8 Temmuz 2012 Pazar

"Bir ihtiyaç bul ve onu karşıla."


Sabah masamdaki kitapları toparlarken bu sözü buldum. Bir kağıda not etmişim ve saklamışım. Sözün sahibi Norman Vincent Peale. Oldukça kısa ancak bir o kadar da yüklü bir cümle öyle değil mi? Hayata hareket katmak için, yaşamda bir yol bulmaya çalışanlar için etkileyici de hatta. Bu sabah bana verdiği anlam ”Hayatıma hareket katmayalım” olabilirdi. Birkaç gün sonra daha farklı anlamlar çıkartabilirdim belki bu cümleden. “Elimdekini paylaşmanın mutluluğunu” anımsatabilirdi bu söz bana ya da “İhtiyaç duyan birinin varlığını fark etmemi” hatırlatabilirdi bana. Bir süredir kendime sözler seçiyorum, o güne özel, o anki duygularıma hitap eden veya öylesine gelişi güzel bir şekilde seçtiğim ve günüme anlam katan sözler bunlar. Gün boyu izliyorum o sözleri beni nerelere götüreceklerse izin veriyorum onlara. Bu seçimlerimden hiç memnun olmadığım günler de oldu, aşırı hoşuma gittiği günlerde. Anlık duyguların yönlendirmesiyle yapılan mini geziler bunlar, kendime doğru. Bazen de seçtiğim sözlerin, kendi anlamları dışında kalsa bile, bana yansıttıkları oldu…

Bugün bu söz bana “Hayır” demeyi nasıl öğrendiğimi hatırlattı. Gururla söyleyebilirim ki uzun zamandır “Hayır” demeyi öğrendim. Böylece istemediğim, ittiğim şeyleri kabullenmek ve yapmak zorunda kalmıyorum. Ancak bu şekilde davranırsam kendime de “ Hayır” diyebilmeyi öğrenebileceğimi de fark ettim. Bunu başarabilmek için kendime aşırı dürüst olmam gerekti. Sudan, eften püften bahanelerimi bırakmam, zayıf olduğum yönlerimi keşfetmem “Hayır” diyebilmemi kolaylaştırdı. Esnek olmayı ve uyum sağlamayı genellikle “Evet “ kelimesi ile özdeşleştirdiğim günlerde, ne evet ne de hayır demek zorunda kalmamak için geri çekilişlerim, içime dönmüş suskun hallerim olurdu. Onlardan da eser kalmadı. Artık suskunsam sessizliğin keyfine varabilmek için susmuş oluyorum. Sessizliklerim artık kaçış değil tam tersine özüme varış haline geldi. Böylece huzuru ve dinginliği yakaladım. Hem de hiç bırakmamacasına…

Artık yaşantımda kaygılara yer yok. Kabulleniş sayesinde mucizelere tanık oluyorum. An ’da kalmanın keyfini yaşıyorum. Hayır diyemediğim günlerde içim içimi yerdi olaydan günler sonra bile. Kabullenemez, kendime yediremezdim, o ufacık kelimeyi atamazdım üzerimden. Bazen de olayların nasıl sonuçlanacağını bildiğim için hayır diyerek yangına körükle gitmek istemezdim. O zaman da kendimi yok saymak pahasına da olsa evet derdim. Bu evet de binerdi omuzlarıma günlerce, aylarca. O zaman da hayatı ıskalardım, tüm güzelliklerini istemeden de olsa pas geçerdim. Fark etmek fiili anlamsız gelirdi bünyeme ve reddederdim fark etmeyi. Aslında ittiğim ne “Evet” ne de “ Hayır” olurdu; sadece kendimi iterdim. Ötelerdim…

Hayatımda karmaşa yok, kararsızlık yok, ortalığı yatıştırma sorumluluğu yok. Her şeyi akışına bırakmış bir haldeyim. Yeri gelince “Evet” diyorum, yeri gelince “Hayır”. Her şey alabildiğine kolaylaştı. Her zaman bir yol varmış, anladım. Fazla çaba sarf etmeden de bazı şeylere sahip olunabiliyormuş, anladım. Nereye gittiğimi, ne yapmak istediğimi biliyorum bu yüzden de vakit kaybı yaşamıyorum. Başkalarına kızarak aslında kendime kızdığımı anladım.  Sevginin kelimelere ihtiyacı olmadığını anladım, sessizken de sevgiyi yayabilirmişim, fark ettim. Ne düşünüyorsam onu yaratıyorum ve yaşıyorum. Yaşamımda olumsuzluklara yer vermektense, olumlu olanın olmasına müsaade etmeyi öğrendim. Bütün bunların içinde evet ve hayır kelimelerinin etkisi olmadığını fark ettim ki en önemlisi buydu bana kalırsa. Çünkü yürekten gelen, kendinden emin, kendi duygu ve düşüncelerinin yönlendirmesi ile söylediğin evet ve hayır kelimeleri asla yerini şaşırmıyor, cuk oturuyormuş. Anladım…

Sabah bir söz seçmek için oturdum masama, nereden nerelere geldim. İşte bu sözler beni böylesine alıp götürüyor benden, uzak diyarlara…

Sevgiyle kalın,

Sy

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder