Dünyada binlerce dil
var. İnsanlar farklı dillerde konuşup yazışıyorlar, anlaşıyorlar. Semboller
var, işaret dili var, varlığını bilmediğimiz kabilelerin bile kendine özel
dilleri var. Hepsini bilsem harika olurdu. Ben farklı dilleri konuşmayı severim.
Birkaç dil bilmek yetmiyor bana. Hep yenisini öğrenmek istiyorum. Merak
ediyorum.
Bu konuya nereden
geldim açıklamak isterim. İki gün önce yurt dışında yaşayan- İtalya’da- oğlumun
kuzeni geldi. Kendisi altı yıldır bir İtalyan’la evli. İlk başlarda İngilizce anlaşıyorlardı.
Kızımız İtalyancayı söktüğü için artık aynı dili konuşuyorlar. Bana diyor ki; “
Yenge sanki birbirimizi daha iyi anlıyor gibiyiz. Artık bende kendimi daha
rahat ifade ediyorum. Eşim de kendi dilinde konuştuğu için duyguları sanki daha
gerçek gibi geliyor bana.” Sarf ettiği cümleyi düşündüm uzun süre. Doğru
olabilir mi? Acaba insan en iyi kendi dilinde mi ifade eder kendini? Duygu ve
düşüncelerimizin gerçek olmasında ve gerçek algılanmasında aynı dili konuşmak
önemli mi?
Hafta sonu dört aylık
bebeği olan bir dostumuz bizdeydi. Bütün günümü bebekle geçirdim. O kadar tatlıydı
ki. Ailemizde bebek kalmadı, tüm çocuklar büyüdü. Dolayısı ile o mis süt
kokusunu özlemişim. O ensenin harika parfümünü, o dudakların sevimlilikle
yandan yandan gülüşünü; bu gülüşe eşlik eden güzel gözleri yedim bitirdim adeta
saatler boyunca. Altını açtık ve o tombul bacaklarını elleriyle yakalamak ister
gibi garip sallantılar ve hamleler içindeyken çıkarttığı sesleri dinledim.
Sorular sordum gözlerinin içine bakarak. Konuştuklarımı anlıyor ve kendince o
minik dudaklarını büzerek sesler çıkartmaya, cevaplar vermeye çabalıyordu. Ara
sıra tükürük yağmuru başlatıyor ara sıra minik çığlıklar eşlik ediyordu bu
konuşmasına. Karşılıklı sohbet ettik bebek ve ben. Aynı dili konuşmuyoruz
henüz. O farklı bir dil kullanıyor geçici olarak. Zamanla bizim adlandırdığımız
her kelimeyi, her sesi, her cümleyi hafızasına kayıt edecek. Önce dili
dönmeyecek ancak öğrenecek. Belli bir zaman sonra aynı dili konuşacağız. İleri
seviyeye ulaşacak ve bizden olacak, yani aynı dili konuşacağız. Böylece bizim
gibi olmayı öğrenecek.
Peki, biz bu bebekle
aynı dili konuşmadan nasıl anlaştık? Sesimizdeki sevgi tınısı, beden dilimizden
akan ilgi ve sevgi bizi bir frekansa getirdi ve anlaştık. Aynı dile ihtiyaç
duyduk mu bu süre içinde? Niye ihtiyaç duyalım ki aynı dili konuşuyorduk zaten;
sevginin dilini.
Peki, bizim kızımız başka
bir dil konuşan başka bir ülkenin vatandaşı ile nasıl evlendi? Her ikisi de
kendi ana dilleri dışında ortak bir dil konuşarak birbirleri ile anlaştılar ve
yuva kurdular. Aynı ana dile sahip olma ihtiyacı duydular mı bu süreçte? Hayır,
çünkü zaten ortak bir dilleri vardı; sevginin dili.
Bir kez anlam vermeye
başlayınca seslere, sembollere zamanla ustalaşırız ve bir dili öğrenmiş oluruz.
Oysa doğduğumuz an itibarı ile hepimizin belleğinde çoktan yerini almış olan
evrensel bir dile sahibiz ve tüm dünya üzerindeki canlıların ortak dili
olabilir bu dil. Eğer istersek, unutmayı seçmezsek; sevginin dilini hepimiz
hatırlayabiliriz. Hatırlayabiliriz diyorum çünkü o dili zaten biliyoruz. Sadece
biraz kelime hazinemiz tozlanmış kullanmaya kullanmaya. Pratik yapmak gerek,
gerisi gelir…
Sevgi dilini hissederek
ve konuşarak kalın,
Sy
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder