22 Nisan 2012 Pazar

2002 Model Aşk


Erkek soruyor: “Fırtınada ne yaptın, korktun mu?” Kız cevap veriyor:” Evet, yere düştüm, daha doğrusu uçtum. Rüzgar savurdu beni. “ Erkek yumuşak bir hareketle kızın elini tutuyor ve cevap veriyor:” Uçarsın tabii ki, yaprak gibisin. Ben okulda olsaydım tutardım seni, korurdum.”

Şubat ayının ortalarında başlayan bu aşk doludizgin devam ediyor. Bu aşkın kahramanları 2002 doğumlu. Bir dostumun yakışıklı oğlu ile sıra arkadaşı olan bir kız arasında filizlendi bu aşk. O kadar tatlılar ki, anlatılmaz yaşanır derler ya gerçekten şahit olmanız lazım ne demek istediğimi anlayabilmek için. Oğlan çekingen, şimdiye kadar iki kez elini tutabilmiş sadece. Oysa kızımız bıcır bıcır, saçlarını okşuyor sürekli oğlanın. “ O kadar yumuşak ki saçların çok güzeller” diyor. Oğlumuz utanıyor kıpkırmızı kesiliyor. Ara sıra heyecandan kız kekeliyor ve susuyor. Oğlan “ Susma konuş, ben zaten kekeliyorum, önemli değil” diyor. Sımsıcak gülüşüyorlar ve kah kekeleyerek, kah gülerek aşklarını yaşıyorlar.

Aileler şaşkın izliyorlar bu aşkı. Bu yaşta böyle bir tutkuya rastlamamışlar her iki tarafta. Her hafta sonu sıra hangi annede ise; ikisini alıp sinemaya, oyun parklarına götürüyorlar. Yalnız programı kızımız belirliyor. Araştırıyor, iki aşık telefonlaşıyorlar ve karar veriyorlar hafta sonu ne yapmak isterlerse onu yapıyorlar; sinema, konser, gösteri, oyun parkı… Bu buluşmalarda görevli anne hepten şaşkın anlatıyor: “ Gittiğimiz yerde önden yürüyorlar. Sohbet edip, gülüşüyorlar. Yemek yerken birbirlerinin ağzına patates kızartması uzatıyorlar. O kadar mutlular ki, rahatsız etmemek için arkadan yürüyorum. Sanki anneleri değilmişim gibi davranıyorum. Onlar da baş başa buluşmuş gezen bir çift gibi davranıyorlar. Etraftan insanlar bakıyor ve gülümsüyorlar. Bizimkilerde selam verip yollarına devam ediyorlar. Kıza ince mavi bir bileklik hediye aldık geçen gün. Teşekkür ederim deyip sarılıp oğlumu öptü. Bir an oğlumun bayılacağını sandım.”

“Üşüdün mü?” diyor kız. “ Yo hayır ben hiç üşümem” diye cevap veriyor genç aşık. Oysa titriyor, donuyor. Oyun parkına dalıyorlar birlikte. Kızımız hırslı “Şimdi parçalayacağım seni” diyor. “ Parçala beni” diye cevap veriyor oğlumuz. “ Sen parçalarsan bana bir şey olmaz” diye ekliyor. Etrafta kulak misafiri olan herkes gülmeye başlıyor. “ Rüya gibi bir aşk” diye anlatıyor dostum. Bizimkilere benzemiyor biliyor musun ben hayatımda böyle aşk yaşamadım” diye ekliyor.

Çocuklar masumdur, öyle doğarlar. Koşulsuz severler, sevgi yayarlar. Bizlerde masum doğarız ancak sonra ne oluyorsa o masumluğumuza doğallığını yitiriyor. Sevgiler çıkar ilişkisine dönüşüyor ara sıra, raydan çıkıyor. Çocuklar da cesaret oluyor, korkusuzlar. Tüm duygu ve düşüncelerini açıkça ortaya koyuyorlar. Maskeleri yok, oldukları gibiler. Saflar ve özgünler. Geçmişin yükünü bilmiyorlar çünkü bir geçmişleri yok henüz, oluşmamış. Gelecek korkusu yaşamıyorlar çünkü an’ı yaşarken geleceklerini yeni yeni oluşturuyorlar. Alabildiğine özgürce…

“Çocukların hiçbir şeyi yok, sorunları yok, korkuları yok” diyorum dostuma. “Onların yolculuğu yeni başladı, korkusuzca ve özgürce sevgi dünyasına dalıyorlar. Hiçbir bedel ödemiyorlar ve bedelin ne olduğunu bilmiyorlar. İşte bu yüzden katıksız bir aşk ve mutluluk içindeler. Layık oldukları güzel bir dünyada yaşıyorlar, bizim onlara öğretecek şeyimiz kalmadı aslında; onlardan öğrenmemiz gereken çok şey var galiba” diye ekliyorum.“Haklısın“diyor dostum.“ Onlar basitçe yaşıyorlar aşklarını, birbirlerine sahip olmak onlara yetiyor. Hep bu duygularla ve bu durumda kalsınlar yaşadıkları sürece. Ancak o zaman mutlulukları daim olur.”

Her ikimizin de gözünde yaşlar beliriyor, dalıyoruz anılara. Acaba ben ilk kez ne zaman bu saf aşkı tatmıştım? Ne zamandı? Kapatıyorum gözlerimi dalıyorum hayallerime…

Herkese bu model aşk nasip olsun ve daim olsun sevgiyle,

Sy

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder