27 Mayıs 2012 Pazar

Duyarlı olmak nasıl bir şey acaba?


Ruhani anlamda gelişebilmek için hep içimize dönmemiz gerektiği söylenir. Başkalarının yaptıklarını yargılamayın, eleştirmeyin denir. İnsanları olduğu gibi kabul edin, hatalarını yüzlerine vurmaktan zevk almayı bir kenara bırakın diye tavsiyelerde bulunulur. Nasıl affetmeyi öğrenebiliriz diye çeşitli yollar sunulur. Böylece siz değişirseniz etrafınızı da değiştirebilirsiniz derler. Söz konusu değişimin kalıcı olması için yapılan bir öneridir bu aslında. Sevginin, şefkatin dünya üzerinde yayılması amaçlanır bu çalışmalarda. Bir diğer açıdan da yaratıcılığınızı geliştirmeye yöneliktir. Tabii ki hiçbir zorlama ve koşullandırma olmaksızın sunulur bu öğretiler. Yani ister alırsınız ister almazsınız. Size kalmış…

Peki, başkasının işine karışmadan, yargılamadan ya da eleştirmeden nasıl duyarlı olabiliriz acaba? Duyarlı olabilmek için ne olup bittiğini iyi bilmek gerekmez mi? Böylece sorunların ne olduğunu, nasıl davranmamız, ne söylememiz gerektiğini daha iyi algılayabiliriz öyle değil mi? Bunun içinde herkesin her şeyini didik didik etmemiz lazım herhalde. Ne dersiniz?

Duyarlı kelimesinin sözlük anlamı; algılar, duyumlar edinebilen (canlı), hassas demektir. Bu açıklamaya bakınca benim anladığım; başkalarının isteklerini, ihtiyaçlarını, beğenilerini gözlemlemektir duyarlı olmak. Böylece sorunların çözülmesine katkıda bulunabiliriz ve kendimizden başkalarını da mutlu etmenin yollarını bulmuş olabiliriz. Bu da ilişkilerimiz açısından- insanlık adına- fayda sağlar. Tabii ki her şeyde olduğu gibi niyet esastır bu durumda da. Neden gözlemlediğimizi netleştirmek gerekmektedir.

Kendimiz değişim yaşıyorken odağımızı şefkat ve sevgi sunabileceğimiz noktalara kaydırmak güzeldir. İnsanların kahvesini nasıl içtiğini, eşinin ismini, hangi sporu sevdiğini hatırlamak fark edilmemizi sağlar. Basit ayrıntılardır bunlar ancak onlara kendilerini önemli hissettirmiş oluruz ve bu da onları mutlu eder. İnsanların birbirine değer verdiğinin de bir göstergesidir ayrıca- konumu ve statüsü ne olursa olsun kendinden başkasını düşünmek büyük bir mutluluktur benim için- bizde birini mutlu ettiğimiz için seviniriz. Sevgi dolu ortamlar oluşur etrafımızda. Bu işlem ister özel hayatımızda olsun ister iş ilişkilerimizde bizi duyarlı ve hassas bir insan konumuna sokar. Bunu yapabilmek için de yargılama yapmak, eleştirilerde bulunmak ya da başkalarının hayatlarını didiklemek gerekmez bana kalırsa. Sadece kendimizi bir anlığına onların yerine koymamız yeterlidir. Hani şu meşhur sözümüz vardır ya: “ Sana yapılmasını istemediğin bir şeyi başkasına yapma”; ne kadar anlamlı, ne kadar dolu bir cümledir bu…

Böylece karşınızdaki insanın sizden ne istediğini ya da neyi beklediğini anlamış olursunuz. Nelerden mutlu olacaklarını bilirsiniz karşınızdaki insanların. Anlaşmazlıklar, sürtüşmeler, kavgalar, çekişmeler ortadan kalkar. Siz karşınızdakine bu gözle bakmayı becerebilirseniz aşılamayacak sorun kalmaz ortada. Çünkü bir müddet sonra sizin gözleriniz onun gözleri haline gelir. Tek gözden bakmaya başlarsınız. Olaylara ve sorunlara ‘bizim ‘ demeye başlarsınız, ‘Benim’ ve ‘Onun’ sorunları demek yerine. Bu da harika bir tatmin ve memnun olma durumu yaratır. Koşulsuz sevgi ve şefkati yaymaya başlarsınız. Her bir saniyeniz sevgiyle dopdolu geçmeye başlar. Böylece herkes ‘Biz’ olmanın tadını alabilir.

‘Siz’ yaptığınızda veya’ o’ yaptığında her ne oluyorsa ‘biz’ yaptığında neler yapılabilir? Gerçek bir mutluluk ve zenginliğe ulaşmaktır bana kalırsa bunun cevabı. Küçük hareketler halinde başlayan bu sevgi tohumlarının ekilmesi kat be kat artmaya başlar zamanla. Bütün dünyayı kaplar ve bunun kimseye –bizim etiketlememizle- kötü olabilecek bir getirisi olmaz.Salt sevgi ve mutluluk dolu bir dünyaya sahip olabiliriz. Ne dersiniz? Duyarlı olmaya başlayalım mı?

Sevgiyle kalın,

Sy

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder