30 Nisan 2012 Pazartesi

Hizaya gelmek : “3D”


Doğru bir çizgi üzerinde bulunma durumu demekmiş hizaya gelmek. Her şeyi hizada tutmaya çalışmak ise fenadır; bilirim, çünkü bir zamanlar öyleydim. Her şeyin bir başı, bir sonu, bir ortası, bir çizgisi, bir döngüsü, bir sunumu ve derken zihinsel olarak kafayı yemiş ancak fiziksel olarak müthiş gözüktüğüm zamanlardı o zamanlar.  Zihnim her daim tetikteydi. Meydana gelecek en ufak bir sapmayı hizaya getirmek üzere eğitimliydi. Oldukça çevik ve hızlı iş görme yeteneğim de olduğu için hazır kıta bedenim zihnimin her daim emrine amadeydi. Dünyayı kontrol edemeyebilirdim ancak kendi dünyamı fır döndürüp bir tur da bindirirdim. Her şey hizaya gelmeliydi, her şey…

Peki, amacım neydi benim? Her şeyi hizada tutarak ne yapmaya çalışıyordum? Hayatımı düzene sokuyordum herhalde. Olabilir mi?  Dolaplarım düzenli, evim düzenli, bahçem düzenli, terasım düzenli, ailem düzenli, arabam düzenli, sokağım düzenli; hatta yetinmeyip su ve gazete getirenleri bile hizaya soktum diyebilirim. Ekmek ve gazete kapıdaki sepete düzgünce bırakılacak, kirli su bidonu getirilmeyecek, kapı görevlisi her geçişte değil toplu olarak mektupları teslim edecek… Hayatıma bir düzen hâkimdi dolayısıyla her şeyim hizadaydı…

Aslında yapmaya çalıştığım ve başaramadığım şey oldukça açıktı. “3D” hizalaması yapmaya gayret sarf ediyordum. İçten içe… Yani duygu, düşünce ve davranışlarımı aynı hizada tutmaktı amacım. Böylece her şey tam olacaktı o zaman. Tabii ki olmuyordu, çünkü olamıyordu. Her şey de bir düzen hakimken duygularımda fırtınalar kopuyordu, düşüncelerim almış başını başka bir kulvarda koşuyordu. Kopuk kopuktu her şey birbirinden.  Etrafımdaki el attığım her şey tertemiz, berraktı; parlıyordu. Oysa iç dünyam bulanıktı… Her duygumu, her düşüncemi içimde yaşıyordum. Üzüntüm, hiddetim, alındığım noktalar, küsmelerim, göz yaşlarım her şey içimde olup bitiyordu. Dışarıda ise bir hijyen ve düzen hakimdi; gözle görülür olan kısımda. Duygularıma ne ben erişebiliyordum ne de bir başkası; içsel bir tıkanıklık vardı bende…

Herkesle empati kurabiliyordum. Bunu kendimde denemeye karar verdim. Kendime empati yaptım. Lazım olan hizanın dışta değil içte olması gerektiğine karar verdim. Mantıken içteki dışa da yansımıyor muydu zaten? Kendime ait derinde kalmış tortularımı temizleyip akıtırsam, yol açılacak ve akış başlayacaktı. Ben de bunu yapabilmek için duygularıma kulak verdim. Hürmetle duyumsadım onları. Yumuşadılar ve açıldılar. Açılınca düşünceye dönüştüler. Dönüşen düşünceler berraktı ve net anlaşılıyordu. Bu önemli bir keşif olmuştu benim için; içselin dışa aktarımını sevmiştim. Çünkü tamamen beni yansıtıyordu, özeldi, kişiseldi.

Böylece durmadan dönüp durduğum hizaya gelmek takıntımdan yavaş yavaş uzaklaştım. Bıraktım. Her şey olması gereken zamanda olmaya ve hizaya kendiliğinden gelmeye başladı. Ben de fark ettim ki, içimdeki duygularım, düşüncelerim ve davranışlarımın hepsi içtimaya çıkar gibi sıralanmışlar. Kendilerince hizaya girmişler ve bana selam durmaktalar. Ben de selamlıyorum onları tüm saygım ve sevgimle. Bir sonraki içtimaya kadar esenlikler diliyorum, kendime, etrafıma, her şeye…

Sevgiyle ve 3D hizalamasında kalın,

Sy

1 yorum :

  1. Ne kadar çok işe yaramaz duygular,düşünceler barındırmışım bunca yıl.Bol gelen,dar gelen,demode olan,bana ait olmayan.Büyük bir temizliğe giriştim bu yazını okuduktan sonra.Küçük bir ateş yaktım hepsini tek tek içine attım .Kimi pof diye yandı kimi epey direndi,ama hepsi kül haline gelince ,içim bir başka aydınlandı,ışıdı ve parladı.
    Bu bahar farklı bir temizlik oldu hem benim için hem evim için.:))
    Sevgiler
    Sulhan

    YanıtlaSil