Sorular…
Her zaman soracak sorumuz vardır değil mi? Her şeyi öğrenmek isteriz. Merak da
vardır işin içinde. Bilgili olmak isteriz. Her şeyi bilmek, her sorulana cevap
verebilmek isteriz. Bilmiyorum demek “iyi” bir şey değildir. Hele de soru soran
kişiyi kendimize denk görmüyorsak. E ondan üstünüz dolayısıyla bilmiyorum
dememeliyiz. Doğrusu budur! Bilmek güzeldir…
Niye
her şeyi bilmek zorunda olalım ki? Ne mecburiyetimiz var? Bizi öğrenmeye
koşullandıran nedir? Bilmiyorum desek ne olur, dünya dönmeyi durdurur mu? Hadi
in bakalım sen bu soruyu bilemedin mi der?
Bana
göre bilmemek güzeldir. Her şeyi bilmek zorunda değilim. Her an her şeyin
değiştiği bir evrende; seçeneklerin çeşitliliği arz-ı endam ederken her saniye;
neyi yakalamaya çalışacağım ki bilerek? Bilemezsen hayatı mı ıskalarım? Hayır.
Bazen bilmiyorum demek seçeneği harika bir kurtarıcı da olabilir. Niye bu
açıdan bakmayayım ki? Kendimi bilmeye koşullandırırsam zamansız bilmeyi seçmiş
olurum belki? Bilmemenin zamanı vardır ve o zaman geldiğinde bilirim. Ben buna
inanıyorum.
Belki
de bu bir öz değer sorunudur. Her hangi bir şeyin yokluğunda öz değerin
eksildiği söylenir. Bana göre de tam tersi mevcuttur. Benim öz değerlerim fazla
ise sorun yaşarım. İç çatışma yaşarım Ben’le ”Ben” arasında. Onun beni rahat
bırakması için sessiz kalmaya ihtiyacım vardır. Egom susar gerçek sesimi
duyarım. Bunun için de sessiz kalmaya ihtiyacım vardır. Her dakika konuşarak,
her şeyi sorarak ve her şeye cevap yetiştirmeye çalışarak kendi sesimi, iç sesimi nasıl duyarım ki?
Durmadan
konuşur soru sorarsam eğer çoğu cevapların içinde ki yargıları ayrıştıramamam.
Yanlış düşünceleri duyamam çünkü bir sonraki soruya hazırlanmakta olurum. Doğru
ve yanlış diye nitelendirilmiş olan göreceli kavramları ayırt edememeye
başlarım. Başkalarının doğru ve yanlışları benimkiler haline gelmeye başlar.
Fark edemem çünkü sadece soruya hazırlanmakla meşgulümdür. Yılların deneyimleri
sonucu oluşmuş ve yerleşmiş olan başkalarına ait duygu ve düşünceleri kayıt
halinde almaya başlarım. Fark edemem ki! Sadece bir sonraki soru ve cevaplara
odaklanmıştır zihnim. Fotokopi makinası gibi çalışmaya başlarım. Söylerler not
alırım, çoğaltılmış fotokopi notlarını kayıt altına alırım, istem dışı. Sürekli
kopyalanan düşüncelerden oluşmaya başlar hayatım bir anda.
Oysa
ben soru sorarken aslında cevabını içten içe bilmeliyim. Bilmeliyim ki alacağım
cevaplardan ziyade vereceğim cevapların bir anlamı olsun. Nasıl bir düşünce yapısına sahip olduğumu
göstermeli sorularım, alt yazı olarak cevaplarım içinde yayına başlamalı.
Böylece karşımdaki algılar zorlanmadan soru ve cevap birlikteliğini alabilmeliler.
Çekirdek düşüncelerimin ne kadar farklı olduğunu yansıtabilmeli sorularım.
Etrafımın ve yaşadığım dünyanın direksiyon başında olup beni virajlara
sokmasını tercih etmiyorsam eğer, bunu tersine çevirebilmeliyim soru ve
cevaplarımla. Duyduklarımla hissedip düşünmek ve soru sormak yerine, kendi
hissettiklerimle oluşturmalıyım sorularımı. Sorularım; kendi hislerimi,
deneyimlerimi, tercihlerimi, benim oluşturduğum verileri koyabilmeli
cevaplarımın içine; eş zamanlı olarak. O
zaman benim düşüncelerim, benim sorularım ve benim cevaplarım oluşmuş olur.
Sizce de öyle değil mi?
Eğer
ne düşünüyorsam oysam; ne soruyorsam da oyum. Cevabı da ne olduğum, ne
yaptığım, kim olduğum, neyi oluşturduğum olmalı, bana göre. Zihnimizi kayıtlı olan sorulardan temizleyip,
özgün sorularla doldurmayı seçmeliyiz.
Hani sık sık duyarız;” Konuşmuş olmak için konuşuyor işte” derler. Soru
sormuş olmak için sormayalım diyorum ben de ilave olarak. Cevaplayabildiğimiz
sorularımız olsun. Cevaplayamadıklarımızın da arayışında olalım. Hazıra
konmayalım.
Sorularımızla
kendimizi deneyimleyelim. Kendimize ulaşmak için soru soralım. Kendimize
soracağımız her sorunun cevabı bizi bize biraz daha yaklaştıracaktır. Olmak ile
yapmak arasında fark vardır derler. Ben olmak üzerinde durmayı seçtim. Her
sorumla, her cevabımla, her seçimimle “ olmak” yolunda ilerlemek istiyorum.
Olabildiğince…
“Nereye
kadar?” diye soruyorum kendime. “ Ruhumun olduğu yere kadar” diye de
cevaplıyorum kendi sorumu. Siz de kendinize soru sorun, kendinize ulaşmak için...
Nereye
kadar gitmek istiyorsanız oraya kadar gidebilmenizi diliyorum.
Soru
ve cevaplarınızın arasında sevgiyle kalın,
Sy
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder