15 Aralık 2011 Perşembe

Ne düşündüğünüzü bilmeyi seçin.


Düşüncelerimiz oldukça yaratıcıdır, biz de...

Hayatımızda bazı şeyler yaşamak ve deneyimlemek isteriz. Çağırmaya başlarız farkında olmadan ve maceramız başlar. Bu maceranın kahramanı olmayı biz seçeriz. Düşünürüz, oluştururuz ve maceraya atılırız. Gerçekliğimizi yaratıp yaşarız ancak farkında olmadan. Aslında öyle basittir ki. Ne olmayı istiyorsak ve nasıl yaşamayı arzuluyorsak hayat bize onu sunar. Yaşantımızda hata yoktur; seçimlerimiz vardır. Evet, hata yok bizlerde, seçim sorunumuz var.

Her şey, iyi ve kötü diye adlandırdığımız ne varsa, hayatımızda biz düşündüğümüz için oluşur. Düşüncelerimiz hayatımızın oluşumunda büyük rol oynar, onlar güdümlü füze gibidir. Düşünürsünüz ve salarsınız evrene. Unutursunuz hatta. Bir gün “Of bu da nereden çıktı şimdi?” diye söylendiğinizde hatırlarsınız. Düşünüp evrene yolladığınız ve sonrasında unutuverdiğiniz ne varsa gelmektedir yaşantınıza. Bu sadece kötü bir olayda hatırlamamız gereken bir şey değildir. Çok hoş tesadüflerle harika şeyler yaşarız; ”Ne iyi oldu bu, ilaç gibi geldi” deriz. Ne ilacı? Düşünmek yaratmaktır, düşündün ve oldu işte. An’da düşünce gerekmez ki o tesadüfü oluşturmak için. Tesadüf diye bir şey de yoktur. O kelimeyi biz üretiriz, düşüncelerimiz de içini doldurur. Karşımıza gelince de “Aaa ne hoş tesadüf” deriz. Hâlbuki “Merhaba yaratıcı düşüncelerim, hoş geldin!” dememiz gerekir. Çünkü düşündüğümüz anda füzenin ateşi yanar ve yola çıkar, enerji doludur, gidebildiği yere kadar gider. Bu arada başka şeyler düşünmeye ve yaratmaya devam ederiz. O yolculukta füzemiz yalnız kalmasın diyedir bu çabamız.  Çünkü hayatımız sadece tek bir düşüncemizden oluşmaz! Tüm düşüncelerimiz irtibata geçer ve birbiriyle uyuşanlar toplanmaya başlarlar. Birleşirler değişik modeller ortaya çıkarırlar. Koşturarak uygun zamanda veya namüsait bir anda karşımıza çıkıverirler. Olan bu işte…

İyi ya da kötü yoktur. Biz yadsıdığımız sürece onları var ediyoruz. Yadsıyarak iyi hissedersek, bizim için iyi oluyorlar. Kendimizi iyi hissetmediğimizde de bizim için kötü oluyorlar. Yaşam amacımızın her şeyi deneyimlemek olduğunu kabul edersek eğer, hepsini bizim oluşturduğumuzu daha rahat anlayabiliriz. Kısaca düşünüyoruz ve oluyor. Korkmamıza gerek yok çünkü hiçbir şey kalıcı değil, her an her şey değişebilir. Ne şekilde değişeceği de bize bağlıdır. Hayatımızın yolunda olmasını istiyorsak düşüncelerimizi değiştirmeliyiz.

Düşünce, söz, aksiyon sonrasında sırasıyla olaylar gelişir. Önce düşünürüz, sonra söyleriz ve aksiyona geçeriz. Düşünce saf enerjidir ve sözü yaratır. Sözler ise aksiyonu oluşturur. Burada aksiyondan kastım sözlerin hareket halinde olmasıdır. Sözle ifade ederiz düşüncelerimizi. Düşüncelerimiz fikirlerimizden oluşur ve film çekimi başlar: “ Action!”. Burada durup çok dikkat etmemiz gerekir. Fikirler bize mi aittir? Yoksa başkaları tarafından daha önceden oluşturulmuş kurallar, yargılar, düşünceler, fikirlerden oluşan başkalarının deneyimleri midir? Başkalarının öğretileri dayatma şeklinde hayatımızda yer aldığı sürece düşüncelerimiz kendi özgün düşüncelerimiz olabilir mi? Düşünün! Başkalarının doğrusunu, yanlışını, fikirlerini, sonuçlarını alıyorsunuz ve kendi düşünceleriniz zannedip hayatınızı oluşturmak üzere füzenizi ateşliyorsunuz. “Elimde patladı” dedikleri bu mudur acaba? Hani bir film çekilir ve sonrasında tartışmalar yaşanır; “Bu benim senaryomu çalmış! İlk ben yazmıştım kaç sene önce, çalıntı bu senaryo. Aslen bana ait, ona değil!” Cevaplar gelir; “Benzediği noktalar var, ancak kesinlikle çalmadım. Belki esinlenmiş olabilirim.” Anlatabildim mi?

Kendi senaryomuz, kendi füzemiz, kendi hayatımız olsun! Kendi hayatımızı oluşturacaksak düşüncelerimiz bize ait olmalı değil mi? Esinlenmemiş olsun, çalıntı olmasın; ikinci el hiç olmasın. Bunu yapabilmek için bilinçsiz yaşamaktan vazgeçmek gerekiyor. İç sesimizin çağrısını duyalım ve kendi hayatımızı yaratalım ve kendimizin kahramanı olalım. Adım adım değişelim, düşüncelerimizi ve davranışlarımızı gözden geçirelim. Bize uymayanlardan vazgeçelim. Üstümüze oturanı seçelim, pot yapanı sahibine iade edelim. Kendimizi gözden geçirirken sıkıcı, durağan, garip olduğumuzu söyleyenlere de verecek cevabımız var hiç merak etmeyin. “Farklıyım” diyelim. Evet, farklıyım! Kulağa ne hoş geliyor değil mi?

Farklı ve özel kalın, sevgiyle,

Sy




Hiç yorum yok :

Yorum Gönder