Evet, kendini beğenmiş
biri diyebilir miyim sizin için yoksa kendinizi takdir ediyor, seviyor ve
onaylıyor musunuz?
Eskiden beri yaygın
olan bir kanı vardır: “Kendini beğenmişlik.” Korkutucu bir kavramdır ve kimsenin
bilerek ya da bilmeyerek taşımak isteyeceği bir etiket, sıfat değildir. Genelde
“kötü” algılanır ve o doğrultuda kullanılır. Genel de kendini başkalarından
üstünü gören, kendinden başka kimseyi beğenmeyenler için kullanılır. Bu insanlara
kibirli, burnu büyük gibi sıfatlarda yapıştırırız.
Bir anlamda fiziksel ve
duygusal olarak kendilerini diğerlerinden farklı gören insanlar vardır mutlaka.
Çünkü dünya da böyle üstün olma çabaları her zaman var olmuştur. Gerek maddi
anlamda gerekse diğer konularda. Burası güç savaşlarının yapıldığı er meydanı
gibi... Başrolde her zaman aynı sanatçı var: “Ego.” Ancak sonuç itibarı ile her
türlü kavramı düşüncelerimiz ile bizler oluşturmuyor muyuz? Oluşturduklarımıza sıfatlar
uygun görmüyor muyuz? Neyin doğru, neyin
yanlış, kimin iyi, kimin kötü, ya da kimin üstün ya da üstün değil olduğuna
bizler- yargılarımız- karar vermiyor mu? Bana göre gerçek olan şudur aslında: “Olan
’ın olmasına izin vermek.”
Her kim ne olursa
olsun, nasıl olması gerekiyorsa olmalıdır. Bizim payımıza düşen ise “ olan ’ı sevgiyle ve tam olarak kabul etmek “değil
midir? Gerçek sevgi ve oluş budur. Bunun olabilmesi içinde kendinizi sevmeniz,
takdir etmeniz ve onaylamanız gerekmektedir ki; bu duygularınızı başkaları için de
hissedebilesiniz. Ancak bildiğiniz bir
şeyi sunabilirsiniz öyle değil mi? Gönülden verebilmek için gönlünüzde olması
gerekmez mi? Sunduklarınızın deneyimlediğiniz şeyler olması sunuşu daha anlamlı
kılmaz mı? Bence kılar, sizi bilemem. Benim için yargıların, yapıştırma
sıfatların, yaftalamaların kaybolmaya başlayacağı zaman; gönülden, koşulsuz ve “gerçek olanı” vermeye
başlayacağım zamandır.
Öncelikli olarak
kendinizi sevmeye, takdir etmeye ve onaylamaya başladığınızda; her ne iseniz o halinizi
beğenmeye başlayacaksınız. Bu burnunuzun büyüdüğünü, kendinizi beğenmiş
olduğunuzu, kibirli, egoist olduğunuzu göstermez. Tam tersine bunu
başardığınızda sabır sizinledir, sevgi hep yanı başınızdadır, şefkat kalbinizi
sarıp sarmalamaya başlamıştır. İçinizdeki gücü keşfetmek için yolculuğunuz
hazırdır. Ayrıca belirtmek isterim ki kendinizi
sunmaya başladığınızda, sunduğunuzdan hoşlanmak çok güzel bir duygudur. Doyurucudur.
Evet ruhunuzu besleyen ve doyuran bir duygudur.
Kök salmış düşünceler
inançlarımıza dönüşür. Onlar da duygu ve düşüncelerimize yön verirler. Eğer
bunları anlamamakta direnmeye devam edersek, yaratıcılığımızı yok etmeye
başlarız. Hep duyduğunuzda sizi rahatsız eden “ yargılamamak” kelimesi aslında
sizi rahatlatacak ve kendinize götürecek olan kelimedir. Yardım etmek için
vardır. Bu kelime çok sevecen ve şefkatli bir kelimedir aslında. Oysa her
seferinde “ Aman canım nasıl olur da yargılamamam”; ya da “ Yargılamıyorum ki”
dediğinizde lütfen durun, yapmayın. Başkalarında yargıladığınız şeyler
kendinizde yasakladığınız şeyler olabilir. Yapmaktan korktuğunuz şeyler
olabilir. Yargıladığınız aslında “siz” olabilirsiniz… Kendinizi yargılamaktasınızdır…
Kendinizi sevmek ve
takdir etmek, ardından onaylamak; bir başkasından üstün olduğunuz anlamına
gelmez. Gerçekte kim olduğunuzu bildiğinizi ve tasdik ettiğinizi gösterir ki;
bu da yaratıcı gücünüzün nerede olduğunu bulduğunuz anlamına gelir.
Küstahlık değil,
kendini beğenmişlik değil, egoistlik ve benmerkezcilik hiç değil; kendini
bilmektir kendini sevmek, takdir etmek ve onaylamak.
Kolay gelsin, sevgiyle kalın
Sy
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder