Ne kadar moda oldu
değil mi? Hemen herkesin bir koçu var artık. Kariyer koçu, yaşam koçu, evlilik
ve ilişkiler koçu, satış ve pazarlama koçu, spiritüel koç, bireysel koçluk,
yönetici koçluğu, motivasyon koçu, kurumsal koçluk, nefes koçu gibi daha
sayamadığım kadar alanda koçluk hizmeti var.
Dört sene öncesine
kadar ben bunlardan bir haberdim. Koçluk denilen hizmetin olduğunu biliyordum.
Ancak bu sadece kurumsal koçlukla kısıtlıydı benim kafamda. Bu da danışmanlık
demekti. Yani şirketlere danışmanlık yapan, başarılarını ve performanslarını
arttıran kurumlar olarak algılıyordum bu hizmeti.
Sonrasında bir
vesileyle benim hayatıma ve görüş alanıma girince bu koçluk meselesi; nedir ne
değildir fazlasıyla bilgi sahibi olmaya başladım. Kendim de bir motivasyon koçu
ile çeşitli çalışmalar yaptım. Şimdi ise spiritüel koçluk hizmeti almaktayım.
Vurgulamak isterim ki ben bir yaşam koçu değilim. Yazılarım kişisel gelişim
alanında olduğu için, keza kitaplarım da öyle; herkes benim koç olduğum
yanılgısına düşüyor. Oysa ben sadece kendi kendimin koçuyum. Yazdıklarım ve
paylaştıklarımda benim kendi deneyimlediklerimdir.
Bir meslek popüler
olmaya başladığında seveni olur yereni olur. Normaldir çünkü evrende her zaman “yin
ile yang” söz konusudur. Bu işi tam bir zırvalık olarak görenlerde var, yere
göğe koyamayanlar da. “Bunca kötülük ve sorunun içinde böylesine bir dünyada
yaşarken nasıl bu kadar pozitif olabiliriz ki?” diyenler ise oldukça fazla. Uygulamaları yapıp başarı alamayanlar ise
“Madem o kadar faydalıydı niye bende bir halta yaramadı o zaman?” demeye
başlarlar. Birde her yazana, her yayınlanana “ evet, evet” diyen bir kesim
vardır. Genelde bu evet’çiler; olayı tam içlerinde çözemeden “ evet” dedikleri
için kısa bir zaman sonra “ yaptım ama palavraymış” diyen kısma doğru bir kayış
yaşamaya başlarlar.
Bana göre en büyük
yanılgılardan bir tanesi de kişisel gelişim yardımı veren insanların “Olayları
iplemeyin, boş verin; hayata bir kez geliyorsunuz tadını çıkarın, umursamayın,
ilgilenmeyin” dediklerini zannetmektir. Kişisel gelişim “Hayatı salla gitsin,
boş ver” demek değil ki. Hastaysan ilacını bırak, sevmiyorsan işini bırak,
mutlu değilsen kocanı, karını boşa, çocuğundan sıkıldıysan çocuk esirgeme
kurumuna ver, evinden sıkıldıysan kalk başka eve git- paran olsa da olmasa da- burnunu
beğenmiyorsan kırdır baştan yaptır; bu demek değil kişisel gelişim. Hiçbir yaşam
koçu da bunları söylemez zaten.
Hani bazen ne
yapacağını bilemediğin ve cevaplar aramaya başladığın ancak destek bulamadığın
zamanlar vardır ya; hani uykudayken aniden uyandığın anların vardır ya; hani
var olan potansiyelini de kendinle birlikte bir yerlere gömmüşsündür ya; hani
okuyup uygulayıp da bir işe yaramadığına inandığın öğretiler vardır ya; hani
başkalarına bakıp ne kadar faal olduklarını gözlemlediğin ama kendine
baktığında hiç hareket algılamadığın anlar vardır ya; işte böyle anlarda
istediğin ve inandığın takdirde sana uzanacak bir yardım eli mutlaka vardır bir
yerlerde. Peki işe yarar mı?
Kendi adıma cevap
vermem gerekirse eğer, evet; işe yarıyor. Nasıl mı yarıyor? Bu tamamen size
bağlı. Eğer vaz geçemediğiniz kalıp ve inançlarınızı elden çıkarmayı düşünmüyorsanız
bu size anlamsız gelecektir. Bunu yapmak ve denemek isteyen sizsiniz. Bu işe
kalkıştığınızda kendinizin tamamını bu işe dahil etmeniz lazım. Neye
inanacağınıza, neyin kıymeti olduğuna, neyi istediğinize, ne kadar istediğinize
hep siz karar veriyorsunuz. Dolayısıyla bu işin nereye gidip gitmeyeceğine,
başarılı olup olmayacağına da karar veren siz oluyorsunuz.
Koşullu yardım
alırsanız koşullu başarı sağlarsınız. Tam anlamıyla içinize dönmez ve toptan
bir temizliğe girişmezseniz, belli bir zaman sonra temizlediğinizi
zannettiğiniz kalıplarınız, yargılarınız ve bıraktım kurtuldum dediğiniz her
şey size geri dönecektir. İnanın buna. Sonrasında da “ Aman bırak ya palavra”
faslına geçiş yapıyorsunuz istemeden, elinizde olmadan.
Her gün değişik bir
uygulama, yeni bir akım çıkıyor ortaya. Bunların büyük bir bölümü eski
öğretilerin kolajlanmış şeklidir. Bunlar çok önceden de vardı, bugün de var.
Ötelemeyin, anlamaya çalışın. Eskiden beri var olan öğretiler bir işe yarasaydı
bugün hala bu sorunlarla uğraşıyor olmazdık diye düşünebilirsiniz. Doğrudur.
Ancak herkesin bir konuyu ele alışı, değerlendirişi, uygulayışı farklı
olabilir. Dolayısıyla öğreti tektir, ancak kişilerin kabullenişi farklı
olabilir. Öyle değil mi? Belki de bu yüzden hala gelişim ve değişimin
peşindeyizdir.
Hayat mucizeler ve
güzelliklerle dolu. Kendinizi bunlardan mahrum etmeyin. Eğer bir koçla
çalışmayı tercih etmiyorsanız, kaldı ki böyle bir mecburiyetiniz zaten yok;
değişmeyi düşünün. İsteyin ve harekete geçin. Bakış açınızı değiştirin. Kendinizi
inceleyin ve kalıplarınıza bir göz atın. Sınava girer gibi çalışın üzerinizde ve
irdeleyin kendinizi. Öncelikle her şeyi dert etmekten vaz geçin. Küçük
adımlarla değişime gidin, gün be gün. Her şeyi top yekûn değiştirmeye
çabalamayın. Listeler çıkarın kendinize, önceliklerinizi belirleyin. Çalışın bu
liste üzerinde. Harcayacağınız emek boşa giden bir emek olmayacaktır. Sonuçta
uğraş verdiğiniz şey sizin hayatınız.
Okuyun, inceleyin,
anlayın, karar verin, harekete geçin. Her kafadan bir ses çıkar, siz kendi
içinizden gelen sesi dinleyin. Doğruyu gösterecektir. Düşünün ve
gerçekleştirin.
Sevgiyle kalın,
Sy
Heralde en zor olan 'O' ilk adım ...Niyet edip başlayınca hayatta bir çok şeylerin olması gerektiği gibi olduğunu görebiliyor ve değişmenin keyfine varılıyor..
YanıtlaSilsevgiler.
Sulhan