24 Şubat 2012 Cuma

Mis kokan evler ve sabun kokusu… Ya duyguların kokusu?


Temizliği çok severim. Hatta bir zamanlar “ rahatsızlık” boyutunda titizdim. Ne yapalım yani “temizlik imandan gelir” demişlerdi bana bir aralar. Ben de suyunu çıkardım işte ondan sonra. Her şeyin dibine varmak gerekiyor ya tekrar yukarı çıkabilmek için. Ben de vardım dibe şöyle dokunduruverdim ayaklarımı hafifçe; sonra yavaş yavaş yukarı çıkmaya başladım…

Çalıştığım dönemlerde her şeyim kusursuzdu. Evimin temizliği, yemek çeşitlerim, sofra düzenim, eşime ve oğluma olan davranış ve tutumlarım, saçım, manikürlü tırnaklarım, ağdalı bacaklarım. Her şeyi mükemmel yaptığım gibi mükemmel bir zamanlamaya da sahiptim. İş ve ev arasında zamanı o kadar güzel ve yerinde değerlendirirdim ki her şeyi kusursuz ve tertemiz yapmak için zamanım yeterdi. Zaten başka türlü iç huzurum olmazdı ki! Tüm sorumluluklarımı zamanında yerine getirmek benim en birinci vazifemdi.

İşte olduğum günlerde, öğle tatilimde kendi bakım ve kişisel ihtiyaçlarımı, alışverişimi yapardım. İşten çıktığım akşam saatlerinde ve tatil günlerimde ise eve ait olan ihtiyaçlarımı alırdım. Stoklardım. Elimi attığımda çalışan bir bayan olarak aradığımı her zaman gani gani bulabilmem en önemli noktalardan biriydi. Örneğin birkaç günlük yemek pişirip, böler ve derin dondurucuya atardım. Ani gelen misafirlerime çalışan kadın olmama rağmen mükemmel bir ziyafet çekmek çok önemliydi benim için. Çocuğum yemese dahi çocuklu bir evde bulunması gereken her ne var ise benim dolabımda mutlaka vardı. Benim ki yemezse, gelenlerin çocukları yerdi. Hem diğer anneler sorduklarında, istenileni sunabilmek iyi bir anne olduğumun da göstergesiydi aynı zamanda. Hem çalışan bir kadındım hem de anneydim. Evimin düzeni de çok önemliydi. İmkânlarımı zorlamam gerekse de maddi, manevi bir evin olmazsa olmazları vardı. Bir düzen vardı herkesin kabullendiği. İşte ben de o düzeni başarıyla yürürlüğe koymuştum. Zamanı çok iyi kullanırdım doğrusu…

Ancak her şeyin kusursuz ve mükemmel bir zamanlama ile başarıyla yapılması dahi ben de var olan bir eksikliği gideremiyordu. Bir şey eksikti; her şey var sanıyordum, yaptıklarım her şey için yeterli sanıyordum. Ne lazım olabilirdi ki başka? Her şeyi alıp stoklamıştım zaten başka bir şey gerekse bile artık 24 saati öyle bir tüketiyordum ki, vaktim yoktu…

Anladım neyin lazım olduğunu geçtiğimiz son birkaç senede… Saçımı, tırnağımı yaptırmış olmam, evimin stoklarla dolup taşması, etrafıma yetiyor olmam; beni yüzeysel olarak mükemmelleştiriyordu.  Ben ruhumu doyurmuyor, onu aç bırakıyordum. Her şeye vakit buluyor, ona vakit ayırmıyordum. Eksiktim ben… Kendime vakit ayırmıyor, kendimi beslemiyor, üretmiyor ve yaratmıyordum ki… Mevcut olanı tüketiyordum sadece.

Sorumluluklarımı yerine getirmek için çaba sarf ediyordum. Ya kendi sorumluluğum? Herkese, her şeye sevgi, saygı, itina ile yaklaşıyordum. Ya kendime? Evin tozunu alırken, duygularımdaki tozu hiç mi görmüyordum acaba? Camları silerken, sofraya temiz örtüler yayarken, ütüyle çamaşırların kırışıklıklarını açarken hiç mi hayatımdaki pürüzleri, iç dünyamda olan biteni görmüyordum? Neden onlara bir el atmıyordum? Neden iç dünyamı düzene sokup, tozlarını alıp, yapışmış kirlerini kazıyıp çıkartmıyordum? Neden evim mis kokarken duygularım pis kokuyordu benim? Neden etrafıma gösterdiğim saygıyı kendime göstermiyordum? Neden yaymaya çalıştığım sevgiyi önce kendime duyumsayamıyordum? Demek ki bu duygu ve davranışlarım otomatik olarak gerçekleşiyordu. Kalıplaşmış bir yaşam sürmekteydim, çabasız ve monoton… Ne kadar kötü kokuyordum, oysa daha yeni yıkanmıştım…

Kendimi temizledim, hala da temizliyorum. Artık camı açtığımda dışarısı nasıl mis gibi çiçek kokularıyla doluysa; içim de öyle kokuyor. Dolaplarım nasıl düzenliyse, geçmişim de düzenli, derli toplu artık. Bir annenin yavrusunu severken hissettiği şefkat duygusunu kendime de hissedebiliyorum, kendimi seviyorum hem de çok şefkatle seviyorum. Ayrıca saygı duyuyorum kendime, yaşantıma, duygu ve düşüncelerime. Etrafıma verdiğim sevgi ve saygıyı önce kendimde hissediyorum, içime alıyorum bu duyguları, kendimle harmanlıyorum sonra dışarıya sunuyorum artık.

Evim, dolaplarım, perdelerim daha da temiz sanki artık. Her yer mis kokuyor ve düzenli. Hem de bol bol zaman kalıyor her şeyi yapmak için. Daha çok yapılacak şey var çünkü duygularımın dilini biliyorum, anlıyorum, çözdüm. Ruhumun ihtiyaçlarını yazdım vakit buldukça alıyorum, tamamlıyorum. Eksikleri gideriyorum hem de stoklamaya ihtiyaç duymadan.

Mis gibi kokun ve sevgiyle kalın,

Sy

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder