7 Nisan 2012 Cumartesi

Yaşam koçluğu üzerine…


Ne kadar moda oldu değil mi? Hemen herkesin bir koçu var artık. Kariyer koçu, yaşam koçu, evlilik ve ilişkiler koçu, satış ve pazarlama koçu, spiritüel koç, bireysel koçluk, yönetici koçluğu, motivasyon koçu, kurumsal koçluk, nefes koçu gibi daha sayamadığım kadar alanda koçluk hizmeti var.

Dört sene öncesine kadar ben bunlardan bir haberdim. Koçluk denilen hizmetin olduğunu biliyordum. Ancak bu sadece kurumsal koçlukla kısıtlıydı benim kafamda. Bu da danışmanlık demekti. Yani şirketlere danışmanlık yapan, başarılarını ve performanslarını arttıran kurumlar olarak algılıyordum bu hizmeti.

Sonrasında bir vesileyle benim hayatıma ve görüş alanıma girince bu koçluk meselesi; nedir ne değildir fazlasıyla bilgi sahibi olmaya başladım. Kendim de bir motivasyon koçu ile çeşitli çalışmalar yaptım. Şimdi ise spiritüel koçluk hizmeti almaktayım. Vurgulamak isterim ki ben bir yaşam koçu değilim. Yazılarım kişisel gelişim alanında olduğu için, keza kitaplarım da öyle; herkes benim koç olduğum yanılgısına düşüyor. Oysa ben sadece kendi kendimin koçuyum. Yazdıklarım ve paylaştıklarımda benim kendi deneyimlediklerimdir.

Bir meslek popüler olmaya başladığında seveni olur yereni olur. Normaldir çünkü evrende her zaman “yin ile yang” söz konusudur. Bu işi tam bir zırvalık olarak görenlerde var, yere göğe koyamayanlar da. “Bunca kötülük ve sorunun içinde böylesine bir dünyada yaşarken nasıl bu kadar pozitif olabiliriz ki?” diyenler ise oldukça fazla.  Uygulamaları yapıp başarı alamayanlar ise “Madem o kadar faydalıydı niye bende bir halta yaramadı o zaman?” demeye başlarlar. Birde her yazana, her yayınlanana “ evet, evet” diyen bir kesim vardır. Genelde bu evet’çiler; olayı tam içlerinde çözemeden “ evet” dedikleri için kısa bir zaman sonra “ yaptım ama palavraymış” diyen kısma doğru bir kayış yaşamaya başlarlar.

Bana göre en büyük yanılgılardan bir tanesi de kişisel gelişim yardımı veren insanların “Olayları iplemeyin, boş verin; hayata bir kez geliyorsunuz tadını çıkarın, umursamayın, ilgilenmeyin” dediklerini zannetmektir. Kişisel gelişim “Hayatı salla gitsin, boş ver” demek değil ki. Hastaysan ilacını bırak, sevmiyorsan işini bırak, mutlu değilsen kocanı, karını boşa, çocuğundan sıkıldıysan çocuk esirgeme kurumuna ver, evinden sıkıldıysan kalk başka eve git- paran olsa da olmasa da- burnunu beğenmiyorsan kırdır baştan yaptır; bu demek değil kişisel gelişim. Hiçbir yaşam koçu da bunları söylemez zaten.

Hani bazen ne yapacağını bilemediğin ve cevaplar aramaya başladığın ancak destek bulamadığın zamanlar vardır ya; hani uykudayken aniden uyandığın anların vardır ya; hani var olan potansiyelini de kendinle birlikte bir yerlere gömmüşsündür ya; hani okuyup uygulayıp da bir işe yaramadığına inandığın öğretiler vardır ya; hani başkalarına bakıp ne kadar faal olduklarını gözlemlediğin ama kendine baktığında hiç hareket algılamadığın anlar vardır ya; işte böyle anlarda istediğin ve inandığın takdirde sana uzanacak bir yardım eli mutlaka vardır bir yerlerde. Peki işe yarar mı?

Kendi adıma cevap vermem gerekirse eğer, evet; işe yarıyor. Nasıl mı yarıyor? Bu tamamen size bağlı. Eğer vaz geçemediğiniz kalıp ve inançlarınızı elden çıkarmayı düşünmüyorsanız bu size anlamsız gelecektir. Bunu yapmak ve denemek isteyen sizsiniz. Bu işe kalkıştığınızda kendinizin tamamını bu işe dahil etmeniz lazım. Neye inanacağınıza, neyin kıymeti olduğuna, neyi istediğinize, ne kadar istediğinize hep siz karar veriyorsunuz. Dolayısıyla bu işin nereye gidip gitmeyeceğine, başarılı olup olmayacağına da karar veren siz oluyorsunuz.

Koşullu yardım alırsanız koşullu başarı sağlarsınız. Tam anlamıyla içinize dönmez ve toptan bir temizliğe girişmezseniz, belli bir zaman sonra temizlediğinizi zannettiğiniz kalıplarınız, yargılarınız ve bıraktım kurtuldum dediğiniz her şey size geri dönecektir. İnanın buna. Sonrasında da “ Aman bırak ya palavra” faslına geçiş yapıyorsunuz istemeden, elinizde olmadan.

Her gün değişik bir uygulama, yeni bir akım çıkıyor ortaya. Bunların büyük bir bölümü eski öğretilerin kolajlanmış şeklidir. Bunlar çok önceden de vardı, bugün de var. Ötelemeyin, anlamaya çalışın. Eskiden beri var olan öğretiler bir işe yarasaydı bugün hala bu sorunlarla uğraşıyor olmazdık diye düşünebilirsiniz. Doğrudur. Ancak herkesin bir konuyu ele alışı, değerlendirişi, uygulayışı farklı olabilir. Dolayısıyla öğreti tektir, ancak kişilerin kabullenişi farklı olabilir. Öyle değil mi? Belki de bu yüzden hala gelişim ve değişimin peşindeyizdir.

Hayat mucizeler ve güzelliklerle dolu. Kendinizi bunlardan mahrum etmeyin. Eğer bir koçla çalışmayı tercih etmiyorsanız, kaldı ki böyle bir mecburiyetiniz zaten yok; değişmeyi düşünün. İsteyin ve harekete geçin. Bakış açınızı değiştirin. Kendinizi inceleyin ve kalıplarınıza bir göz atın. Sınava girer gibi çalışın üzerinizde ve irdeleyin kendinizi. Öncelikle her şeyi dert etmekten vaz geçin. Küçük adımlarla değişime gidin, gün be gün. Her şeyi top yekûn değiştirmeye çabalamayın. Listeler çıkarın kendinize, önceliklerinizi belirleyin. Çalışın bu liste üzerinde. Harcayacağınız emek boşa giden bir emek olmayacaktır. Sonuçta uğraş verdiğiniz şey sizin hayatınız.

Okuyun, inceleyin, anlayın, karar verin, harekete geçin. Her kafadan bir ses çıkar, siz kendi içinizden gelen sesi dinleyin. Doğruyu gösterecektir. Düşünün ve gerçekleştirin.

Sevgiyle kalın,

Sy

1 yorum :

  1. Heralde en zor olan 'O' ilk adım ...Niyet edip başlayınca hayatta bir çok şeylerin olması gerektiği gibi olduğunu görebiliyor ve değişmenin keyfine varılıyor..
    sevgiler.
    Sulhan

    YanıtlaSil