5 Ağustos 2012 Pazar

Bünyemin getirdikleri


Hepimiz bünyemizi biliriz değil mi? Ne kadarını kaldırır, ne kadarını tolere eder, ne kadarını etmez, biliriz kendimizi işte. Bazen de kör olasımız gelir ve hiçbir şeyin farkında olmayıveririz. Zaten ya farkındasındır ya da değilsindir. Öyle değil mi? Her zaman ne istediğimizin farkında olamayız değil mi? Bence oluruz. İşin aslı zaten farkındayızdır da işimize gelmiyordur… İşte böyle durumlar da oluyor farkındalıkla ilgili. İşine gelme ya da gelmeme durumu gibi. Var mı böyle bir şey? Var tabii ki. Biz insanoğlu şartları kendi lehimize çevirmekte yeri geldi mi ustayızdır. Yeter ki isteyelim. Değil mi? Canımız acısa da, içimiz yansa da şartları zorlamakta üstümüze yoktur…

Geçenlerde dostlar bir araya geldik, hasret gidermek istedik. Bir tanesi, bizzat duyduğu ve şahit olduğu bir durumu, ne yapılabilir diye bizimle paylaşmak istedi. Biz de dinledik:

“Eşinden boşanmış bir tanıdığım var. Tam on yedi yıl sonra hem de. İki çocuğu var. Tam altı yıl oldu. Boşandığı günden beri soran olursa “evli” olduğunu söylüyor. Boşandığını üç beş kişi dışında kimse bilmiyor. Gerekçesi ise etrafının hakkında ne düşüneceğiymiş. Çocuklarına farklı gözle bakılmasını istemiyormuş. Kendisine gerçekten de soranlara hala “ evliyim” demesinin ne anlama geldiğini şimdi anladığımı söyledim. Anlamadı ne demek istediğimi…

Çocukları baba hasreti ile büyümesin diye evde olmadığı zamanlarda eşinin eve girmesine müsaade ediyordu. Böyle olunca da karşılaşmaları kaçınılmaz oluyordu. Ardından birkaç kere fiziksel şiddet de görmüştü. Kendisine şikayet edip etmediğini her sorduğumda “ Konu komşu ne der? Hem kimse boşandığımı bile bilmiyor ki!” diye cevap vermişti. “Şiddet gördüğün için boşanmıştın. Çocuklarının böyle büyümesini istemiyordun. Kimin ne düşündüğünü neden bu kadar önemsiyorsun? Çocuklarının ve senin huzurun daha önemli değil mi?” diye sorduğumda önce bana hiç cevap vermedi. “ Ben boşanmak için on yedi yıl bekledim. Şartlarımın iyileşmesini ve hazır olmayı bekledim. Boşandım ancak etrafım boşandığıma hazır değil. Dul bir kadının sorunları var. Sen bilemezsin. Anlayamazsın. O yüzden gerekirse şikayet etmek için bir on yıl daha hazır olmayı beklerim. Sabırlıyımdır” dedi. “On yıl içinde etrafının boşanma işlemine hazır hale geleceğine inanıyor musun?” dedim. Hiç cevap vermedi…

Haftanın altı günü çalışıyor bu kadın ve Pazar günü de kendi evinin işlerini görüyor. İki çocuğuna annelik ve babalık yapmaya çalışıyor. Bazen hayatın adil davranmadığını düşünüyorum. Özellikle de biz kadınlara. Zor şartlar altında yaşantımızı devam ettiriyoruz ne yazık ki. Acaba bir şey yapmalı mıyım sizce?”

Uzun süre sustuk her birimiz. Düşündük. Böylesi hassas bir durumu kafamızda tarttık.  Sonuç olarak bu kişinin ne istediğinin, gerçekten ne istediğinin farkında olmasını sağlamak için, neler yapabiliriz araştırmaya karar verdik.  Sadece ne istediğinin değil neyi istemediğinin de önemli olduğunun vurgulanması gerektiğini düşündük. Başkalarının ne istediğinin, ne söylediğinin, ne yaptığının değil; kendi hayatının önemli olduğunu anlaması gerektiğini düşündük. Hayatının sorumluluğunu kendi üstlenmesi gerektiğini ve bu aşamada öz iradesini kullanmasının ne kadar önemli olduğunu fark etmesini sağlamalıydık. Sonra tekrar sustuk ve birbirimize baktık. Biz bu insanları hiç tanımıyorduk ve oturmuş nasıl yardım edebiliriz diye soruyorduk kendi kendimize. Bizden açıkça yardım isteyen yoktu ki! Kişi kendi istemediği müddetçe önerilen değişimler, çözümler bir müddet sonra yaptırım haline dönüşebilir. Ancak kendi istediği zaman değişim gerçekleşebilir. Sonuç olarak arkadaşımızın bu bayanla karşılaştığında dinlemesini ve farklı bakış açısı ortaya koyarak geri çekilmesini ve böylece bayanın bu bakış açılarını görmesini karara bağladık." Başka cesaretlendirici örnekler ver ve seçimleri olduğunu hatırlat, olurda bayan yardım isterse, yardıma hazır birinin varlığını bilsin, bunu anlamasını sağla” diye de ekledik. 

Bana kalırsa ne istediğimizi ve ne istemediğimizi dürüstçe, son derece dikkatli bir şekilde sorgulamamız gerekiyor. İstediklerimizi yarattığımızda ve yaşamaya başladığımızda ya da istemediklerimizi hayatımızdan çıkardığımızda ve yaşantımıza devam ettiğimizde; oluşturduklarımızla ya da eksilttiklerimizle karşı karşıya geldiğimizde huzur içinde olacak mıyız? Başa çıkmayı bilmek gerekiyor. En önemli nokta bu bana göre.

Sevgiyle kalın,

Sy

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder