10 Haziran 2012 Pazar

Şöyle bir göz atmak istedim


Özgün olmalıyız, iç sesimizi duymalıyız, kendimiz olmalıyız, kim olduğumuzu bulmalıyız, ne istediğimizi ve hayat amacımızı keşfetmeliyiz, egomuzu susturmalıyız, korkularımızı keşfetmeli ve onlardan kurtulmalıyız, ön yargılarımızı bırakmalıyız, yaratıcı olmalıyız, eleştirmemeliyiz, etiketler yapıştırmamalıyız; liste böyle uzayıp gidiyor. Bu sayfanın bir yüzü…

Giydiğimiz kıyafetler, dinlediğimiz müzikler, takıldığımız mekânlar hep aynı olmaya başlıyor ister istemez. Yaşadığımız toplumun bakış açılarını, düşünce sistemini kolayca kabul ediyoruz. Popüler kültür denilen şeyin içine balıklama dalıyoruz. Çekiştiriyoruz, dedikodu yapıyoruz, eleştiriyoruz; yapmasak bile yapanlara eşlik ediyoruz. Kafamızı sallıyoruz, onaylıyoruz, katılıyoruz ve hayata devam ediyoruz. Bu da sayfanın diğer yüzü…

Bir ön sayfayı okuyorum bir arka sayfayı, bir daha okuyorum, bir daha okuyorum; sıkışıp kalıyorum arada bir yerlerde. Hangisini yapmalıyım? Hangisi benim için daha iyi? Yapabilir miyim acaba bu söylenenleri? Uygulaması kolay mı acaba? Olumlamalar yapmalıyım, olumlu düşünmeliyim, hep pozitif olmalıyım. O zaman evrene yolladığım titreşimler olumlu olur, bende o frekansta kalırsam eğer, her istediğim olur mu? Olur mu? Ne bileyim olur mu? Frekanslar, titreşimler; sanki yeni çıkmış son moda bir elektronik aletten bahseder gibiyim.

Kitaplar alıyorum, okuyorum. Güzel şeyler anlatıyorlar. Yapıyorum birkaç tane söylenen uygulamalardan. Değişik bir şey yapıyorum ya ilk başta güzel geliyor. Sonra bekliyorum. Değişmeyi bekliyorum ve vaat ettiğini bulmayı o kitapların. Bir yığın insan oturmuş yazmış, ben de okudum. Zaman harcadım bir hayli, anlamaya çalıştım, uygulamaya çalıştım, bekliyorum şimdi. Değişip bambaşka biri olmayı bekliyorum. Bu değişim esnasında acaba vücudum da dirileşir mi? Taş gibi olur muyum? Ne harika olur vallahi…

Tam anlamamış olabilir miyim acaba okuduklarımı? Yoksa eksik bir şeyler mi yaptım? Değişmedim ben! Olmadı bir türlü! Hala kötü hissediyorum, dağınık ve mutsuz. Niye olmadı peki?  Bir haltı da doğru yapsam be kardeşim! Bunu bile beceremedim ya, helal olsun bana be! Aman bu saatten sonra değişmek de ne oluyor ki zaten? Dünyayı mı kurtaracağım Allah aşkına, vaz geçiyorum bu işlerden. Vaktimi daha faydalı şeylere harcamalıydım. Zaten bu çalışmaları yaparken her şeyden geri kaldım. Etrafta neler olup bitiyor kaçırdım resmen ipin ucunu…

O kadar çok şahit oldum ki yukarıda yazdıklarıma, hala da oluyorum. Umutsuzluğa kapılan, kendini başarısız gören, değişimden medet uman, olmayınca dibe vuranları görünce, üzülüyorum. Beklenti içinde olmanın ve gerçeği kabullenmemenin götürülerini izliyorum, üzülüyorum. Ve anlıyorum ki; yaşam uzun bir yol, hayat ise sayısız deneyimler topluluğu. Bundan zevk almayı seçmeliyiz. Keşifler yapmalı ve heyecanlanmalıyız. Başımıza her gelen şey hayatımıza zenginlik katar bir anlamda. Yaşantımız hayatın içinde aldığımız bir yoldur ve bu yolun kendisi mutluluktur. Mutlu olmaya çalışmak, çabalamak yerine ona doğru gittiğimizi görmenin zamanıdır diyorum kendi kendime…

Kendi yolumuzu tıkıyoruz, sıkışıyoruz, bunalıyoruz ve vaz geçiyoruz. Hayatımızı yönetmeliyiz; acısıyla, tatlısıyla yola devam etmeliyiz. Her şeyi kendimiz için, istediğimiz için, zamanı geldiği için yapmalıyız. Özgürce, cesurca ve yolculuğumuzun tadını çıkarmalıyız. Gerçeğimizi görmeli ve kabul etmeliyiz. Kendimizi sevmeli ve yola düşmeliyiz…

Sevgiyle kalın,

Sy

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder