İlişkiler nasıl
olmalıdır? Sürtüşmeler, kavgalar, anlaşmazlıklar olmadan bir ilişkiyi uzun
soluklu sürdürmek mümkün müdür? Yoksa tadı tuzu mudur ilişkinin bunlar? Karşımızdakini
değiştirmeye çabalamamız ne kadar doğrudur acaba? Yoksa değiştirmeye çabaladığımız
şeyler aslında kendi huy ve davranışlarımız mıdır? Kendimizi bilmeden bir
ilişkiye girmek doğru mudur? Yolunda gitmeyen bir ilişkiyi bir an önce
sonlandırmak mı gerekir yoksa çaba sarf etmek mi? Çaba harcanması gerekiyorsa
nereye kadar olmalı bu çaba?
Bu soruların cevabı
kişiden kişiye, ilişkiden ilişkiye değişir. Bu yüzden sorulara cevap yarıştırmaktansa önce kendimizi netleştirmeli, bütünlemeli, özümsemeliyiz. Kendi içimizdeki
uyumu yakalamalıyız öncelikle. Ancak bundan sonra içinde yer alacağımız bir ilişkinin
uzun soluklu olması muhtemeldir bana göre.
Çoğumuz ilişkiyi ‘bağımlı
olmak’ fiiliyle bir tutarız. Kimi zaman bilinçli kimi zaman bilinçsiz bu
yanılgıya düştüğümüz olmuştur. Bağımlı hissetmeye başladığımız anda
korkularımız istem dışı olarak devreye girerler. Bunların içinde en meşhur
olanı kaybetmekten korkmaya dayalı sahiplenme korkumuzdur ki, alev alev yakar
içimizi dışımızı. Öte yandan kendimizi muhafaza etme, ağırlığımızı gediğine
koyma dürtümüz de kıpraşmaya başlar. Böylece ilişkimizden garip kokular yayılır…
İlişkide uyum esastır
derler. İki ayrı bireyin aynı anda uyum içinde hareketi aranır hep. Halbuki uyum insanın içinde olmalıdır bana göre, ilişkide değil. Bir insan kendi
kendisiyle uyumluysa her şeyle uyum sağlayabilir çünkü. Bu uyumu bulabilmek
için ne kadar kapı varsa açmalıyız. O kapıların ardında neler varsa ortaya
dökmeliyiz. Ayıklamalıyız her şeyi; korkularımızın altında yatanları, öfkemizin
altında yatanları. ‘Neden’lerimizi ve ‘niçin’lerimizi irdelemeliyiz ve en
önemlisi bunlara direnmekten vazgeçmeliyiz. Tüm duygularımızın alt anlamlarını
keşfedebilmeliyiz ki aşklarımız kalıcı olsun, ilişkilerimiz uzun soluklu olsun.
Aklımızla, bedenimizle ve duygularımızla bir bütünsek eğer ilişkimizin içinde
var olabiliriz. Bana göre…
Kendimizin farkında
olmalıyız kısaca. Kızgınlıklarımızın, öfkelerimizin, ön yargılarımızın,
inançlarımızın, kalıplaşmış düşüncelerimizin neler olduğunun farkına
varmalıyız. Böylece ilişki içinde olduğumuz her olaya ya da kişiye verdiğimiz
tepkilerin altındaki gerçeklerin farkına varabiliriz. Kendimizle ilgili tüm
oluşumu çözdüğümüz anda, etkileşimde olduğumuz kişilere, olaylara ve sorunlarımıza
daha farklı bakış açısı getirebiliriz diye düşünüyorum. Her şeye içeriden ve
dışarıdan bakabilmeliyiz. Böyle yaparsak sorunlar aşılabilir.
İşte tam bu noktada
ilişkinin önemi ortaya çıkar. Bize yardımı dokunur ilişkilerimizin her kim ile
ilişkideysek; kocamızla, sevgilimizle, oğlumuzla, annemizle, komşumuzla,
patronumuzla, babamızla, amcamızla, satıcıyla, şoförle. İlişki içinde kendimizi
gözlemleyebiliriz çünkü anlayabiliriz tepkilerimizi, düşüncelerimizi,
duygularımızı. Biz neysek ilişkimizde o olur ve yansıtır bizi bize.
Kavgalarımızda, çatışmalarımızda, hayal kırıklıklarımızda ilişkiyi ve kendimizi
ilişkilendirebilmeliyiz. En önemlisi de iletişim
kurabilmeliyiz. Hem kendimizle hem de karşımızdakiyle. Dürüst ve doğrudan
bir iletişim varsa- önce kendimizle olmak kaydıyla- ilişkimizin yaşam şansı
yüksektir. Birlikte olduğumuz kişiye alabildiğine dürüst ve açık olmamız
gerekir. Bunu yapabilmek içinde önce kendimizi tanımalı, kendimize karşı samimi
ve dürüst olmalıyız. İhtiyaç duyacağımız cesarete ancak böyle kavuşabiliriz. Çünkü ilişki cesaret ister. İlişkimizde uyum
istiyorsak eğer o uyumu önce kendi içimizde yakalamalıyız.
Sevgiyle kalın,
Sy
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder