Çok konuşmayı oldum
olası sevmem. Çocukken de oldukça sessiz biriymişim. Hani ağzı var dili yok
tiplerden. Öz konuşmanın güzelliği beni
hep cezbetmiştir. Birde uzun uzun anlatmaktansa bir iki lakırdı etmek daha iyi oluyor
sanki. Böylece karşındaki dayatmalara, tezlere, antitezlere başvurmuyor.
Dinliyor sadece. Akabinde cevap veriyor, çünkü mevzu derli toplu bir halde
oluyor, dağılmamış oluyor…
Çok konuşunca bir
müddet sonra monolog haline dönüşüyor bu konuşma. Karşındaki kişi lafı
değiştirmeye çalışıyor, araya girmeye çalışıyor. Yok, ölürüm de susmam, izin
verin lafım bitsin şekli oluştuğu anda da karşı taraf ilgisini kaybediyor,
sıkılıyor, daralıyor. Ya da tam tersi bilenmeye başlıyor, konuştuklarını
çürütmek için malzeme toplamaya başlıyor. En kötüsü de arkandan konuşmaya,
geveze olduğunu anlatmaya başlıyor sağda solda…
Hâlbuki konuşmak her
zaman sohbet kıvamında karşılıklı olmalı. Bir lakırdı sen, iki lakırdı o, böyle
sürüp gitmeli. Her zaman ortaya konması gereken doğrular, kurallar, yargılar,
dayatmalar vardır ya hayatımızda; bir kenara bırakılmalı bunlar konuşmalarda. Karşılıklı çözüm odaklı, geniş
açılı olmalı konuşmalar. Çeşitli bakış açıları ortaya konmalı. Bana göre böyle,
sana göre öyle, ona göre şöyle, saygıyla dolu olmalı… Hem konuşmalı hem de
verilen cevabı dinlemelisin. Kendi konuştuklarını dinleyip cevapları pas geçmemelisin.
O zaman konuşmanın hakkını vermiş olursun. Konuşmak budur işte…
Konuşmayı “ iş” olarak
görmemeliyiz. Konuşmak kendimizi öne çıkarmak, ilgi çekmek için de yapılmamalıdır.
O zaman doğallığını yitiriyor çünkü. Kendi bakış açımızı dayatmak adına da
konuşmanın doğru olduğunu sanmıyorum. Herkesin kendince bir bakış açısı vardır.
Bunu bozmaya, yargılamaya, etiketlemeye çalışmak için konuşmak bana göre doğru
değildir...
Konuşmayı fazla uzatınca
konudan uzaklaşıyoruz, yan mevzulara dalıyoruz ve konuşmayı amacından saptırmış
oluyoruz. Bazen eli çabuk deriz, iş bitirici deriz, zekâsı kıvrak, işinin ehli
gibi sıfatlar yapıştırırız ya insanlara; İşte bu tanımlamaları bırakalım dilimiz içinde yapsınlar. Sorunu
dürüstçe, basitçe, anlaşılır, net ve tüm çıplaklığıyla bir çırpıda söyleyiverdi
desinler. Ne kadar kısa ama ne kadar öz konuşuyor desinler. Daha iyi olmaz mı? Bence
olur…
Çok konuşan insanlar da
bir de her anlatılan olayı “ bilmek” ve olayın benzerini “yaşamış” olmak
rahatsızlığı da vardır. Tam siz bir olayı naklederken devreye girerler,
konuşmanızı bölerler ve o olay sizin olmaktan çıkar artık, onun olayı ve
konuşması haline döner ve siz de şaşkınlıkla dinlersiniz anlatılanı. Arada “
Ama benimki öyle değildi ki!” dersiniz cılız bir sesle, duymaz sizi, anlatmaya
devam eder ve bitirince de alkış bekler, takdir bekler.
Çok şey bilmek, çok
şeyden haberdar olmak güzeldir. Ancak her bildiğini, her haberdar olduğunu bir
anda tek seferde tümüyle ortaya koymak hoş değildir. Bana göre bilgi dağarcığı
her seferinde şaşırtabilmeli, azar azar ortaya çıkmalı. Hani tümüyle şeffaf bir
elbise giymektense tek bir yırtmaçla işi gizemli, merakta bırakmak gibi… İşte
az konuşmak ta tam bu kıvamda olmalı bana göre… Keşfetsinler seni azar azar…
Merak etsinler daha neler biliyor acaba diye… Kendini -giyiminle, kuşamınla,
başarılarınla, karakterinle, bakış açınla, ahlakınla- ortaya koyabildiysen eğer
sen konuşma artık; bırak başkaları seni anlatsın…
Çok konuşan insanlar
güzel konulara değinseler de, engin bir bilgi birikimine sahip olsalar da
konuşmaları “bunaltıcı” veya “ geveze” etiketini almış olduğundan dinlenmezler
çoğu zaman. Vermek istedikleri mesajları da verememiş olurlar. Konuşma biçimleri karşılarındaki insanlara
ders verir, göz korkutur tavırla sürüp gider. Sonuç, içeriği dolu bir konuşma
olsa da “ boş “ bir konuşma olmuş olur.
Sözün özü eğer çok
konuşmayı seviyorsanız bunun için paneller var, konferans salonları var. Gidip
oralarda kendinizi tatmin edebilirsiniz. Böylece isteyen dinler, sıkılansa
çıkar gider. İşte bu konuşma şekli sizin -bu benim işim- diyebileceğiniz bir
konuşma şeklidir. İyi konuşmacıysanız sizi dinlemeye akın akın gelirler. Gerek
özel hayatta gerekse iş hayatında çok konuşmaya devam ederseniz zamanla çok
bilirim, her şeyi bilirim, en iyiyi bilirim haline dönüşmeniz olasıdır.
Az, öz konuşmanız
dileği ile sevgiyle kalın,
Sy
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder