22 Şubat 2012 Çarşamba

Kendini beğenmiş biri diyebilir miyim sizin için?


Evet, kendini beğenmiş biri diyebilir miyim sizin için yoksa kendinizi takdir ediyor, seviyor ve onaylıyor musunuz?

Eskiden beri yaygın olan bir kanı vardır: “Kendini beğenmişlik.” Korkutucu bir kavramdır ve kimsenin bilerek ya da bilmeyerek taşımak isteyeceği bir etiket, sıfat değildir. Genelde “kötü” algılanır ve o doğrultuda kullanılır. Genel de kendini başkalarından üstünü gören, kendinden başka kimseyi beğenmeyenler için kullanılır. Bu insanlara kibirli, burnu büyük gibi sıfatlarda yapıştırırız.

Bir anlamda fiziksel ve duygusal olarak kendilerini diğerlerinden farklı gören insanlar vardır mutlaka. Çünkü dünya da böyle üstün olma çabaları her zaman var olmuştur. Gerek maddi anlamda gerekse diğer konularda. Burası güç savaşlarının yapıldığı er meydanı gibi... Başrolde her zaman aynı sanatçı var: “Ego.” Ancak sonuç itibarı ile her türlü kavramı düşüncelerimiz ile bizler oluşturmuyor muyuz? Oluşturduklarımıza sıfatlar uygun görmüyor muyuz?  Neyin doğru, neyin yanlış, kimin iyi, kimin kötü, ya da kimin üstün ya da üstün değil olduğuna bizler- yargılarımız- karar vermiyor mu? Bana göre gerçek olan şudur aslında: “Olan ’ın olmasına izin vermek.”

Her kim ne olursa olsun, nasıl olması gerekiyorsa olmalıdır. Bizim payımıza düşen ise  “ olan ’ı sevgiyle ve tam olarak kabul etmek “değil midir? Gerçek sevgi ve oluş budur. Bunun olabilmesi içinde kendinizi sevmeniz, takdir etmeniz ve onaylamanız gerekmektedir ki;  bu duygularınızı başkaları için de hissedebilesiniz.  Ancak bildiğiniz bir şeyi sunabilirsiniz öyle değil mi? Gönülden verebilmek için gönlünüzde olması gerekmez mi? Sunduklarınızın deneyimlediğiniz şeyler olması sunuşu daha anlamlı kılmaz mı? Bence kılar, sizi bilemem. Benim için yargıların, yapıştırma sıfatların, yaftalamaların kaybolmaya başlayacağı zaman;  gönülden, koşulsuz ve “gerçek olanı” vermeye başlayacağım zamandır.

Öncelikli olarak kendinizi sevmeye, takdir etmeye ve onaylamaya başladığınızda; her ne iseniz o halinizi beğenmeye başlayacaksınız. Bu burnunuzun büyüdüğünü, kendinizi beğenmiş olduğunuzu, kibirli, egoist olduğunuzu göstermez. Tam tersine bunu başardığınızda sabır sizinledir, sevgi hep yanı başınızdadır, şefkat kalbinizi sarıp sarmalamaya başlamıştır. İçinizdeki gücü keşfetmek için yolculuğunuz hazırdır.  Ayrıca belirtmek isterim ki kendinizi sunmaya başladığınızda, sunduğunuzdan hoşlanmak çok güzel bir duygudur. Doyurucudur. Evet ruhunuzu besleyen ve doyuran bir duygudur.

Kök salmış düşünceler inançlarımıza dönüşür. Onlar da duygu ve düşüncelerimize yön verirler. Eğer bunları anlamamakta direnmeye devam edersek, yaratıcılığımızı yok etmeye başlarız. Hep duyduğunuzda sizi rahatsız eden “ yargılamamak” kelimesi aslında sizi rahatlatacak ve kendinize götürecek olan kelimedir. Yardım etmek için vardır. Bu kelime çok sevecen ve şefkatli bir kelimedir aslında. Oysa her seferinde “ Aman canım nasıl olur da yargılamamam”; ya da “ Yargılamıyorum ki” dediğinizde lütfen durun, yapmayın. Başkalarında yargıladığınız şeyler kendinizde yasakladığınız şeyler olabilir. Yapmaktan korktuğunuz şeyler olabilir. Yargıladığınız aslında “siz” olabilirsiniz… Kendinizi yargılamaktasınızdır…

Kendinizi sevmek ve takdir etmek, ardından onaylamak; bir başkasından üstün olduğunuz anlamına gelmez. Gerçekte kim olduğunuzu bildiğinizi ve tasdik ettiğinizi gösterir ki; bu da yaratıcı gücünüzün nerede olduğunu bulduğunuz anlamına gelir.

Küstahlık değil, kendini beğenmişlik değil, egoistlik ve benmerkezcilik hiç değil; kendini bilmektir kendini sevmek, takdir etmek ve onaylamak.

Kolay gelsin, sevgiyle kalın

Sy

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder