Güzel bir sabahtı.
Gerçi benim için fazla koşturmaca oldu sabah 07.00 itibarı ile. Değdi doğrusu!
Güzel bir aile kahvaltısı oldu. Herkes kendisine ne dokunuyorsa onu yemeğe
çalıştı. Özel bir gün olduğu için kimse kimseye uyarıda bulunmadı. Herkes gönlünce
tıkındı ve mutlu oldu…
Hep sevmişimdir kocaman
kurulmuş alabildiğine uzun aile sofralarını ve masa başı sohbetlerini. Bana eski
Yeşilçam filmlerindeki konakları hatırlatır. Kurulmuş sofralar ve özenle
giyinmiş insanlar ve mutlu sohbetler. Sanki tarihi bir filmin karesindeydim bu
sabah.
Canım annem masanın
başına kuruldu ve tabağına sucuktan yumurtaya ne varsa tepeleme doldurdu. Annem
yusyuvarlaktır benim. Kat kat göbeği vardır ve kolları yumak yumaktır. Yerken o
kadar mutlu olur ki! Uzun senelerdir kiloları ile başı dertte olduğu için
doktorlar birçok yasak koydular ama nafile. Anneme sorarsanız ‘su içse yarıyor’
ondan oluyor. Ayrıca doktorların da fazla bildiği bir şey yok çünkü onları
dinlerse ‘asıl o zaman ölürmüş’ benim annem. Yemezse ölür anlayacağınız…
Yeğenim ‘nine ne kadar
çok sucuk yedin sana dokunuyor bırak o parçayı’ deme gafletinde bulundu. “Karışma
bana bakiim, sen önündekileri ye” diye buyurdu annem. “Biz eskiden izin almadan
konuşmazdık sofrada” diye devam etti. Yeğenim “Niye nine, siz kahvaltınızı
nerede ederdiniz ki?” dedi. “ Senin dilin fazla uzadı sus bakalım” dedi tombul
nine. “ Madem konuşacaksın sucuğun soğumasın bari ver bakalım onu bana” dedi ve
yeğenimin tabağındaki sucuğu da aldı ve ekmek arasında şöyle bir gördük o
parçayı. Saniyede yok olmuştu.
Gülüşerek ve her
kafadan bir ses çıkarak kahvaltımızı yaptık. Sıra kahvelere gelince annem ‘bak kızım benimki bol şekerli olsun’ diye buyurdu. “Bu konuşan ben değilim egom” dedi ve
bana bir göz kırptı. “Uzun zamandır egomu susturmuştum ama nedense sucuğa ve şekere çok
düşkün, yapacak bir şey yok” diye ilave ederek inanılmaz şen bir kahkaha attı.
Kahvesini tam da istediği gibi yaptım. Kedilerim annemin ayakları dibine
yerleştiler. Annem hiçbir hayvana el sürmezdi ve biz büyürken etrafımızda hiç hayvanımız
olmamıştı. Sokaktakilere dokunmakta hijyen açısından doğru değildi. Annem yere
eğildi ve Bobo’yu kucağına aldı. “ Ninem sen ne tatlısın” dedi ve onu okşarken
gözlerini dinlendirmeye geçti.
Tarçınla oğlumun ve yeğenimin
bahçedeki koşturmacaları fazla gürültülü olunca gözlerini açtı ‘ kızım sen bu
sabiyi bütün hafta ders çalışsın diye hiç nefes aldırmıyorsun, bak garibime
nasıl da mutlu oldu. Şu çocuğu rahat bırak biraz’ diye kardeşimi hafif yollu
azarladıktan sonra bana döndü: “ Nasıl ama egoyu öğrendim, hijyeni çöpe attım,
kardeşini azarladım, yasak olan her şeyi yedim, kahvemi de içtim sırada ne var
kızım?” dedi. “ Aslına bakarsan son günlerde aldığım eğitim” diye söze
başlayacak oldum; “ of be kızım nutuk çek demedim tatlı olarak ne var” diye
lafı ağzıma tıkadı. “Ninem az sonra
patlayacak!” diye yeğenim ve oğlum kahkahalar atarken ben bir dilim kek
getirmeye mutfağa seğirttim. “ Çayı unutma” diye seslendi arkamdan.
Annem giderken ‘
hayatımın en güzel kahvaltısıydı teşekkür ederim kızım ellerine sağlık, ayrıca
seninle gurur duyuyorum’ dedi. Çok duygulandım. Oğlum ‘ saçmalama anne bu
teşekkür sana değil anneannem sucuk ve sosislere söyledi’ diye gülerek bana
sarıldı. Annemse ‘ sus sen bakayım kızımla gurur duyuyorum. Bu kısmı onaydı,
tabii ki diğer kısım yemeklere aitti’ diyerekten torunlarına sarıldı ve arabaya
doğru ilerledi.
Ailemi seviyorum…
Sevgiyle kalın,
Sy
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder