Başkalarına zarar
verecek davranışlarda bulunuyoruz. İlişkilerimizi mahvediyoruz. Hayallerimizi
çöpe atıyoruz. Kendimize bile düşman olabilecek duruma geldik sayılır. Her gün
gazetelerde, televizyonlarda inanılmaz haberlerle karşılaşıyoruz. Kanımız donuyor
duyduklarımız karşısında. Sanki herkes birbirini kırıp, üzerine basmaya
çabalıyor. Neden?
Kendimizin düşmanı
olduğumuz gibi, başkalarına da düşmanlık besler olduk. Hayat şartları, ekonomik
zorluklar ardına sığınarak her geçen gün kaybetmekte olduğumuz duygularımızı
sabote etmek için birbirimizle yarışıyoruz. Öfke, hoşnutsuzluk, utanç, korku,
güvensizlik almış başını gidiyor ve dur diyen yok. İçimizdeki karanlık güçler
aydınlığımıza savaş açmış sanki. İlginç değil mi?
Medya veya televizyonda
yer alan şiddet içeren haberlerin dışında bir de kanıksadığımız; normal hayat düzeni içinde olmasını normal
karşıladığımız; şiddetsiz gerçekleşen istismarlar var ki onlara değinmeden
edemeyeceğim. Hemen hemen her iş kolunda farklı kazanç elde etmenin yollarını
bulmakta üstümüze yok. Hep bana zihniyeti içinde yaptığımız her türlü haksız
kazanç girişimini legal göstermeye çabalamaktayız. Bazen ruhumuz bile duymuyor
cebimize girip hakkımıza el uzatanları…
Neden
böyle yaptılar? Niçin kimse ses çıkarmadı? Nasıl çalabilmişler? Ne? Nasıl? Kim?
Niye? Çünkü
duygularımızın soyu tükenmekte de ondan… Doğa da canlıların, doğal kaynakların
soyunu tükettiğimiz gibi artık bizi biz yapan insani duygularımızı da
kurutuyoruz farkında mısınız?
Buna engel olmak bizim
elimizde diye düşünüyorum. Yapacağımız tek şey duygularımızın hangi lisanda
konuştuğunu çözmek. Eğer onlarla aynı dili konuşmaya başlayabilirsek yeniden
bir ‘bütün ‘ olma şansını
yakalayabiliriz. Duygularımız akıcıdır ve çok yönlüdür. Böylece bizim daha
derin ve net düşünmemize yardımcı olurlar. Yeter ki onların ne dediğini
anlamaya çalışalım; bize verdikleri mesajları çözebilelim.
Öfke, sıkıntı,
huzursuzluk, nefret, korku, üzüntü, panik, kıskançlık, mutluluk, sevinç, huzur,
gurur, dehşet, haz adına ne derseniz değin hepsinin bize verdiği açık bir mesaj
vardır. Bu mesajı iyi okuyabilmek için içimizdeki sesi dinlemeyi bilmeli ve ‘sevgi’nin verdiği sıcaklığa kendimizi
açmayı bilmeliyiz. Bizler insanız ve duygularımız var. Bunu unutmamalıyız. Eğer bu bilincimizle savaşmamızı gerektiriyorsa
savaşalım. Sahip olduğumuz bütün duyguların
ve bunların bize kattığı özelliklerimizin farkında olursak eğer, kazanacağımız
şey sevgi olacaktır.
Duygularımız her zaman
ifade edilmeyi isterler. Onlara var olma hakkı vermemiz gerekir. Böylece ifade
edildiklerinde rahatlar ve sorun çıkartmazlar. Onları ifade edemeyip
bastırdığımızda da bizi tüketmek için bir yarışa girerler ve farkında olamazsak
eğer; kazanan taraf onlar olur. Kendimizi umutsuzluk içinde buluruz ve
inciniriz. Sonrasında korku, öfke, nefret koşarak gelmeye başlarlar. Biz de
yavaş yavaş içten içe bozulmaya başlarız.
Birçok hayal kırıklığı,
mutsuzluk, acı yaşayabilirsiniz;
hayatınızdan hoşnut olmayabilirsiniz. Yapmanız gereken tek şey kendinizden,
kaynağınızdan beslenmeyi seçmenizdir; başkalarından değil… İçinizdeki güce
dönün. Sorunu çözmenin yolu sevgiden geçer, her şeyi sevmekten. Aynaya
baktığınızda kendinizi seviyorsanız gerisi boş…
Şu anda dışarısı
karlarla kaplı, yollar buz tutmuş. Hava çok soğuk... Duygularımızın da buz
tutmasına izin vermeyelim, donmasınlar. Hele soylarının tükenmelerine asla izin
vermeyelim. Onlara var olma hakkı tanıyalım, anlayalım, aynı dili konuşalım;
bütünün hayrına…
Sımsıcak kalın,
Sy
Fark etmeden sevgiden değil öfkeden medet umuyoruz..Esas değer vermemiz gerekenin bizi biz yapan duygularımıza özen göstermemizi sağlayan bu yazı için çok teşekkürler harika olmuş...
YanıtlaSil