10 Nisan 2012 Salı

İfade problemi…

Aslında bu problem özetle “ifade etmek “gerekirse kendi kendimizi baltalamaktan başka bir şey değildir. “Pişmiş aşa su katmak” deyişiyle de kısaca özetleyebiliriz. Peki, ne yaparız, nasıl kendimizi başkalarına olduğumuz gibi, yanlış anlaşılmadan anlatabiliriz?

İfade kelimesinin sözlükteki tanımı şöyle: düşünceyi, duyguyu söz ya da hareketle dışa vurma, anlatım. Günlük hayatta bu ifadeyi gerek negatif gerekse pozitif olarak kullanırız. Canımız nasıl istiyorsa, ne istiyorsa ifadeye o anki istediğimiz anlamı yükleriz.  En çok kullandığımız daha doğrusu yaygın olarak kullandığımız ifade şekli konuşmaktır. Kendimizi en çok konuşarak ifade ederiz. Hatırlıyorum da ben küçükken annem misafirliğe gittiğimizde bir tek bakışı ile de bana çok şey ifade edebilirdi. Konuşmasına bile gerek kalmazdı. Hele bir de o bakışlara tek kaş havaya kalkarak eşlik ederse bunun anlamı daha da derindi. Neyse konudan ayrılmayalım…

Bana göre ifade bir insanın gerçek duygu ve düşüncelerini dürüstçe ortaya koyması demektir. Bu ister konuşarak, ister bakışarak, ister beden dili ile olsun sonuçta aradığım kıstas dürüstlüktür. Çünkü ancak o zaman karşımdaki insanı da kendini ifade etmesi için yüreklendirmiş, harekete geçirmiş olurum.  Son zamanlarda karşımdaki kişinin kendini ifade edebilmesi için elimden geleni yapıyorum. İnsanlar belli kalıplara sıkışıp kalmışlar sanki. Günlük konuşmalarda toplasanız on ya da on beş cümleyi geçmeyen kalıplarımız var. Yerli yersiz bu cümleleri tekrar edip duruyoruz. Otomatiğe bağlamışız.

-“ Merhaba, nasılsın?”
-“İyidir, sen?”
-“ Ne olsun, bildiğin gibi.”

Böyle kısır konuşmalar içinde kendimizi ifade etmemiz biraz karmaşık gibi geliyor bana. Hele sinir katsayımızın arttığı anlar vardır ki; işte o anlar kendimizi bir dinlesek; sesimizi, kelimelerimizi, beden dilimizi bir gözlemleyebilsek; işte o zaman anlarız ne kadar ifade yoksunu bir durumda olduğumuzu. Bazen de içe kapandığımız anlar gelir. Durum ne olursa olsun duygu ve düşüncelerimizi açıklamaz, içimize atarız. “ Beni tanısaydı ne düşündüğümü bilirdi” ya da “ Beni umursamıyor ki, ne düşündüğümü umursasın” gibi duygusal durumlarda gezinip dururuz.

Ne hissettiğimizi, nasıl anladığımızı, neye ihtiyacımız olduğunu, neyin hoşumuza gideceğini ya da gitmeyeceğini önce kendimiz anladığımızda; karşımızdakine de anlatmamız kolay olacaktır. Önce kendimizle dürüst bir iletişim içinde olmalıyız, ardından da başkalarıyla çünkü ifadenin düzgün olabilmesi için bunun gerekli olduğuna inanıyorum. Gözden kaçırılmaması gereken bir nokta daha var aslında. Herkes bizim kadar duyarlı, bizim kadar düşünceli ve anlayışlı olmayabilir. O yüzden bunu da göz ardı etmemek gerekir. Gene de daha önce öne sürmüş olduğumu düşünceme yüzde yüz katılıyorum; dürüstlük. Evet, benim ifade de aradığım temel nitelik dürüstlük. İçten gelen bir ifade her zaman en kuvvetli olan ifadedir.

Her zaman dürüst bir ifadeyle kalmanız dileği ile

Sy

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder