Zamanı gelmiş miydi? Bilinmez… Herkesin kendine göre bir zamanı var çünkü. Bana göre 18 yaşından itibaren bu deneyimi yaşamalıydı. Babaya göre şu an bile fazla erken, gerek yok. Kendisi bir ay öncesine kadar hiç dile getirmemişti. Hayatından memnundu. Oysa aniden bir pazar öğleden sonra karşımıza geçti ve “Ben ayrı eve çıkıyorum” dedi. Öylece baktık, baka kaldık. Evden çoktan ayrılması gerektiğini oğlum hariç herkese yeri geldikçe dillendiren ben, dondum kaldım… Baba sanki ruhunu teslim etti… Nasıl istersen dedik… Çünkü ebeveynlik cesaret ister. Cesaretin olursa eğer müdahale etmezsin. O da böylece bilmediği dünyaların peşine düşer, keşfeder… İşte o zaman ebeveyn olarak çocuğunu izlemenin keyfi hiçbir şeyle kıyaslanamaz… Bu adam 20 günlük bebekken yalancı emziğini tanıyor, bir diğerini verdiğimde, almayıp diliyle itiyordu. Bunu yaparken de gözlerini gözlerime dikiyor dikkatle bakıyordu bana. Şimdi evden ayrılacağını tebliğ ederken de, gözlerini gözlerime dikerek dikkatle bana bakıyor ve tepkimi algılamaya çalışıyor… Yavru kuş yuvadan uçuyor…
Yaklaşık 5 aydır çalışıyor, birikimini yaptı ve kararını aldı. Sıra uygulamaya geldi. Keyifle bir ev aramaya giriştik. Maaşınla zorlanmayacağı bir ev aradık, aidatı düşük, kirası makul. Bulduk. Sonra evdeki bazı eşyaların toparlanması, ilave yeni eşyalar, perdeler derken beni bir heyecan dalgası sarıverdi. Değişiklikler beni hep heyecanlandırır zaten. Heyecan dalgasının yanı sıra eş zamanlı hissettiğim hüzün, tedirginlik, endişe, merak ise oldukça ilginçti. Bir anda bu kadar duygu ile harmanlanınca ortaya karışık mevsim salata tadında bir Selcan çıktı. Kendimi izlemekten yorgun düştüm doğrusu. Keyifle perdeyi seçip, cep telefonumla kumaşı fotoğraflayıp, gelen cevabı okurken aniden gözyaşlarına boğulup “ Evet bu renk olsun lütfen“ derken ağlayabilir miyim? Evet, ağlarım… Ağlarım ben bir anneyim. Yavrusundan ayrılmaya hazırlanan bir anneyim… Bunu her daim istemiş ancak zamanı gelince de üzülen bir anneyim…
Nihayetinde beklenen gün geldi ve bugün taşındı oğlum. Montajlar yapıldı, elektronik eşyalar bağlandı ve tatlı bir yorgunlukla eve döndük. O ise yeni evinde kaldı… Şu an ev boş. Hem de bomboş… Bir insan bu kadar yer kaplar mı? Kaplıyormuş. Bu kadar doluluk hissi verir mi? Veriyormuş. Bu üzüntümün geçici bir süre devam edeceğini sonra yerini tatmin duygusuna bırakacağını biliyorum. Görevini başarıyla tamamlamış olan bir ebeveynin tatmin duygusu kaplayacak çevremi… Buram buram kokacak… Ayrıca bu deneyim bana oğlumun ne çok şey bildiğini de gösterecek. Benden bile daha iyi bildiğini hem de. Bende ebeveyn olarak üzerime düşeni yapmış olduğumu hissedip huzurla dolacağım. Onda dirilik var, tazelik var, yaşama karşı bir merak ve açlık var, müthiş bir cesaret ve özgüven var. Yolu açık olsun…
Hüzünlü duygulardan kolayca sıyrılmanın yollarından biri de mekân değişikliğidir. Bu yüzden kısa zamanda bir seyahat planlamak beni kendime getirecektir. Herkesin hayatı kendisine aittir ve herkes kendi hayatını seçtiği şekilde yaşayacaktır diyorum ve gözyaşlarımı silerken aynada kendime bakıyorum. “Mutlu ol çünkü oğlun kendi başına durabiliyor artık“ diyorum…
Sevgiyle kalın,
Sy
kutlu ve hayırlı olsun :)
YanıtlaSilberr
Teşekkür ederim ve hayırlı olsun hem kendisine hem de resmin bütününe:)
Sil