Cesaretim var mı benim? Hatalarımla yüzleşmeye, yanlışlarımı kabul etmeye cesaretim var mı? Kendimi kullanılmış ancak sevilmemiş hissetmek canımı yakıyor artık. Yaksın, yaksın ki bir daha izin vermeyeyim. Çünkü bunu bana yapana değil asıl kendime kırgın olmalıyım. Olmalıyım ki kendimi affedebileyim ve yoluma devam edebileyim…
Bugün olsa aynı şekilde davranırdım dediğim olayların ve pişman olduğum davranışlarımın listesini yapmak için oturdum masamın başına. Aldım kâğıdı, kalemi elime. Beni oldukça rahatsız eden anlar silsilesi akmaya başladı zihnimde. Musluğu açıp altına kap koymamaya benzemişti içinde bulunduğum durum. Bir anda ayak bileklerime kadar su yükselmişti. Masanın üstü de ıslanmaya başlamıştı, gözyaşlarımdan…
Burnumu çekerek yazmaya devam ettim. Bunlar benim hatalarımdı, tökezlemiştim. Kimi zaman da kıç üstü oturmuştum, çaresiz, kimsesiz. Aptallıklarım olmuştu. Adına saflık deyip geçemeyeceğim. Bu yazdıklarım içimi uzun zamandır kemirmekteydi. Parazit gibi sarmışlardı organlarımın etrafını. Nefes alamaz durumdaydım. Farkına vardım hepsinin. Kurban değildim artık…
Hepsini yazıp çıkarmak içimi dezenfektanla yıkamışım gibi hissettirmişti. Pırıl pırıl parlıyordu dip köşe bucak içimde… İnançlarım, duygularım, düşüncelerim bana ait olmayan bir sistemin parçasıydılar. Şimdi ise bana aitler. Artık saha kenarında elinde süreölçer ile duran kimse yok, koşmuyorum çünkü. Ağır ağır adımlarla yürüyorum. Her şeyi hissederek, anlayarak, özümseyerek ilerliyorum. Kızdığım kimse yokmuş aslında. Kendime kızıyormuşum, alabildiğine kin doluymuşum kendime. Fark ettim…
Sy/ İstanbul 2010
Yukarıdaki satırları 2010 yılında yazmışım. Bugün ise kendimi yorumlamak istedim:
“Dur bir dakika” dedim kendime, “Neden kendine bu kadar kızıyorsun? Sanki kendini suçlar gibisin. Hani suç yoktu?Suçlamak yoktu, kabulleniş vardı. Suç olmayınca suçluda olmaz zaten. Öyleyse tekrar bak kendine, gerçekten suçlu musun? Ya da bir suçlu var mı? Hayır, yok tabii, ne ben suçluyum nede suçlanacak başka biri. Ne yaşadıysam yaşamam gerekiyordu. O gün hata diye adlandırdıklarım bu gün beni ben yapan değerlerimi oluşturdular. Bir gün önce yaptığım şeyi bile bir gün sonra beğenmeyebilirim.Bu gayet doğal. İnsanca. Peki, yıllar önceki genç veya toy halimde yaptıklarım için bu günkü aklımla, öğrendiklerimle kendimi böylesine ağır eleştirmeyi hakkım var mı? Var mı?
İnsanlar kendi seçimlerini yaşarlar. Bu bir gerçek. Seçimlerimiz bize aittir. Bildiğim tek şey cesaretim olduğu. Her şeyle yüzleşmek demek kendimle yüzleşmek anlamına geliyormuş. Benim de buna cesaretim vardı. Yüzleştim ben'le. Biliyorum ben'i. Kendimi kabullenmem zaman aldı, canımı yaktı. Şimdi huzurluyum. Cesaretliyim. Şimdi mutluyum. Denedim ve gördüm. Gördüğümden de alabildiğine memnunum. Şimdi…
Sevgiyle kalın,
Sy/ İstanbul 2012/Ağustos