6 Nisan 2012 Cuma

Bir dil oluşturmak istiyorum.


Dünyada binlerce dil var. İnsanlar farklı dillerde konuşup yazışıyorlar, anlaşıyorlar. Semboller var, işaret dili var, varlığını bilmediğimiz kabilelerin bile kendine özel dilleri var. Hepsini bilsem harika olurdu. Ben farklı dilleri konuşmayı severim. Birkaç dil bilmek yetmiyor bana. Hep yenisini öğrenmek istiyorum. Merak ediyorum.

Bu konuya nereden geldim açıklamak isterim. İki gün önce yurt dışında yaşayan- İtalya’da- oğlumun kuzeni geldi. Kendisi altı yıldır bir İtalyan’la evli. İlk başlarda İngilizce anlaşıyorlardı. Kızımız İtalyancayı söktüğü için artık aynı dili konuşuyorlar. Bana diyor ki; “ Yenge sanki birbirimizi daha iyi anlıyor gibiyiz. Artık bende kendimi daha rahat ifade ediyorum. Eşim de kendi dilinde konuştuğu için duyguları sanki daha gerçek gibi geliyor bana.” Sarf ettiği cümleyi düşündüm uzun süre. Doğru olabilir mi? Acaba insan en iyi kendi dilinde mi ifade eder kendini? Duygu ve düşüncelerimizin gerçek olmasında ve gerçek algılanmasında aynı dili konuşmak önemli mi?

Hafta sonu dört aylık bebeği olan bir dostumuz bizdeydi. Bütün günümü bebekle geçirdim. O kadar tatlıydı ki. Ailemizde bebek kalmadı, tüm çocuklar büyüdü. Dolayısı ile o mis süt kokusunu özlemişim. O ensenin harika parfümünü, o dudakların sevimlilikle yandan yandan gülüşünü; bu gülüşe eşlik eden güzel gözleri yedim bitirdim adeta saatler boyunca. Altını açtık ve o tombul bacaklarını elleriyle yakalamak ister gibi garip sallantılar ve hamleler içindeyken çıkarttığı sesleri dinledim. Sorular sordum gözlerinin içine bakarak. Konuştuklarımı anlıyor ve kendince o minik dudaklarını büzerek sesler çıkartmaya, cevaplar vermeye çabalıyordu. Ara sıra tükürük yağmuru başlatıyor ara sıra minik çığlıklar eşlik ediyordu bu konuşmasına. Karşılıklı sohbet ettik bebek ve ben. Aynı dili konuşmuyoruz henüz. O farklı bir dil kullanıyor geçici olarak. Zamanla bizim adlandırdığımız her kelimeyi, her sesi, her cümleyi hafızasına kayıt edecek. Önce dili dönmeyecek ancak öğrenecek. Belli bir zaman sonra aynı dili konuşacağız. İleri seviyeye ulaşacak ve bizden olacak, yani aynı dili konuşacağız. Böylece bizim gibi olmayı öğrenecek.

Peki, biz bu bebekle aynı dili konuşmadan nasıl anlaştık? Sesimizdeki sevgi tınısı, beden dilimizden akan ilgi ve sevgi bizi bir frekansa getirdi ve anlaştık. Aynı dile ihtiyaç duyduk mu bu süre içinde? Niye ihtiyaç duyalım ki aynı dili konuşuyorduk zaten; sevginin dilini.

Peki, bizim kızımız başka bir dil konuşan başka bir ülkenin vatandaşı ile nasıl evlendi? Her ikisi de kendi ana dilleri dışında ortak bir dil konuşarak birbirleri ile anlaştılar ve yuva kurdular. Aynı ana dile sahip olma ihtiyacı duydular mı bu süreçte? Hayır, çünkü zaten ortak bir dilleri vardı; sevginin dili.

Bir kez anlam vermeye başlayınca seslere, sembollere zamanla ustalaşırız ve bir dili öğrenmiş oluruz. Oysa doğduğumuz an itibarı ile hepimizin belleğinde çoktan yerini almış olan evrensel bir dile sahibiz ve tüm dünya üzerindeki canlıların ortak dili olabilir bu dil. Eğer istersek, unutmayı seçmezsek; sevginin dilini hepimiz hatırlayabiliriz. Hatırlayabiliriz diyorum çünkü o dili zaten biliyoruz. Sadece biraz kelime hazinemiz tozlanmış kullanmaya kullanmaya. Pratik yapmak gerek, gerisi gelir…

Sevgi dilini hissederek ve konuşarak kalın,

Sy

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder