13 Ağustos 2012 Pazartesi

Kim daha iyi dinliyor?


Kaç çeşit insan vardır? Tepkilerine, düşüncelerine, davranışlarına, karakterine bakarak sınıflandırabilir miyiz acaba? Kadın ya da erkek olması fark eder mi? Diyelim ki başardık, sınıflandırdık; ilişkilerdeki sorunları çözüme kavuşturabilir miyiz? Sonsuza kadar, iyilikte ve sağlıkta, her türlü birliktelikte mutluluğu yakalayabilir miyiz? Bana göre evet…

Nasıl mı? Değiştirmeye çalışmadan, büyümesine olanak tanıyarak, onu olduğu gibi kabul ederek. Sürekli iletişimde kalarak, suçlamadan ve yargılamadan dinleyerek. Dinleyerek ama gerçek anlamda dinlemeden bahsediyorum. Dinlemek bir sanattır bana göre. Hani sıkça yaptığımız gibi- ben eskiden çok yapardım- kafa sallayıp laf bitimini sabırsızca bekleyip derhal kendi bildiğimiz doğruyu dayatmaya geçmekten bahsetmiyorum. Buna bildiğini okumak diyorum. Birde göstermelik dinlemeler vardır. Eskiden bunu da çok yapardım. Bazen spor yaparken etrafındakilerle konuşmak zorunda kalmamak için kulağına koftiden bir kulaklık takarsın ve hafifçe baş ritmi yakalarsın ya da ciddi bir şekilde okumaya gömülürsün elindekini; bir şey sorulduğunda da – Ah pardon, dalmışım dersin- işte bunlar göstermelik olanlardır. 

Dinlemek sanattır derken abartmıyorum. Gerçekten de öyledir. Çünkü dinlemek sadece kulakla yapılan bir işlem değil. Konuşan kişinin duygularını da yorumlamayı gerektiren bir işlem türüdür. Anlatılan her ne ise, altında yatanı görebilmektir, seçebilmektir, cımbızla alabilmektir. Ayrıca konuşma esnasında aktarılanları kişisel almamak gerekir ki ortada yanlış anlaşılma durumu olmasın. Kolay mı? Başlarda değil elbette. Fazlasıyla idman gerektiriyor. Dinlemeyi, anlamakla bütünleştirdiğimizde sorunlar çözülüyor, empati kendiliğinden oluşuyor ve ardından da gerekli ise çözümler geliyor. Sen mutlu, ben mutlu…

Gündelik hayatta dinlemek her zaman kolay gelmeyebilir. Yorgun olabiliriz, gerçekten zorlu ortamlarda bulunmuş olabiliriz, belki de sebepsiz yere gergin de olabiliriz. O zaman kasmayıp “ Daha sonra konuşalım mı?” diyebiliriz. Karşı taraf anlamayıp, anlatmakta direniyorsa, isteğimizi yinelerken araya hafif atıştırmalık bir iki adet gerekçemizi de koyabiliriz. Yeter ki anlaşmayı ve anlaşılmayı isteyelim. 

İletişimde bulunmak için karşılıklı saygı ortamı oluşturmayı başarmışsak, çözülemeyecek sorun yoktur bana kalırsa. Saygı dolu bir ortamda ilişki içinde olan kişiler birbirlerini daha iyi tahlil edebilirler, duygularını daha iyi yorumlayabilirler. Üstüne bir de sevgiyi eklediklerinde aşamayacakları dağ kalmaz.

Bazen de karşımızda konuşan kişi sadece dinlememizi istiyordur. Çözüm istemiyordur, akıl istemiyordur. Tek istediği dinlememizdir. Böylece gerek duyduğu ilgiyi alacak ve yoluna kaldığı yerden devam edecektir. Her dinlediğimizde akıl vermek, yol göstermek, çözüm sunmak zorunda değiliz. Bunları bilmek sinirlenmeden ve kızmadan dinlemeyi öğrenmemizi sağlayabilir.

Dinlemek gerçekten de sanattır. Son zamanlarda dinlediğimi ancak dinlenilmediğimi fark ettim. Sonra bir baktım ki konuşmuyormuşum. Konuşmazsam nasıl dinlesinler ki beni? Peki, neden konuşmuyorum acaba? Cevabı alınca size de bildiririm.

Sevgiyle kalın,

Sy

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder