24 Ekim 2013 Perşembe

2013 Korfu Adası / Yunanistan

Her sene farklı ülkelerde Goldwing marka motosiklet kullanmayı tercih edenlerin organize ettiği uluslararası bir etkinlik vardır. Yıllardır motor kullanmamıza rağmen hiç katılmamıştık. Bu sene arkadaşlarımızın ısrarı ile ilk kez katıldık çünkü bu seneki organizasyon Yunanistan’ın Korfu Adası’nda yapılacakmış. Gezi programına adaları almıştık ya, o yüzden bu daveti de kaçırmadık. Eylül ayında fazla sıcakta yoktur diye düşündük. Bir ilki gerçekleştirelim dedik ve BMW marka motorumuzla Honda Goldwing turnuvasına katılmak üzere yola çıktık. Biz motorumuzu satalı iki sene olmuştu ve artık BMW kullanıcısıydık. Allahtan etkinliğe tek katılan arkadaşlarımız vardı da, adada motorumuzu bir kenara kaldırdık, onların arkalarına binip turlara katıldık.


Sabah erkenden buluştuk 13 motor arka arkaya dizilip İpsala’ ya yola koyulduk. Korfu seyahati, İpsala Gümrük Kapısı'ndan sonra Yunanistan karayollarında sürdü. Otoyolda sırasıyla Alexandropoli, Komotini (Gümülcine), Xantia (İskece) ve Kavala’yı öğle yemeği yiyerek ardımızda bıraktıktan sonra Igomenıca’ya geçtik. Feribota binerek adaya ulaştık.


Korfu'nun etrafındaki küçük adacıklarla beraber nüfusu bugün 100 binin üzerindedir. Doğal güzellikler, renkli gelenekler ve arkeolojik sitelerle dolu Korfu Adası Adriyatik Denizi'nin girişinde İyon Denizi'nin kuzeyine doğru uzanır. Bu yeşil ada buradan gelip geçen uygarlıkların bir harmanıdır. Korfu iki hisarı (kalesi), dar sokakları, yüksek binaları, kemerleri, Venedikliler ‘in inşa ettiği belediye binası, Korfu adası koruyucu Azizi, Saint Spyridon Kilisesi, çiçeklerle dolu bahçeleri, eşsiz ferforje parmaklıklı balkonlarıyla küçük bir cennettir.

Korfu Town'ın daracık sokaklarına motorlarımızla dalıyoruz. Etkinlik yüzünden bazılarımız yer bulmakta zorlanıyoruz. Rezervasyonsuz yola çıkanlara bayılıyorum bu arada... Allah’tan aynı Tassos’ daki gibi evlerinin odalarını kiraya verenler bol.  Bunlara apart oda adını vermişler. Evleri öyle bir bölmüşler ki müstakil ev haline gelmiş. Konaklama bu şekilde inanılmaz ucuz. Geceliği 15-20 Euro civarı. Birçok kişi bu tarz konaklamayı tercih etti. Diğerlerimiz çeşitli otellere dağıldı. Dilerseniz, belli bir ücret ödeyerek organizasyonun yapıldığı yerde çadır veya karavanlarınızla da konaklama imkânınız var.
Türk katılımcıların tamamı kahvaltı sonrası buluştu ve adada tur attı. Katılımcıların hemen hepsi, yöresel kıyafetler giyip, motorlarını alabildiğine süsleyip, bayraklar ve sirenler eşliğinde bu turu adada bir baştan diğer başa yapıyorlar. Trafiği düzenleyenlerin eşliğinde tüm adayı gürültülü, hem de çok gürültülü olarak geziyorsunuz. Düşünmeden edemedim doğrusu; bu organizasyon bizim memlekette yapılsa bu gürültüye yerel halk nasıl tepki verirdi acaba? Ada halkı cama, kapıya çıkıp alkışlarla destek verip, video çekimi yapıyordu. Organizasyonun elemanları trafiği kestiklerinde tüm sürücüler el sallayarak yol veriyorlardı. Adada hayat devam ediyor çünkü hafta ortası herkes işinde, gücünde. Aramızdan birkaç kişi; turizm işte, gelir kapısı falan deyip kendini kandırmaya çalıştı ama ortak kanı bizim bu tarz şeylere tam alışık olmadığımız yönündeydi. Tencere, tava gürültüsü misali…

Gelelim biraz da adanın gezilecek yerlerine… Eski ve yeni kaleler, Liston Caddesi, Espianada Meydanı, Saint Spiridon Kilisesi, Saint George ve Saint Michael Kraliyet Sarayları, The Antivouniotissa Bizans Müzesi ve Sinagog. Dassia küçük bir balıkçı kasabası görünümünde mutlaka görülmesi gereken bir yer. Adanın kuzeydoğusunda yer alıyor ve inanılmaz plajlara sahip bir bölge. Sidabari büyük kaya oluşumlarını keşfedeceğiniz bölge iken, yemek ve tavernalar için ise Kassiopi Limanını önerebilirim. Hatta gece eğlencesi içinde bir göz atmanızda fayda var. Korfu, pek tabii ki sadece şehrin merkezi Spianada'dan oluşmuyor. Yemyeşil bitki örtüsü ve harika kumsallar, tarihi yerler, birkaç güne sığdıramayacağınız kadar çok şey sunuyor. Adanın güneyinde Achillion Sarayı var. Gastouri köyünde bulunan bu sarayda eski Yunan tarihi ve mitolojisinin kalıntılarını bulmak mümkün.
Yunanistan’ın Capri’si olarak bilinen ada, tertemiz denizi, şahane plajları, Eski Korfu isimli Unesco tarafından korunan tarihi bölgesi, eğlenceli gece hayatı, deniz ürünleriyle dünya jet sosyetesinin gözde duraklarından biri. Geçmişte Oscar Wilde, Goethe gibi isimlerin de tercihi olmuş. Vallahi söyleyenlerin yalancısıyım . Adanın en eski adı Drepanon. Yunanca adı Kerkyra. Yunan mitolojisine göre Kerkyra, Irmak Tanrısı Asopos ile Irmak perisi Metopos’un kızıdır. Denizler Tanrısı Poseidon, kıza aşık olur ve onu isimsiz bir adaya, bugünkü adıyla Corfu’ya kaçırır. Tanrılar Tanrısı Zeus, buna çok kızar. Poseidon, Zeus’un öfkesini dindirmek için kızın annesi Metope’ye adaya Kerkyra’nın adını vereceğine ve kızını mutlu edeceğine dair söz verir. Adanın adı Kerkyra olur.

Bella Vista denilen tepeye doğru nefis manzaralar eşliğinde tırmanıyoruz.  Yukarıda Yunan-Bizans dönemine ait Paleokastritsa Manastırı var. 1225 yılında Bakire Meryem adına yapılan manastır,  Bizans dönemi ikonalarıyla meşhur. Küçük müzesinde sergilenen ikonalar ve mamut iskeletiyle turist akınına uğruyor. Eski zamanlardan beri zeytinyağı yapılan manastırın bahçesi ise muhteşem. Bu arada adadaki zeytin ağaçlarına bayıldım. Aralarında 600 yıllık olanlar bile var. Venedikliler zeytin ağacı ekmeyi mecbur etmişler vakti zamanında. Adadaki zeytin ağaçlarının yüzde 70’i o dönemden kalma.

Korfu’nun iki kalesi var. Bir tanesi Palaio Frourio isimli Venedik kalesi. Kaleye, bir köprüden geçerek giriliyor. Kalenin hemen yakınındaki Asya Kültürleri Müzesi’ne giden yoldan denize doğru indiğinizde, ikinci bir kale daha göreceksiniz. Diğerinden 30 yıl sonra yapıldığı için buraya yeni kale diyorlar. Eski kalenin yakınındaki meydanın adı Spianada. Korfu Town için kullanılan ‘Spianada’ adı Spain’den, yani İspanya’dan geliyor. Bu ad, bir dönem yönetimi ele geçiren ve adanın inşasını gerçekleştiren İspanyollardan miras kalmış. Sokaklarda pek çok ünlü markayı bulabileceğiniz dükkânlar sıralanıyor. Daracık sokaklar, leziz mezeler, güler yüzlü esnaflar, cümlenin ucundan kıyısından Türkçe konuşan halk, nefis plajlar. Gezilesi bir yer mi? Bana kalırsa evet. Yalnız ada büyük ve hakkıyla gezmek isterseniz eğer, kendinizi sıkıştırmadan, şöyle dolu dolu 3 ya da 4 gün yeterli olur.

Organizasyondan arta kalan zamanlarda adayı keşfettik. Biraz da asıl meseleden bahsedelim bakalım. Sakın alınmasın erkekler ancak bu motosiklet işi gerçekten de ‘erkekler ve oyuncakları’ şeklinde özetlenebilir. İki tekerlekli bir makine bu kadar mı sevilir? Bu kadar mı süslenir? Aksesuarları yarıştırılıp, ödül peşinde mi koşulur? Vallahi de koşuyorlar. Deliler gibi süslemişler, artık yer kalmamış hala bir şeyler takmaya, yapıştırmaya çalışıyorlar. Çocuk ruhunu kaybetmeyin dedikleri bu olsa gerek. Katılımcıların çoğu ülkelerine has giysiler de giymişler. Yani bu işe ciddi merak sarmışlar, vakit ayırmışlar, emek harcamışlar. Bizim Türklerde bir bayraklar vardı ki, gözlerim yaşardı inanın. Herkes kırmızı tişört giymişti. Bizimkiler de iyi hazırlanmışlardı. Zaten katılımcılardan birisi motor süsleme ve ışıklandırma dalında iki senedir birinciliği kimseye kaptırmıyormuş. Akşam ödül töreninde gruplara şiltleri dağıtılırken bizim gruba çıkan cılız alkıştan anladım ki, halen Osmanlı torunu olarak görülüyor ve bir parça da sevilmiyoruz sanki. Aman olsun, biz çok kalabalıktık ve kendimizi alabildiğine alkışladık. Centilmenlik yapıp her ülkeyi de gerektiği şekilde alkışladık. Kibarız doğrusu…

Korfu’ya dört günün sonunda veda ederken eşimle birlikte, yalnız, baş başa motora binme kararımızı birbirimize tekrarlayarak, motorumuza atladık- oldukça sade ve sessiz bir şekilde- sokakları boydan boya geçerek evimize doğru yola çıktık.

Gezilerde kalın gönlünüzce,

Sy

,


Hiç yorum yok :

Yorum Gönder