Bugüne kadar yazdığım
yazılarıma bir göz attım. Anlatmaya çalıştıklarım hem kendi hayatımda, hem de
başkalarının hayatlarında rastlanacak olaylardan derlenmiş. Hayatımı
gözlemlemişim ve deneyimlerimi paylaşmışım. Umarım işinize yaramıştır. Okurken
en azından kendinizi yalnız hissetmemişsinizdir.
Her ne kadar aynı dünya
üzerinde yaşasak da mesafeler bazen insanı yalnız hissettiriyor. Başımıza gelen
olaylarda çoğu zaman o yalnızlığı algılıyoruz ve olayı kişiselleştiriyoruz.
Olay kaynaklı sorunları da sadece bize özel olarak nitelendirip çektiğimiz acı
ve sıkıntıları kendimize aitmiş gibi benimsiyoruz. Oysa öyle değil. Yerler, mekanlar ve insanlar farklı ancak olaylar hep belli başlı bir çember etrafında
gelişiyor. Bugün benim şu an çektiğim sıkıntıyı bir başka biri farklı bir yerde
aynı an ’da yaşayabiliyor. İsimler farklı, renkler farklı, mekânlar farklı,
tepkiler farklı ancak dertler aynı. Hiçbir dert kendimize özel değil. Herkes
aynı dertten mustarip olabilir anlayacağınız. Değişen tek şey verilen tepkiler,
algılar ve bakış açıları.
Böyle düşündüğümüz
zaman bireysel değil toplumsal yaklaşmış oluyorum olaylara. Doğru mu bu
yaklaşımım acaba? Bir bakıma doğru olduğunu hissediyorum çünkü ben kendimi
Bütün ’ün parçası olarak hissediyorum. Herkesi Bir varsayıyorum. Ancak bu
şekilde düşünerek genel olan her şeye bir katkı sağlayabileceğimi düşünüyorum.
Geç kalmak diye bir şey yoktur diyorum kendi kendime. Önemli olan bir yerlerden
başlamak, gerisi gelir. İnanıyorum buna. Gözlemliyorum ve gerekeni bulmaya
çalışıyorum. Sonra elimden geleni ve mümkün olanı yapmaya gayret ediyorum. Tek
istediğim imkânsızın başarıldığını görmek: Koşulsuz sevgi...
Koşulsuz sevginin
önemini biliyorum. Bu bizi bütün hissettirecek olan en birincil faktördür.
Çünkü seversen zarar vermezsin veya zarar üretecek durumda olmazsın. Farklı bir
biliş içinde olursun. Mükemmel bir insan olmak değil seven insan olmak
gerekiyor diye düşünüyorum. Sevgi her kapının kilidini açacak bir yeteneğe
sahip. Bir de karşılık beklemeden sunulduğunda daha özel oluyor, daha güzel
oluyor, daha BÜTÜNleyici ve BİRleştirici oluyor. Gerisi de kendiliğinden
geliyor. Akıyor.
Hayatımızın her
evresindeki olaylara, bize, yaşamın kendisine kocaman bir şefkat demeti sunuyor
sevgiyi vermeyi bilmek. Koşulsuz sevgiyi her hücrende hissetmeye başladığında
ışıldayıp etrafını da aydınlatıyorsun. İlk zamanlarda bir parça hayal kırıklığı
oluyor bir değişiklik gözlemleyemezsek eğer. Bu da beklenti içinde olmayı
bırakmama halimizden kaynaklanıyor. Beklentiyi de bir kenara katlayıp
kaldırdıktan sonra sevgiyi oluk oluk akıtıp değişimi başlatabiliriz. Neden
olmasın? Denemeye değer bence.
Unutmayalım ki ruhumuz
sevgi ister, evrendeki her şey de olduğu gibi ruhumuzun da temel besin maddesi
sevgidir. Seven insan, sevgi sunabilen insan; ruhunla da bütünleşmeyi başarmış
insandır. Zihni, bedeni, ruhu ile bir uyum içinde olan insan ise; insan olmayı
bilen insandır bana göre. Önemli mi peki insan olmayı bilmek? Benim için
yaşamın yaşam olmasını sağlayan şeydir insan olmayı bilmek. Bilirsen yaşarsın
çünkü. Aksi takdirde yuvarlanıp gidersin. Seçimini kendin yap!
Ne kadar seversen o
kadar özgür olursun. Hiçbir yargıya, baskıya, eleştiriye, geçmişe, geleceğe
takılmazsın eğer sevebilmeyi başarırsan. Sevgi seni an’ da tutar ve sende
yoluna devam edersin. Zihninde sevgiden başka bir şey olmadığında, karşılık beklemediğin de kendini de hissedebilirsin. Görebilirsin kendini tüm
çıplaklığınla.
Sevgiyle kalın,
Sy
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder