“Çok güzel bir hayatı
olsun, çok mutlu olsun, gözlerinden gülücükler eksilmesin, Allah analı babalı büyütsün!” deriz her zaman.
Bir bebek doğduğunda ne kadar iyi dileklerimiz varsa sıralarız ardı arkasına.
Her güzel başlayan ilişki bir bebekle taçlanır ve yola devam edilir. Bebek
kucağımıza geldiği andan itibaren kişisel düşlerimiz genişler ister istemez.
Artık kendimiz için değil onun için de düşlemeye başlarız. Emzirirken, altını
açarken, tertemiz giydirirken sıcacık düşler kurarız onlarla ilgili. O düşlerde
biz de yer alırız. Olağanüstü bir yaşam sürmesini isteriz, mükemmel bir hayatı
olmasını arzularız. Ve düşleriz onun için, kendimiz için, çekirdek ailemiz
için. Tıpkı anne ve babamızın bir zamanlar bizler için düşlediği gibi. Biz
bebekken bizler içinde düşlenen yaşamlar vardı bir zamanlar…
Kendi tepkilerimizi
gözlemleyip neyi ne zaman yaptığımızı iyice algılayabilirsek, bu tepkileri
içselleştirebiliriz. İçselleştirmek derken kendi tepkilerimizi oluşturmaktan
bahsediyorum. Yani toplumun tepkilerini içselleştirmekten bahsetmiyorum.
Tepkilerimizi incelediğimizde bize ait olanı ve olmayanı ayırt edebilirsek
eğer, yaşantımızın sahibi olabiliriz. Bunu yapabilmek için de kendimizle
çalışmayı seçmek gerekir. Bu baş ağrısı veren bir çalışmadır. Hazırlıklı olmak
gerekir çünkü bu içsel çalışma kurban rolü oynamanıza izin vermeyecektir. Bir değişim başlatabilecek bir çalışmadır.
Güçlü bir çalışmadır. Özgür irademize yol alan bir çalışmadır. Olabildiğince
dürüst olunması gereken bir çalışmadır.
“Korku
“ özgür iradenin baş düşmanıdır. Oysa başımıza gelenler için başkalarını
suçlamak daha kolaydır. Korkarız ve sıyrılırız aradan tereyağından kıl çeker
gibi. Korku bizi kurtarır hayatın yükünden, yanlışlarımızdan. Oysa “farkındalık” kendi yaşantımızın sorumlusu
olduğumuz anlamına gelmektedir. Bu da her seçiminizin sonuçlarından sizin
sorumlu olduğunuz anlamına gelecektir. Düşüncelerinizin hangi duygulara
sebebiyet verdiğini, bu duyguların hayatınızda hangi karmaşaya yol açtığını
gözlemlemek sizi üzecektir ve korkutacaktır. Geri çekilmeyin ve özgür iradenizi
elinize alın. İşte o zaman kişisel düşlerinize doğru bir yolculuğa
çıkabilirsiniz.
Korkularınızı ve
tepkilerinizi mercek altına alın ve gözlemleyin. Bunu yaparsanız zihninizi
temizleyebilirsiniz. Temiz bir zihinle bilgi aktarımı başlatmak daha kolaydır.
Düşüncelerinizi, duygularınızı, yargılarınızı, inançlarınızı, yaşantınızı
irdeleyin. Mercimeğin taşlarını ayıklar gibi ayıklayın zihninizi. “Öyle
diyorlarsa öyledir” kalıbını fırlatıp atın. Üzerinize aldığınız her dış etkeni,
sözleri, olayları kişisel algılayıp
kabullenmekten vaz geçin. Kendi özgür iradenizi devreye sokun. Alışkanlık
haline gelmiş doğal tepkimelerinizi fark edin. Değiştirin, sizin için doğru
olanı bulana kadar değiştirmeye devam edin. İçinize sinene kadar…
Ondan sonra düşleyin.
Nasıl bir yaşam istediğinizi belirleyin ve düşleyin. Yaşamınızı oluşturun
kendiniz için ve çekirdek aileniz için. Aksi takdirde değişmeden düşlediğiniz
yaşam size ait olmayacaktır. Dikte edilmiş bir yaşam olacaktır. Düşünüzü
dönüştürmenin yollarını kendi özgür iradeniz ile arayın, oluşturun. Kişisel
düşünüzü kendiniz belirlediğiniz takdirde gerçekten size ait ve kişisel
olacaktır. Seçimlerinizi yapın ve düşleyin, değişin ve dönüştürün. Sevgiyle
yapın bu değişimi, kendinizi olduğunuz gibi kabul edin ve sevin. Hatalarda ve
yanlışlarda takılı kalmayın çünkü yaşamda deneyimlemek vardır; hata veya yanlış
yoktur. Ne ise onu deneyimlemek olmalıdır amaç, yargılamak veya sıfatlar
yakıştırmak değil. Ancak böyle yaparsanız kucağınıza aldığınız bebeğinize
hayatta kendisi olabilme şansını vermiş olursunuz. Biz bebekken bu şans bize
verilmemiş olsa bile…
"Evlatlarınızı
devriniz için değil, onların devirleri için yetiştiriniz" der Hz. Ali; siz
de önce kendi devrinizden başlayın ki değiştirmeye, dönüştürmeye;
evlatlarınızın devrini başlamadan bitirmiş olmayın.
Her şeyin bir bedeli
vardır derler. Yaşamınızdaki kişisel düşünüze yol almak için ödeyeceğiniz bedel
ise sadece kendinize dürüst olmanızdır.
Sevgide ve dürüstlükte
kalın her zaman,
Sy
Sevgili Selcan ,uzun zamandır göz ardı ettiğimiz gerçekleri öyle yalın ve yumuşak bir dille hatırlatıyorki yazıların ..ne diyebilirim ellerine ve yüreğine sağlık...
YanıtlaSilSevgiler
Sulhan