bir dünya mı bırakmak amacımız? Niye yapıyoruz tüm bu tartışmaları? Kızgınlık, öfke dolu içimiz. Hangi toplumun geçmişinde şiddetin ve savaşların yer almadığı bir dönem olmuştur? O zamanın şartları çerçevesinde çözülmüştür var olan sorunlar. Haklıyı ya da haksızı aramak doğru mu? Ya da ne kadar doğrudur? Bazen öyle kara destanlarla yazılmıştır ki tarih günümüz ilmi ve bilimi bile o dönemlerde yaşananlara bir anlam veremez. İnsanlık Tarihi’nde kapanmayan yaralar oluşmuştur. Geçmişte olanları sürekli gündemde tutmaya çalışmak, bire on katarak bahsi yükseltmek, kimi zaman gerçekleri yansıtmamak ne kadar doğru olabilir ki? Kötülüğe aynı şekilde mi cevap verilmelidir? Yapılanlardan ders almak ve tekrarlamamak doğru bir yol değil midir?  Bazen de öyle olmalı deriz değil mi? Evet karşı cevap verelim biz de acıtalım, kanatalım yarayı deriz değil mi? Susarsan “ ezik” olursun ya da “suçu” kabul etmiş olursun. Ya da güçsüz olursun. Gücünü kanıtlamalısın…

Tüm savaşlar, tüm anlaşmazlıklar, tüm kavgalar son bulabilir. Eğer istersek. İstersek düşünce birliğine varabiliriz. Tüm kızgınlıklar sona erebilir. Kimse kimseden üstün değildir, herkes eşittir. Dolayısı ile kimse kimseye dayatma uygulayamaz. Kimse yaptıklarının sorumluluğunu bir başkasına yükleyemez. Genel olarak herkes yaptığından sorumludur ve ders almalıdır. Bunlar hata olarak kabul edilmemelidir. Seçim hatası olarak görülmeli ve o şekilde yaklaşılmalıdır. Dünya yaptıklarımız ve yapmadıklarımızın sonucu bu haldedir. Kabul edelim artık. Gezegenimizdeki tüm sorunlar; açlık, doğal felaket, kıtlık, depremler, yangınlar hepsi bizim yaptıklarımız veya yapmadıklarımızın sonucudur. Keza kendi yaşantılarımız da öyle. Bunların hepsi bizim seçimlerimizin sonucu bu haldedir. Tüm yaşananların kaynağı biziz. Bunu görüp kabullenmeli ve bu düzeni düzeltme yolunda yapıcı adımlar atmalıyız; yıkıcı değil.

Çünkü yaşamda her şey kutsaldır. Bunu anlayalım artık. Barış, huzur ve anlayış içinde kalabilmek umudu ile,

Sy
                                                                                                                                                     



Hiç yorum yok :

Yorum Gönder