13 Aralık 2011 Salı

2011 Hırvatistan Gezisi Bölüm: 1

2011 Hırvatistan Gezisi  1

Programımız şöyleydi:
23 Ağustos Salı                 Motorları RoRo' ya yükleme.
24 Ağustos Perşembe        İstanbul/Trieste Liman motorları alış ve hareket
26 Ağustos Cuma              Trieste/Pliviitce
27 Ağustos Cumartesi       Plivitce.
28 Ağustos Pazar              Plivitce/Zadar/Split
29 Ağustos Pazartesi         Split/ Korcula Adası
0 Ağustos   Salı                Korcula
31 Ağustos Çarşamba       Korcula/Mostar/Dubrovnik
01 Eylül     Perşembe        Dubrovnik/Kotor(  Montenegro )
02 Eylül     Cuma              Kotor/Arnavutluk/Makedonya Ohrid
03 Eylül     Cumartesi        Ohrid/Yunanistan Kavala
04 Eylül     Pazar               Ev

Hırvatistan Balkan Yarımadasının kuzeybatısında yer alan bir Avrupa Ülkesi. Kuzeybatısında Slovenya, kuzeyinde Macaristan, güneyinde Bosna-Hersek, batısında Adriyatik Denizi, kuzeydoğusunda Sırbistan yer alır. Başkenti Zagreb'dir. Yemekleri damak zevkimize uygun, pizzaları çok lezzetli diyebilirim. Fiyatlar çok uygun, iç kesimlerde ise çok ucuz. Harika fiyatlara inanılmaz yemekler yiyorsunuz. Turistik bölgeler dahi bize göre oldukça ucuz kalıyor. Milli parklara girişler yemeklere oranla daha pahalı.  Para birimi KUNA. TL’nin yarı değeri kadar nerdeyse. Çay her yerde bulup içebiliyorsunuz. Börekleri nefis. Rotadaki yerlere gelirsek eğer sırasıyla azar azar değineyim:

Plitvice Milli Parkı, hayatımda gördüğüm en güzel yerlerden biri. Hele de benim kendimi ormanda şarj edebildiğimi göz önüne alınca benim için bulunmaz bir nimetti. Milli Park, Zagreb ile Zadar arasında kalan, birbirinden güzel 16 göl ve onları birbirine bağlayan şelalelerden oluşuyor. Plitvice 1949′ta milli park haline getirilmiş. Hırvatistan’ın en eski milli parkı. 1979′ta UNESCO’nun dünya doğal miras listesine alınmış. Doğanın bozulmaması için yürüyüş parkurlarına tuvalet dahi konulmamış. Park içinde bir saat ile sekiz saat arasında (A’dan K’ya kadar) değişen farklı yürüyüş parkurları var. Giriş ücretli. Plitvice’yi ‘tek’ yapan, yılın her döneminde göllerin, farklı mineral katman kalınlıklarına bağlı olarak yeşilin ve mavinin başka başka tonlarına bürünmeleri imiş. Broşürde böyle yazıyordu. Buraya daha önce farklı bir mevsimde gelen eşimde, iki mevsim arasında ki renk tonlarının farklı olduğunu söyledi. Parkın içinde yemek yemek için 2 adet restoran var.

Split,  İtalya’ya denizden en yakın olan bölge, daha çok İtalyan turistlerin geldiği bir yer. Roma İmparatorluğundan kalma eski bir şehir. Split’in en güzel yanı, dar bir kapıdan çıkıp tam kayboldum galiba dediğinizde kocaman bir meydana çıkıveriyorsunuz. Korcula çok güzel kafe ve restoranları, rıhtımı olan çekici eski duvarlara sahip harika bir şehir. Marco Polo'nun  evi, mağazaları, kiliseleri ile gezilmeye değer bir yer.

Mostar şehri o kadar güzel bir şehir ki; köprü ise ayrı bir güzel. Tam yemek yediğimiz yerde köprü manzarası bizi mest etti diyebilirim. Mostar Köprüsü, Bosna-Hersek Cumhuriyetinin Mostar şehrinden geçen, Neretva Nehri üzerinde Mimar Hayreddin tarafından 1566 yılında inşa edilen ve şehre adını vermiş olan köprü. Evlenmek isteyen genç erkekler mevsim gözetmeksizin bu köprüden atlayış yapıyorlar. İki tanesi de bize denk geldi ve izledik. Nasıl bir seremoni anlatamam. Uzun uzun hazırlanıyorlar. Bosna-Hersek'te başlayan iç savaş sırasında Mostar Köprüsü'ne ilk saldırıyı 1992'de Bosnalı Sırplar düzenlemiş sonrasında ise 1993'te Hırvat tankları köprüye daha büyük bir zarar veren saldırılarını başlatmış. Ve hoşgörü köprüsü olarak kabul edilen bu köprüyü yıkmışlar. Ne acı değil mi! Daha sonra UNESCO ve Dünya Bankası'nın desteğiyle 1997'de yeniden inşa edilmiş ve 23 Temmuz 2004 tarihinde tekrar hizmete açılmış. Mostar Köprüsü, eski Mostar şehriyle birlikte 2005 yılında Dünya Miras Listesi'ne eklenmiş. Bugün Hırvatlar nehrin batısında, Müslümanlar ise doğusunda yaşıyorlarmış. Sırplar şehri temelli terk etmiş. Geri dönmemişler. Savaşın yıktığı, ezip geçtiği acı dolu insanların bulunduğu bir şehir. Savaşıp ta mutlu olan varmış gibi anlamsız bir cümle oldu bu. Ancak ben savaş görmemiş bir nesilden geliyorum. Gerçek anlamda bir savaş. Tarihte okuduğumuz savaşlardan. Kendimi çok şanslı hissediyorum. Allah kimseye de yaşatmasın. Tarih kitaplarından okumak başka, o yerlerde dolaşıp savaşı yaşamış insanların ve mekânların arasında savaşı ve izlerini hissetmek ise çok başka. Savaş kötü, hem de çok; amacı ne olursa olsun kötü. Barış ve sevgi her yere egemen olsun diyorum.

Dubrovnik, Adriyatik Denizi’nin kıyısında, Ortaçağ’dan kalma bir görüntüye sahip bir şehir. Çok keyifli. 1991 savaşında Sırplar şehre büyük zararlar vermiş. Fakat Unesco Dünya Miras Listesi’nde yer aldıktan sonra restore edilmiş.
Sadece bazı yerlerde, özellikle korunmuş kurşun izleri var. Stradun Caddesi’nden sağlı sollu bulunan sokaklara girdiğinizde, çeşit çeşit dükkân görebilirsiniz. Tarihi dokuyu bozmamak adına dükkân adları camların üstünde yazılı, tabela koymak yasakmış. Buradaki meydan aynı zamanda birden fazla kapıyla, sahile açılıyor. Bu kapılardan çıktığınızda, Adriyatik Denizi’ndeki adalara tekne gezisi yapabilirsiniz. Şehri dolaşmak yaklaşık 2 saat sürüyor. Rector Sarayı, Dominican Manastırını gezmek keyifli. Tavsiye ederim.




Hiç yorum yok :

Yorum Gönder