İstatistiklerle uğraşan
kişilerin varlığına müteşekkirim. Her daim bir araştırma çıkartırlar karşımıza;
kimileri yararlıdır gerçekten; kimileri de” acaba mı?” diye dudak büktürür. Yapılan
araştırmalardan birinde ortalama bir yetişkinin yirmi dört saat içerisinde 50 - 60 bin farklı düşünce ürettiğini okudum. Şahsen ben kafamın içinden bu
kadar düşüncenin akıp gittiğinin farkında olamıyorum. Siz? İyi ki de olmuyorum
çünkü onları tek tek izlemekten harap olurdum doğrusu.
Geçen gün okuduğum bu
araştırmadan sonra şöyle bir düşünceye saplandım ve sizlerle paylaşmak istedim.
Bu yüklü miktardaki düşüncelerin bir bölümü bir ertesi gün tekrar ediliyor
olabilir mi? Yoksa tamamı yenilenmekte midir? Yani bir ömür boyunca aynı
miktardaki düşünceleri her gün tekrarlıyor muyum yoksa her gün yeni düşünce mi
üretiyorum? Şahsım adına her gün farklı düşünce üretmeyi tercih ediyorum. Aksi
takdirde üretemez, yaratamaz ve bir kısır döngü içinde hapsolmuş hissederim
kendimi. Böylece bilinçsiz bir şekilde bahane üretmekten uzaklaşmış da oluyorum.
İnanıyorum ki tekrarlanan düşüncelerimiz bahanelerden oluşturmaktadır.
Bahanelerde yıllardır içimizde kodlanmış olan düşüncelerden gelmektedir. O
zaman bir kalıp içinde sıkışmış isek bahaneler üretiyoruz ve bu bahanelerde
aynı düşünce kalıplarını tekrar etmenin sonucunda oluşmaktalar. Bu vardığım
sonuç beni tatmin etti. Sizi bilemem.
Kendi zihnimde en çok
kullandığım bahaneleri gözlemlemeye karar verdim. Olaylar karşısında ilk
verdiğim otomatikleşmiş tepkilere dikkat etmeye başladım. İlk önce “bilmiyorum”
kalıbı geldi. Bu aslında yapıp yapamayacağımdan emin olamadığım durumlarda; ya
da yaparsam başarısız olacağımı düşündüğüm durumlarda ortaya çıkıyordu. Bu
karşıma çıktığı an kendime sordum: “ Emin misin? Gerçekte bilmiyor musun? Yoksa
denemek mi istemiyor musun?” Ardından konunun akışına göre “zor olabilir”
geldi. Şöyle cevapladım: “ Bunun bir olasılık olduğunun farkındasın değil mi? Kolay
olma olasılığı da var unutma. Hangisini seçmek istersin denemeyi mi yoksa başarmak
isteğini bir kenara bırakmayı mı? Seç!”
“Ama param yok.” İşte bu bahanem en
kalıplaşmış olanıydı. Şu an için finansal olarak uygun olmayabilirim ancak bu hiçbir
zaman paramın olmayacağı anlamına gelmez ki? Öyle değil mi? Gerçekleştirmek istediğim
her ne ise içinde bulunduğum an ’da uygun olmasam da ileride bir gün uygun
olabileceğim belki. “Ama param yok!” diye kestirip atarsam “ param yeter”
düşüncesini da ortadan kaldırmış olmuyor muyum? Böylece isteklerime,
hayallerime top yekûn bir set oluşturduğum farkında bile olmuyorumdur çoğu
zaman. Gece yatıp sabah kalkınca yatağımın içine gökten para da yağmayacağına
göre ne yapabilirim ki? Çok basit aslında, sadece biraz inanılır gelmeyebilir o
kadar: olumlu düşünürüm. Paramın yetmeyeceğini düşünerek kendimi kısıtlamaktan
vaz geçerim. Böylece evrenle uyumlu hale gelirim. Ardından düşüncelerimi
harekete geçiririm. Param yok diye düşünürsem bir şey kazanıyor muyum? Hayır. O
zaman niye bahane üretip durayım ki değil mi? O an için paramın yeteceği
kısımla başlarım ve hayalimi gerçekleştirme yolunda ilk adımı atarım. Olmayacak
şekline odaklanmaktansa olabilecek kısmına odaklanıp işe koyulmak daha mantıklı
değil mi?
“Kimse beni
desteklemez, kimse bana yardımcı olmaz, ailem bile karşı çıkar.” Bu bahaneler
topluluğu benim için külliyen palavra çıktı. Niye mi? Yapıp yapamayacağımdan
emin olamadığım için hemen etrafımı suçlamaya girişiyordum da ondan. Hiç
denemeden, daha doğrusu denemeye korkmaktan ve bunu kendime itiraf etmektense
başkalarını suçlamak daha kolayıma geliyordu galiba. Sanki bugüne kadar başıma
gelenlerin suçlusu veya yapamadıklarımın suçlusu hep başkaları mı?
Bu sorulara dürüstçe
cevap vermeyi başardığımda rahatladım. Bahanelerim kalmadı. Çünkü onların
köküne inmeyi başardım. Çocukluğumdan itibaren zihnime yerleştirilmiş olan
kalıpları kullanmak için beni kimse zorlamadı. Çoğu anlar da farkında olmama
rağmen bahanelere sığınmak kolay ve zahmetsiz olduğu için onları tercih ettim.
Sorumluluk bendeydi anlayacağınız. O davranışlarımı benimsedim ve kolay olanı
seçtim. Beni zorlayacaklardan uzak durdum.” Bu bana uymaz, bunu yapamam, çok
zor, çok zamanımı alır, vaktim yok,
korkuyorum, meşgulüm, halim yok, yorgunum, buna hakkım yok, etraf ne
der, kimse yardımcı olmaz, zaten doğru değil, aklım yetmez, param yetmez,
yaşıma uymaz; bunları geride bıraktım artık. Bu bahaneleri kullanmaktan vazgeçtim.
Her şeye olan bakış
açımı değiştirdikçe, baktıklarım da değişti. Hayata geçirebilir olanları ve
benim için önemli olanları seçtim ve yaptım, hala yapıyorum. Mantığıma uyanları
ve kendimi iyi hissetmemi sağlayanları özgürce yapmaya devam ediyorum. En çok
da ruhumu doyuranları tercih ediyorum. Artık ruhumu önemsiyorum, tıpkı bedenim
ve zihnimi önemsediğim gibi.
Bahanesiz kalın,
Sy
hiç bir bahanemiz yok....sağol hatırlattığın için.berr
YanıtlaSil