Bana yardımcı olur
musunuz? Dünyamı değiştirmek istiyorum. Şaka değil gerçekten istiyorum. Sevgi,
huzur ve mutluluk içinde yaşanan, paylaşımın dorukta olduğu, saygının yer
aldığı bir dünya düşlüyorum. Bu düşümü de gerçekleştirmek istiyorum. O yüzden lütfen
çağrıma kulak verin. Nereden bulabilirim bu niteliklere sahip bir dünyayı?
Sizden ses çıkmayınca bunun
için bir adım attım, hem de kocaman bir adım.” Ayıya sormuşlar ensen niye
kalın?” Cevap vermiş: “Kendi işimi kendim yaparım da ondan” demiş. Bendeki de bu
hesap işte, kendi dünyamı ele aldım. Mevcut olanı. Ne yapabilirim sizden ses
çıkmayınca ben de böyle bir karar aldım. Yıkıyorum, parlatıyorum. Kıyısı, köşesi darbelerden hasar almış;
oraları tamir ediyorum. Yamalar
yapıyorum cicili bicili. Sonra vaz geçiyorum bu yaptığımdan. Eskisini tamir
etmektense yeni bir tane almak istiyorum kendime. Arıyorum tarıyorum nihayet
buluyorum nerede satıldığını. Ediniyorum hemen bir tane en parlağından.
Başlıyorum düzenlemeye. Orasını burasını kırpıyorum, ekliyorum, yapıştırıyorum.
Yerleştiriyorum gözümün odağına. Bakıyorum ona keyifle.
Zaman akıp gidiyor ve
yeni aldığım dünya eskimeye başlıyor. Sağı solu pırtık pırtık olmaya başladı
bile. Halbuki ne kadar kullandım daha? Hor mu kullanıyorum yoksa kıymet mi
bilmiyorum nedir? Kabahat niye ben de
olsun ki, ben her zamanki ben işte; malzemeden çalmışlardır. Ne bozuk
malzemeyle üretiyorlar her şeyi. Parama yazık, emeğime yazık diyorum kendi
kendime. Gidip bir tane daha mı alsam yoksa garajdaki eskisini mi kullansam?
Hay Allah! Yardım edin lütfen bana ne yapmam lazım?
Aniden fark ediyorum.
Kala kalıyorum elimde iki dünya ile evin orta yerinde. Sol elimde eskisi, sağ
elimde eskimeye başlayanı; uzun uzun bakıyorum her ikisine de. Ne yapıyorum
ben? Bu dünyalarsan sayısız miktarda alsam bile değişen bir şey olmaz ki? Bana
lazım olan şey dış dünyamı değiştirmek değil. Kendi iç dünyamı değiştirmem
lazım asıl. Çünkü ben içten değişirsem eğer dış dünyam da değişir.
Kendimi alabildiğine
sevmeye başlıyorum. Sağduyumu vitese takıyorum ve çıkıyorum yola. Yolda bir
markete uğruyorum. Hoşgörü satın alıyorum kasaya geliyorum kredi kartımı
uzatıyorum. “Burada geçmez” diyor kasiyer. “Nasıl yani?” diyorum.” Burada her
bir şey satın aldığınızda yerine sizden bir şey vermeniz gerekir ödeme olarak”
diyorlar. “ Ne bırakabilirim ki kendimden?” diye soruyorum. Hoşgörüyü tartıyor
kasiyer ve “ Yargılarınızı ve egonuzu bırakırsanız yeterli” diyor. Çıkartıp
bırakıyorum istediklerini. Hoşgörümü paketliyor ve harika bir gülümsemeyle”
Diğer reyonlara baktınız mı? İşinize yarayacak çok şey var burada. Vaktiniz
yoksa başka zamanda uğrayabilirsiniz biz hep açığız” diyor. “ O zaman paketim
burada kalsın biraz daha dolaşayım” diyorum ve reyonların arasına dalıyorum
keyifle. Empati buluyorum bir kenarda, sevgiye rastlıyorum ön stantta, affetmeyle ilgili promosyon ilişiyor gözüme
sol tarafta, hakikat ve dürüstlük paketini
ikisi bir arada olarak sunuyorlar; atıyorum hepsini sepete; gözüme ne ilişirse
dolduruyorum. Tekrar kasaya geliyorum, aldıklarımı kasadan geçirirken güler
yüzlü kasiyer; boşaltıyorum ceplerimi. Neler mi bırakıyorum orada? Ön yargılarımı, korkularımı, endişelerimi, bilinçaltımdaki kalıpları, nefretimi,
öfkemi, kuşkularımı, batıl inançlarımı; ne geçiyorsa elime bırakıyorum orada…
Bir kuş gibi özgür eve
geliyorum, aldıklarımı boşaltırken paketlerden şarkı söylüyorum. Hepsini
yerleştirip bir kahve yapıyorum kendime ve geçiyorum salona. Aman Tanrım! İki
dünyam da ben giderken leş gibiydiler, sönüktüler. Oysa şimdi pırıl pırıl
parlıyorlar. Onları elime alıp salon büfesine seğirtiyorum. Büfenin aynasından
yansımalarına bakıyorum; o kadar güzeller ki!
Aniden gözüm kendime takılıyor. Gerçek mi bu acaba? Onlar mı parlıyor
yoksa ben mi? Bu ışıldama dünyalarımdan mı geliyor benden mi?
Artık biliyorum. İç
dünyamı değiştirince dış dünyam da güzelleşiyor, parlıyor. Bunun bir mesaj
olduğunu hissediyorum içimde. O yüzden yardım istiyorum sizden. Lütfen iç
dünyanızı değiştirin. Değiştirin ki birlikte parıldayarak dış dünyamızı
değiştirelim. El ele, birlikte…
Parıldayarak katılın
bana,
Sy
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder