23 Nisan 2012 Pazartesi

Hoşnut olmak güzeldir


Bugün "Çocuk Bayramı" olduğu için çocuksu duygularla doldum taştım sabahtan beri neşeyle doluyum. Aslında benim içimdeki çocuk mutlu, hem de çok uzun zamandır. Ben de bu duygudan oldukça hoşnudum.  Bunun için sıkı çalıştım desem yeridir. Kaybettiğimi sandığım çocuğu buldum çıkardım ortaya. Besledim o çocuğu, doyurdum ve şimdi ikimiz çok mutluyuz. Bütünüz, tamamlandık. Bayramı da fırsat bildim anlayacağınız daha bir coştum.

Sabah kahvaltımı ederken sitenin içi çocuk sesleri ile kaynıyordu. Yerlisi yabancısı her dilden cıvıltı vardı etrafta. Kahvemi alıp onları seyretmek için bahçeye çıktım. Bir tanesi vardı ki aralarında hemen dikkatimi çekti. Yeni yeni yürüyordu küçüğüm. Adımları o kadar sarsaktı ki düştü düşecek derken, kollarını sallayarak kendinden büyüklerin peşinden seğirtiyordu bir o yana bir bu yana. Bacakları bezden dolayı hafif çarpık duruyordu ancak O kendinden emin bir şekilde adımlarını atıyordu, hoşnuttu halinden. Ağzından sevinç nidaları dökülüyordu, gözleri ışıl ışıldı.

Kesinlikle haz alıyordu bahçede olmaktan, büyüklerle oynamaktan, düşmekten, kalkmaktan; alabildiğine mutluydu. Büyükleri her yetişip yakaladığında kendinden emin bir şekilde bir çığlık patlatıyordu. Kutluyordu kendisini, hatta yetinmeyip alkışlıyordu kendini o minik elleriyle. Kahkahaları duyulmaya değerdi. Usta hissediyor olmalıydı kendini bu yakalama oyununda. Beklentisi yoktu, sadece oyunda olmak yetiyordu O’na. İyi yürüdüğünü ve iyi koştuğunu düşünüyor olmalıydı ki açıkça bir mücadele içindeydi kendinden yaşça büyük olanlarla.

Annesinin gözü korkmuş olmalıydı O’nun bu pervasız hareketlerinden. Ara sıra önüne geçip durdurmaya ya da elini yakalamaya çalışıyordu. Ancak O usta manevralarla atlatıyordu annesini, sınırlarını zorluyor ve her seferinde başarıyordu. Baba ise destekliyordu O’nu:“Haydi kızım durma koş yakala arkadaşlarını” diye teşvik ediyordu ara sıra. O zaman daha bir özgüvenli bir şekilde şöyle bir sallanıyordu yerinde, dengesini bulup tekrar atılıyordu ileriye doğru. Bir gülücük ve usta bir manevra ile anneyi atlatıp hedefe varıyordu ufaklık.

Düşüyordu bazen ancak hiç utanç duygusu yoktu, doğal bir hoşnutluk vardı bu çocukta. Kendinden hoşnuttu bu çocuk. İçindeki doğal duyguların yüzeye çıkmasına izin veriyordu. Keyif alıyordu o an ’dan. İşi buydu. Hiçbir tatlı söz ya da dikkatini dağıtmak için gösterilen sevdiği bir oyuncağı O’nu yaptığı işten geri bırakamıyordu. Ödüle karnı toktu, övgü istemiyordu. O kendi kendini takdir ediyordu zaten. İçindeki özle bağını koparmıyordu ve böylece sadece kendi istediğini yapıyordu.  O kendisi ile bütündü ve kendi mükemmel deneyimini yaşıyordu.

Kahvemi bitirip içeri girerken kulaklarımda O’nun azimli çığlık ve kahkahaları yankılanıyordu. İçimdeki çocuğa kulak verdim bir an. O’da mutluydu ve hoşnuttu kendinden. Yaptıklarından ve deneyimlerinden haz almayı geçte olsa tekrar bulmuştu; yenilenmişti içimdeki çocuk. Ne güzel bir tesadüftü gözlemlediğim; bahçemdeki çocuk ve içimdeki çocuk… Tesadüf diye bir şey var mı? Var veya yok; ben minnettarlıkla kabul ettim kendimi ve içimdeki çocuğu. Bahçemdeki de bonus oldu bugün bana...

Sevgiyle kalın,

Sy

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder