30 Haziran 2012 Cumartesi

2012 İtalya Gezisi 3



Grotte di Castellana: Sabah nasıl heyecanla uyandım anlatamam. Castellana Mağaralarını öyle merak ediyordum ki! Burası Bari’nin 40 km dışında 71 metre derinlikte ve yaklaşık 3 km uzunlukta sarkıtlardan dikitlerden oluşan doğa mucizesi bir yermiş. Yola çıktığımızda sıcaklık yaklaşık 33 derecelerde seyrediyordu. Arabadan klimalı ortamdan çıkınca fırına düşmüş gibi oldum bir anda. Bu arada giriş biletlerini alan Gio yanıma geldi ve “Merak etme içerde birazdan serinlersin, hatta üşüyebilirsin bile” dedi. İçimden yok ya, abartma diye geçirdim. Geçirmez olaydım. Titredim, dişlerim takırdadı. Manzara beni öylesine büyüledi ki! Müzikal bir sesle- görevli rehberin- mağaralar hakkında verilen bilgiyi dinleyerek yavaş yavaş dar geçitlerden, gittikçe aşağıya yerin altına, bilinmeze doğru ilerlemeye başladım. Sanki yerin 7 kat altına iniyordum. Dante ve cehennemi geçti aklımdan bir ara. Turu tamamlayıp dışarı çıktığımızda gözlerim kamaştı güneş ışığından. Gördüklerimi sindirebilmek için iki kahve eşliğinde içime çekildim bir müddet. Gözlerimi kapattım, tekrar oralara gittim. Sonra hep beraber arabaya doluştuk ve yola koyulduk.

Alberobello: Bari’nin yaklaşık 60 km dışında yer alan harika bir yer. Bizim Kapadokya’daki Peri Bacalarının havası olan bir yerleşim merkezi. Bu şehrin ilçelerinde yer alan evler Unesco tarafından dünya mirası olarak kabul edilmiş. Bu bölgeye özgü kireç taşından yapılmış konik çatılı silindirik yapılar masalımsı bir hava katıyor yolculuğumuza. Evler beyaz badanalı. Hepsinin çatısında merdivenle çıkılan geniş teraslar var. Hani aksiyon filmlerinde oyuncular kovalamaca sahnelerinde çatıdan çatıya atlayarak kaçarlar ya, işte bu teraslar bu iş için oldukça müsait. Sokağa hiç inmeden çatılar arası yolculuk etmek mümkün. Binaların harçsız inşa edildiğini anlattı Giovanni. Duvarlar çok kalın kare taşlardan yapılmış dolayısı ile içleri oldukça serin oluyormuş. Kışında sıcaklığı muhafaza ediyormuş. O bölgede kız kardeşinin yazlık evi varmış. Bizzat deneyimlemiş yani sıcaklık, soğukluk olayını. Sokaklardan birinde karşımıza çatıdan manzaralı çekim yapabilirsiniz diye bir yazı çıkınca hemen merdivenlere yöneldik ve tırmandık. Gerçekten manzara inanılmazdı. Tepeden uzaklara bakınca bir ara camiye benzettim yapıları.

Küçük dar sokakları çiçeklerle bezemişler, bakmaya doyamadım. Sokaklar hediyelik eşya dükkânları ile dolu; gümüş takılar, İtalya’ya özgü acı biberlerden yapılma salçalar ve pul biberlerle el işi örtüler yan yana sıralanmış. Burada yemek yemedik ve arabaya atlayıp Conversano’ya doğru yola çıktık. 

Harika bir lezzete sahip pizzalara doğru yola çıktık dedi Giovanni. Gerçekten de öyleydi. İnanılmazdı! Olur da yolunuz düşerse diye adresini veriyorum: Conversano BA- Italy  C. So Domenicı Morea, 14-16 Pızzeria Terrarossa. Yok, böyle bir lezzet diye diye değişik pizzalar sipariş ettik ve hepsinin tadına bakma fırsatını yakaladık. Yemekten sonra yıkıldım çünkü onca pizzanın üzerine Giovanni “Buranın dondurması çok meşhurdur” dedi ve ben battı balık yan gider diyerek bir de dondurma ziyafeti çektim kendime. Dondurmayı yerken eşime “ İstanbul’a dönünce sana ve bana on gün yemek yok, salata ve zeytinyağlı yemek birer kaşık” derken gözlerim fıldır fıldır, dondurmayla dansıma devam ettim. 

Arabamıza doluştuk ve Conversano’yu arabayla turlayıp Bari’ye geri döndük. Yolda Napoli ve Pompei hakkında, Vezuv yanardağı hakkındaki bilgilerimizi tazeledik, kısa bir bilgi alış verişinde bulunduk. Gerçekten kısa oldu çünkü onca yemekten sonra üzerimize bir rehavet çökmüştü ki sormayın. 
Yatağa girerken “Aytekin bak kesin rejim yapıyoruz ona göre” diyerek derin bir uykuya daldım.

Sevgiyle kalın,
Sy

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder