8 Haziran 2012 Cuma

İnsan ancak kendi içinde bulur uyumu


İlişkiler nasıl olmalıdır? Sürtüşmeler, kavgalar, anlaşmazlıklar olmadan bir ilişkiyi uzun soluklu sürdürmek mümkün müdür? Yoksa tadı tuzu mudur ilişkinin bunlar? Karşımızdakini değiştirmeye çabalamamız ne kadar doğrudur acaba? Yoksa değiştirmeye çabaladığımız şeyler aslında kendi huy ve davranışlarımız mıdır? Kendimizi bilmeden bir ilişkiye girmek doğru mudur? Yolunda gitmeyen bir ilişkiyi bir an önce sonlandırmak mı gerekir yoksa çaba sarf etmek mi? Çaba harcanması gerekiyorsa nereye kadar olmalı bu çaba?

Bu soruların cevabı kişiden kişiye, ilişkiden ilişkiye değişir. Bu yüzden sorulara cevap yarıştırmaktansa önce kendimizi netleştirmeli, bütünlemeli, özümsemeliyiz. Kendi içimizdeki uyumu yakalamalıyız öncelikle. Ancak bundan sonra içinde yer alacağımız bir ilişkinin uzun soluklu olması muhtemeldir bana göre.

Çoğumuz ilişkiyi ‘bağımlı olmak’ fiiliyle bir tutarız. Kimi zaman bilinçli kimi zaman bilinçsiz bu yanılgıya düştüğümüz olmuştur. Bağımlı hissetmeye başladığımız anda korkularımız istem dışı olarak devreye girerler. Bunların içinde en meşhur olanı kaybetmekten korkmaya dayalı sahiplenme korkumuzdur ki, alev alev yakar içimizi dışımızı. Öte yandan kendimizi muhafaza etme, ağırlığımızı gediğine koyma dürtümüz de kıpraşmaya başlar. Böylece ilişkimizden garip kokular yayılır…

İlişkide uyum esastır derler. İki ayrı bireyin aynı anda uyum içinde hareketi aranır hep. Halbuki uyum insanın içinde olmalıdır bana göre, ilişkide değil. Bir insan kendi kendisiyle uyumluysa her şeyle uyum sağlayabilir çünkü. Bu uyumu bulabilmek için ne kadar kapı varsa açmalıyız. O kapıların ardında neler varsa ortaya dökmeliyiz. Ayıklamalıyız her şeyi; korkularımızın altında yatanları, öfkemizin altında yatanları. ‘Neden’lerimizi ve ‘niçin’lerimizi irdelemeliyiz ve en önemlisi bunlara direnmekten vazgeçmeliyiz. Tüm duygularımızın alt anlamlarını keşfedebilmeliyiz ki aşklarımız kalıcı olsun, ilişkilerimiz uzun soluklu olsun. Aklımızla, bedenimizle ve duygularımızla bir bütünsek eğer ilişkimizin içinde var olabiliriz. Bana göre…

Kendimizin farkında olmalıyız kısaca. Kızgınlıklarımızın, öfkelerimizin, ön yargılarımızın, inançlarımızın, kalıplaşmış düşüncelerimizin neler olduğunun farkına varmalıyız. Böylece ilişki içinde olduğumuz her olaya ya da kişiye verdiğimiz tepkilerin altındaki gerçeklerin farkına varabiliriz. Kendimizle ilgili tüm oluşumu çözdüğümüz anda, etkileşimde olduğumuz kişilere, olaylara ve sorunlarımıza daha farklı bakış açısı getirebiliriz diye düşünüyorum. Her şeye içeriden ve dışarıdan bakabilmeliyiz. Böyle yaparsak sorunlar aşılabilir.

İşte tam bu noktada ilişkinin önemi ortaya çıkar. Bize yardımı dokunur ilişkilerimizin her kim ile ilişkideysek; kocamızla, sevgilimizle, oğlumuzla, annemizle, komşumuzla, patronumuzla, babamızla, amcamızla, satıcıyla, şoförle. İlişki içinde kendimizi gözlemleyebiliriz çünkü anlayabiliriz tepkilerimizi, düşüncelerimizi, duygularımızı. Biz neysek ilişkimizde o olur ve yansıtır bizi bize. Kavgalarımızda, çatışmalarımızda, hayal kırıklıklarımızda ilişkiyi ve kendimizi ilişkilendirebilmeliyiz. En önemlisi de iletişim kurabilmeliyiz. Hem kendimizle hem de karşımızdakiyle. Dürüst ve doğrudan bir iletişim varsa- önce kendimizle olmak kaydıyla- ilişkimizin yaşam şansı yüksektir. Birlikte olduğumuz kişiye alabildiğine dürüst ve açık olmamız gerekir. Bunu yapabilmek içinde önce kendimizi tanımalı, kendimize karşı samimi ve dürüst olmalıyız. İhtiyaç duyacağımız cesarete ancak böyle kavuşabiliriz.  Çünkü ilişki cesaret ister. İlişkimizde uyum istiyorsak eğer o uyumu önce kendi içimizde yakalamalıyız.

Sevgiyle kalın,

Sy

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder