25 Eylül 2012 Salı

Offf boşluk var, hissediyorum!


Bakıyorsun anormal derecede öfke dolmuş karşındaki. Zıp zıp zıplıyor, ağzından köpükler saçıyor. Korkunç kelimeler sarf ediyor. Onu rahatlatmak istiyorsun bir şekilde. Oysa öfkesini alırsan ve eğer o öfkeden ayrılmaya hazır değilse korkacak. Bırakmayacak öfkesini. Direnecek sana, kendine, etrafına. Korkunun esiri olacak bu seferde. Öfkenin yerine korkuyu yerleştiriverecek el çabukluğuyla. Kaybetmemek adına elindekini ister korku ister öfke, kendini bir kozaya hapsedecek. Kalıverecek içinde. Çıkacak çıkmasına da kozadan bir gün artık ne zaman isterse, ne zaman uygun olursa kendine. Ne zamansa zamanı kendinin, işte o zamanı bekleyecek kozanın içinde. Öfkeyle…

Öfkenin yerine korkuyu, korkunun yerine başka bir duyguyu koyma arayışındaysak eğer, boşluk doldurmaktan öte geçmez bu yaptığımız işlem. Hani hep duyarız “Evren boşluk sevmez” derler ya. O misal işte. Geçmişi affettim, haydi yola devam. Offf boşluk var, hissediyorum; alıver biraz gelecekten endişe. Koy güzelce geçmişin boşalttığı yere gelecekten birkaç zaman dilimini. Ohhh yaşasın gene endişe duyuyorum! Çok şükür doldu boşluklarım. Geldim kendime. Olur mu hiç öyle geçmişe bakma, gelecekle uğraşma, an’ da kal. Hiçbir halt yok ki bu an’ da canım. Öfkeli, kızgın, kırgın, küskün, bıkkın, endişeli kısaca nasıl olursam olayım, yeter ki yaşadığımı hissedebileyim. An dediğin kaç dakika, ne anlayacağım ki o kısa süre içinde ben? Oysa geçmiş öyle mi, bak kaç yıl yaşamışım, dolu dolu… Ya gelecek? Ne kadar yaşayacağımı Allah bilir. Karşıma neler çıkacak, başıma neler gelecek? Bunları düşünsem saatlerce kurabilirim. An’ da kalınca böyle mi Allah aşkına? Kaç dakika ki, kaç saniye ki?

Toplumsal huzur içinde bireysel huzuru yakalamak müthiş bir şey olmalı. Ne kadar zaman alırsa alsın, samimiyetle çalışmaya devam etmek gerekir. Bunu oluşturmaya çalışırken de bakmak la görmek arasındaki farkı ayırt edebilmek lazımdır. Kendine baktığında ne gördüğün ya da kendini görmek için nasıl baktığın önemlidir bana kalırsa. Baktığında gördüklerini değerlendirirken, alışık olduğun kalıplar içinde değil de, farklı formatlarda değerlendirebilirsen eğer, gördüğün her ne ise de harika sonuçlar çıkartabilirsin. Eğer toplumsal huzur yok ise, bu durumun bireysel huzuru yakalayanlar tarafından iyileştirilebileceğine inananlardanım. Her zaman hastalıklar bulaşmaz, mikroplar bulaşmaz, negatiflik yayılmaz. İzin verirsek eğer, iyilik ve huzur yayılır. Hatta sevgiyle buluşur ve daha da çabuk yayılır. Yayılırken de iyileştirir, tüm yaraları sarar…

Yolunda gitmeyen her şey alınması gereken bir derstir. Hatta diyebilirim ki böylesi olaylardan daha fazla şeyler öğrenmişimdir kendi adıma. Bu tip olaylar benim büyümeme ve gelişmeme olanak vermiştir. Bunlar sayesinde hayatımın akışkanlığı oluşmuştur. Böylece hep bir seviyeyi bitirip, bir sonrakine geçebilmişimdir. Aksi takdirde, filmin karesini dondurduğumuz gibi akılı kutuda yapıyoruz ya hani televizyon izlerken- hoş bende ne akıllı kutu var, ne de çok televizyon izlerim orası ayrı bir konu ya neyse- sanki hep aynı yerden devam ediyormuşum gibi olurdum hayatıma. Bir sahneden ötekine geçecekten donup kalarak… Oysa o yaşadıklarım ve hissettiklerim sayesinde, olması gerektiği şekli her ne ise hayatımın, oraya doğru yol alıyorum. Tecrübemin bana sunduğunu kabul etmeyi beceremediğim takdirde, aynı olayları tekrar tekrar yaşarım. Ta ki o dersi alana kadar. İyisi mi bakmak, görmek ve kabul etmek üçlüsünü devreye sokmak her daim faydalı olabilir. Bana göre…

Bazen hep aynı konuları tekrar ediyormuşum gibi geliyor. Yazdıklarımı okuduğumda dürüstlük, değişim, an’ da kalmak kelimelerini sıkça kullandığımı fark ediyorum. Bunları sizden ziyade kendime tekrar ediyorum sakın üstünüze alınmayın. Değişim süresince ceplerimden çıkarıp attıklarımın yerine bir şeyleri almak durumunda hissetmemek için yapıyorum bu tekrarlamaları. Değişimin kalıcı olabilmesi için farkında olmak konumunun hep açık olması lazım. Ara sıra pilimi de şarj ediyorum ki yayınım kesilmesin…

Değişimin en güzel yanı geride bıraktıkların her ne ise bir daha gerisin geri içeri almamaktır onları. Değişiyorum deyip, sonra boşluk kalacak diye korkup, bir yere bıraktıklarını koşar adım geri gelerek toplayıp her ne bıraktıysan alıyorsan tekrar içine, değişir gibi yapıyorsundur sadece. Kandırma kendini, değişmek için dürüstlükten yardım iste. Duyacaktır seni…

Önce kendimize izin verelim. Huzuru yakalayalım ve sonrasında bırakalım evren hep yaptığı gibi, alsın bu yaydığımız huzuru, neşeyi, iyiliği, güveni, sevgiyi ve doldursun tüm boşlukları. Onarsın…

Sevgiyle kalın,

Sy

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder