18 Eylül 2012 Salı

Ben hep sevilmek istedim…


“Ben hep sevilmek istedim” dedi arkadaşım sohbet ederken. Fark ettim ki sohbet etmiyoruz aslında. Hayatından çok önemli bir bölümle yüzleşiyordu. Her nedense öylesine zamansız ve geldiği gibi çıkmıştı içinden bu duyguları. Dinlemek gerekiyordu. Yorumsuz. Sakince. Anlayışla. Ders çıkartmak lazımdı. Bazen birine bir şey söylersin aslında kendine söylüyorsundur. Bazen birisi bir şey anlatır ve o anlatılanlar ışık saçar. İçimizdeki karanlık noktalara ulaşır. Öyle bir andı işte…

“Hep de sevildim. Ne zaman ki bana sunulan sevginin, bana özel değil, başkalarına verilenle aynı olduğunu anladım, sevgim yok oldu. Sevemedim bir daha aynı dozda. Çıkar ve beklenti girdi sevginin içine. Sevgi önemsizleşti. Arayışlar oldu, kaçınılmazdı sanki. Başkalarında aramaya başladık sevgiyi. Mutluluk peşine düştük. Eşimle sorunlarım olunca çocuklara sardım. Boşluğu onlarla doldurmak istedim. Bilemedim ki onların kendine ait dünyaları var ve ben o dünyaları ezip geçmekteyim. Fark edemedim. Benim ailem, ebeveynlerim mutsuzdular ben büyürken. Bir olamıyorlardı, ayrı ayrı bir olmaya gayret ediyorlardı. Kendi ayrı dünyalarını tokuşturup birleştiremiyorlardı bir türlü. Böyle olunca da iki ayrı dünyanın kapıları açılıyordu. O kapılar hiç aynı yere çıkmıyordu. Öyle olmayacağım dedim. Oldum. İki ayrı dünyada var oluyoruz eşimle. Ortak alan var bir tane, onlar da çocuklarımız. Mutsuzum” dedi ve sustu…

Zorlamadım devam etsin diye. O her neredeyse zihninde, bıraktım kalsın diye. Ben daldım gittim düşüncelere. Söylediklerine, söylemediklerine, söyleyemediklerine daldım gittim. Gerçekten de bazen iki ayrı kapı var mıdır? Aynı avluya mı açılır o kapılar? Bazen de tamamen farklı yerlere açılabilir mi?

Çocukken sevginin ne demek olduğunu bilmeden severiz. Öylesine. Çıkarsız, karşılıksız, bilinçsiz, koşulsuz adına her ne dersek diyelim salt sevgidir işte o duygu. İçimizden gelir, tanımlanmamıştır zihnimizde henüz. Eğer bir duyguya “sevgi” etiketini yapıştırmak istiyorsak, o tanımladığımız duyguya bir ad vermek istiyorsak; işte o andaki duygudur sevgi. Adı odur. Anlamı odur. Bana göre sevgi dediğimiz şeyin sevgi olmadan önceki halidir. Olduğu gibi...

Çocukken yaşadığımız yerdeki "sevgi” önemlidir. Kalıplarımızın istem dışı yerleştiği zamanlardır bunlar.  Otomatikleşmiş sevgi, ihtiras, aşk, seks varsa o anlarda, doluşur zihnimize. Pırıl pırıl olan zihnimiz puslanır yavaş yavaş. Sonra biz kendi ailemizi oluşturduğumuzda, çıkar gelirler önümüze. Yatarlar yaşantımızın üzerine, karartırlar bize ait olanı. Sevgisizliği, ilgisizliği, şefkati başka yerlerde aramalar başlar. Başka partnerler, keyif verici farklı yerler ve durumlar, çeşitli takıntılar gelir ardı sıra. Bu anlar nerede olduğunu, ne yaptığını fark edemediğin anlar silsilesidir. Ya da bilip de ötelediğin anlardır bunlar. Hem bilinçli hem bilinçsiz bir hal oluşmuştur. Hem dibine kadar farkındasındır, hem de değilsindir... Hayat giderek katlanılmaz bir hale gelir. Kurulu düzen, bozulmuş düzen, dağılmış düzen kavramları ortaya çıkar. Gözyaşları, uykusuz geceler, kararsızlığın karamsarlığı kaplar içimizi, dışımızı…

Evlilik, birliktelikler, ilişkiler, dostluklar, arkadaşlıklar sevgiyle büyürler. Her zaman tek kapı olmaz. Her zaman aynı yere çıkan farklı kapılar olmaz. Her zaman farklı yerlere açılan aynı kapılar olmaz. Birden fazla kapının, aynı kapının veya tek bir kapının önemi de yoktur ki… Önemli olan bazen sadece kapıyı fark etmektir. Nereye açıldığının o kadar da önemi yoktur. Önce kapıyı görmek gerekiyor bana kalırsa. Gerisi kendiliğinden gelir…

Böyle ortamlarda yetişen çocuklarda karşı cinse dair olumsuz yargı ve duygular oluşur zamanla. Sevginin gerekliliği ve sürekliliği tartışmaya açılır. Sevgi oluşan ve kaybedilen bir hale dönüşür. Oysa sevgi hep vardır içimizde. Ara sıra sıkışır sadece. Yer açmak gerekir… Sahiplenmeyle sevgi birbirine karışır, düğüm olur. Oysa aynı şey değildir ki bana göre… 

Sevgi her şeye, her yere yeter. Dört bir yanı kaplayabilir eğer istersek. Paylaştığımız takdirde sevgiyi; daha da artar, yayılır… Paylaştığından, verdiğinden fazlası sana geri döner zaman içinde veya o anda… Görmeyi bilmek, hissetmeyi tanımak yeterli olur takip edebilmek için sevginin kendine has yolunu… O yoldan şaşmamak gerek bana göre. Sevgiyi kucaklamak gerek…

Sevginin yolunda ve sevgiyle kalın,
Sy

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder